09 Mart 2009
CIRROSTRATUS - CUMULUS - MAMMATUS
BİR DİLEĞİM VAR
08 Mart 2009
SABAH UYANINCA GÜLÜMSEYİN
ONURSUZ / UN / UM
Neden sever insan yekdiğerini…
Söylesene, onursuz mu yaşansın bu aşk, yoksa çoktan öldük mü?
(*) Şair : Cemal Süreya
ANLA - ŞIL - MAK
adam yaşanmışlıklarını aldı geldi. kadın kırılmışlıklarını.
adam anlamaya çalıştı. kadın anlatmaya.
adam konuşmaya çalıştı. kadın dinlemeye.
adam üzüldü derinden. kadın ağladı içten.
farklıydılar alabildiğine
ADAM YANLIŞ TANIMIŞIM DEDİ. KADIN İLK YANLIŞI SEN YAPTIN DEDİ.
ADAM ACIR DEDİ. KADIN ACIDI DEDİ.
ADAM KORUDUM DEDİ. KADIN YANGINA ATTIN DEDİ.
ADAM DİNLEDİ. KADIN KONUŞTU.
DİNLE-Dİ KONUŞ-TU
DİNLE KONUŞ
ADAM SUSTU. KADIN SUSTU.
ADAM SUSTU. KADIN ANLATTI.
SUS ANLAT
ANLA
ADAM DOKUNDU KADININ YÜREĞİNE.
DOKUN - DULAR BİRBİRLERİNE
________________________________________________
KADINLAR GÜNÜ BUGÜN
ERKEKLER GÜNÜ NEDEN YOK DEDİRTEN HER SEFERİNDE
KUTLAMAK MI GEREK BİLEMEDİM
YOKSA OTURUP DÜŞÜNMEK Mİ
ANLATMAK MI GEREK
YOKSA ANLAMAYA ÇALIŞMAK MI
KUTLAMAK İSTEYENE KUTLU OLSUN
DÜŞÜNMEK İSTEYEN ZAMAN, ANLAMAK İSTEYEN FIRSAT,
KONUŞMAK İSTEYEN KENDİNE DİNLEMEK İSTEYEN BULSUN
ADAM KADINI
KADIN ADAMI BULSUN
AŞKI ARAYANLARA SELAM
AŞKI BULANLARA DUA OLSUN
_________________________
Fotoğraf / The Touch by Mark Kitaoka
Müzik için benim tercihim, Evrenin Ritminden
193 Marvin Gaye - Stand By Me
195 Percy Sledge - When A Man Loves A Woman
___________________________________
07 Mart 2009
MUTLULUKLA MİM-LENDİM
UMUTSUZUM
doğru işi bulmak,
doğru insan olmak,
doğru bir anne olmak,
doğru bir arkadaş olmak,
doğru bir sevgili olmak,
doğru bir çocuk olmak,
doğru bir abla olmak,
doğru bir öğretmen olmak,
doğru bir eş olmak,
doğru bir kadın olmak
konusunda umutsuzum
bakınca aslında ben kendimden umutsuzum
ışığı gördüğüm için mutlu
ışığa uluşamayacağım diye korktuğum için umutsuzum.
- Mutluluk benim için... diye başlamalı mim aslında. Ama ben blog aleminin mutsuzluğuma takması yüzünden MUTLUYUM diye yorumladım mimi...
- İlle de "mutluluk benim için" ile başlayacaksa ve bu yazar kadın adam hikayelerinden besleniyorsa en çok; şöyle de bir yazı yazmışlığım vardır bu hayatta, benim için MUTLULUK...
GECEYE UYUMAK
___________________________
Fotoğraf / The thinker by Fernand Hick
TUT ELLERİNİ
Fotoğraf / U by fulvio pellegrini
06 Mart 2009
CESET
05 Mart 2009
TUHAF DURUMLAR/İSYANKAR BİR BAKIŞ - Vol.8
uykusuzluk akıyor
kapatıyorum sen
açıyorum sen
acıyorum senin elinden
NEDEN
sabahlar olmasa
uyusam bir gece erken
uykusuzluk çekerken
açsam gözümü sen
kapasam ölsem
________________________________________
değersizlik ölmekle eş, tuhaf biliyorum, isyankar bir bakış değil, sadece bir sesleniş...
15 FIRÇA DARBESİ
AN DEFTERİ
Günlerin yorgunluğu vardı kadının üzerinde. Yatağa yattığında istediği tek şey, uykuya dalmak ve bir daha uyanmamaktı. Öylesine uykusuzdu gecelerce.
KIRILDIM BİR KEZ DAHA BU HAYATTA
Defterni kapattı. Yatağa uzandı.
04 Mart 2009
NEREDEN NEREYE
Televizyonda seyrederken sorsalar nerede olmak isterdin diye… Kesinlikle onun dans ettiği herhangi bir yerde derdim. Sahnede, önünde… Çok şey kaçırmışım, geç kalmışım tanımak için. 2000 yılında Türkiye’de yaptığı çalışmalara tanık olmamak ayıptır sadece kendi adıma. Ufuk Uras’ın dansçı eşi olması dışında belleğime kazımamışlığımdır yüzümü kızartan. Kendine bu kadar dönük yaşamanın, hayatı sadece Onda buldum sanmanın kaybıdır daha çok. Hayata tekrar bakmak için de önemli bir tokattır bana. Kaldığım yerden devam etmek için bir sestir aslında. Hayatın içinden çıkıp gidişin, zorunlu bir dönüşüdür dansını izlemek.
İz kanalını seviyorum. Tematik kanallar içinde zevkle seyrettiğim, öğrendiğim, yetişmek için geliştiğim, dünyayı başka bir gözle gördüğüm, insanca bir bakış açısıyla hayatı seyrettiğim, tanıdık geldiği ve öylesine içime girdiği için şişmeden seyrettiğim kanallardan biri.
Diğer tüm yandaş olsun olmasın kanalları seyredemez oldum ben son yıllarda. Giderek artan bir sinir krizi eşiğinde seyrettiğim haberleri bile seyredemez durumdayım. Bu ülke değerlerini hızla kaybederken, bu ülke insanları ve özellikle kadınları ülkesine, ATA’sına bu kadar sahip çıkmazken geldiğimiz noktada gelecek için hala titremiyorsak ve durup durup çığlık atmıyorsak NEREYE diye, diyelim ki atıyoruz ama karşılık bulamıyorsak KORKMALIYIZ…
Bugün bir arkadaşım uğradı. Din derslerini oğlunun sevmediğini, ilk derste öğretmenin anlattığı hikaye ile korktuğundan derse bile gitmek istemediğini anlattı. Din Hocası ilk derse burna giren bir örümcekten bahsetmiş, eğer örümcek beynimize girdiğinde aklımızda dolaştığında kötü fikirlere rastlarsa beynimizde kalacakmış, Yok eğer kötü fikirlerle karşılaşmazsa zarar vermeden çıkıp gidecekmiş. NASIL YANİ?
Ben de daha önce defalarca birçok yerde paylaştığım kendi Din ve Ahlak Bilgisi Dersi hocamdan bahsettim. Duayı bilmediğim ve arkadaşımın kopya vermesine karşı çıkıp boş kağıt verdiğim için, sınav sonuçları açıklandığın da geçer not almıştım. İtiraz ettiğimde “Bu ders Din ve Ahlak Bilgisi dersidir ve sen kopya çekmeyerek bu dersin gereğini yerine getirdin. Unutmayın dürüstlük dua kadar değerlidir.” dedi.
Dedim ki arkadaşıma, “bugün bile yüzünü hatırlıyorum hocamın, nur denen şey hocamın yüzündeydi” Arkadaşım güldü, “bizimkinin yüzü de dedi, örümcek kadar kara”
İnsanın içi yansıyor yüzüne…
Öğrettiklerine de…
Çocuklar hayatı daha farklı sevse, keşke daha farklı öğrense. Sevse… Korkmasa…
Ama ülkemde her şey korku üzerine kurgulanır oldu. NE YAZIK…
***
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur,
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
Nazım Hikmet
BİLEMEDİM
03 Mart 2009
TEŞEKKÜR VE VEDA
42 yıl devlete hizmet etmek ve sevilmek, sayılmak...
Hikayesini uzun uzun anlatırım bir gün hem annemin hem babamın... Köyün ilk okuyan çocuğu babam... Öğretmeni tutmasa elinden ve 130 km. ötedeki ilçeye götürmese babamı, yatılı okula kaydettirmese kafası çalışıyor diye... Bambaşka bir hayat yaşıyorduk şimdi biz.
Annemi bulması ve hayata birlikte tutunuşları ise apayrı bir roman olur.
Dedem İsmet Bey'siz sofraya oturmazdı. Öyle gurur duyardı oğluyla.
Kızı olarak, Üniversite'den ayrılırken arkasından hep benzer cümleleri duyduğumda rahmetli dedemi biraz daha anladım.
Baban insan gibi insandır...
Babanızın bana çok hayrı oldu. İyilikleri saymakla bitmez...
O kadar çok hayır duası almıştır ki, hocama bir şey olmaz...
İsmet Bey harikadır...
İsmet abisiz biz ne olacağız bilmem ki...
Babam o benim, ötesi yok...
Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz haftalarda sürpriz bir şekilde hastanedeydik.
Çıktık dün itibarıyla, artık evdeyiz... İYİYİZ
Bugün bu satırlarda babamın devlete 42 yıl, Uludağ Üniversitesi'ne 34 yıl hizmet ettikten sonra veda edişini aktarmak istedim.
Desteğiniz, dualarınız ve sevginiz için hepinize TEŞEKKÜR EDERİM.
VEDA...
İstanbul Üniversitesi, Bursa Tıp Fakültesi iken, 1975 yılında göreve başladığım üniversiteden 26 yılı Tıp Fakültesi Sekreteri, 8 yılı Genel Sekreter olarak çalıştıktan sonra 22.03.2009 tarihinde yaş haddinden emekliye ayrılmam kaçınılmazdı. Ayrılık zamanı gelip çattığında, düşüncem, mümkün olduğunca herkesi ziyaret edebilmekti. Rektörlük tarafından düzenlenecek emeklilik töreninde bir araya gelmeyi arzu ederken, teşekkürlerimi veda konuşmamın sonunda sunmayı planlarken, sizlere bu şekilde seslenmek durumunda kaldım.
Üniversitede çalışmaya başladığım ilk günden bugüne 34 yıl süren Uludağ Üniversiteli olma yolculuğumda, dostluklar edindim, rahmetli bir dekanımızın ön görüsüne uygun olarak üniversitemize öğrenci olarak girip çeşitli kademelerde yönetici olan seçkin bilim adamlarıyla çalışma şansı yakaladım, genç kızken girip anne olan, delikanlılığını geride bırakıp sorumluk alan çalışma arkadaşlarım oldu. Kimi baba dedi, kimi abi, kimi hocam dedi. Bana sorsanız bugün hangisi olmak istersin diye ben tereddütsüz hepsi derim. Çalışma hayatım boyunca, benim de kendilerinden çok şey öğrendiğim saygın bilim adamı hocalarım oldu. Değerli çalışma arkadaşlarımın hepsine teşekkür ederim.
Devlete hizmet etmek için başvurduğumda hem iyi hal kağıdım hem de sağlık raporum bu işi yapmak için uygun olduğumun göstergeleriydi. İyi hal kağıdımla ilgili her hangi bir sorun yoktu. 42 yıl sonra emekli olurken, sağlıklı olup olmadığımı anlamak ve emekliler kervanına kabulüm için sağlık raporu almak – genel bir tarama yaptırmak üzere hastaneye başvurdum. Eskilerin tevekkül sahibi dedikleri adamlardanım aslında… Sağlık taraması sırasında geçtiğimiz hafta yapılan tetkiklerde, ameliyat olmamı gerektiren bir durumla karşı karşıya kalınca beni yakından tanıyanların bildiği üzere, sonuca odaklı çözüm adamı olduğumdan hocaların planladığı ameliyat tarihini derhal kabul ettim. Böyle bir kararın sonucunda da ben sizleri ziyaret etmeyi planlarken, sizler beni ziyaret etmek durumunda kaldınız.
Rahatsızlığım süresince ziyaret eden, başımdan hiç ayrılmayan, gerek telefon gerekse çiçek göndererek yanımda olduğunu hissettiren, çok uzaklarda olsalar da dualarını esirgemeyen tüm dost yüreklere teşekkür ederim. Değerli hekimlerimizin ve ekip arkadaşlarının özenli tetkik, tedavi ve bakım süreci sonunda, hayata devam raporumu alarak emekliliğe adım atıyorum. Herkese sağlıklı bir yaşam ve emeklilik hayatı diliyorum.
Saygılarımla ve Sevgilerimle…
02.03.2009
İsmet Topuz
Genel Sekreter
__________________________
Fotoğraf / flowers by Giorgio Lorcet
02 Mart 2009
... SEN
DÖRDÜNCÜ CEMRE
GÜNE UYANDIM
O sabah tam da ezan bittiğinde telefonuna bir mesaj düştü.
Hazırlan hadi... Zaten bütün gece uyumadın. Ilık bir duş al iyi gelir tenine…
Kadın gülümsedi. Yatağından kalktı. Ilık duşunu aldı. Bir faydası olur belki sesin yüzünü görmeye diye, gözlerini kapadı. Olmadı.
Duştan çıktı.
Üzerine giyeceklerini dün geceden hazırlamıştı.
Koyu renk bir kot… Geçmişi düşündü…
Beyaz t-shirt… Geleceğe gülümsedi…
Siyah spor bir ceket… Kalkandı en olumsuz an'a…
Siyah postallar… Yürüyüp gitmek içindi…
Siyahtan griye renk geçişli fular… Tutkuyla sarmak için…
Saçına baktı son bir kez. Aynadaki gözler kendine ait gibi gelmedi. İçindeki heyecanı aradı gözlerinde, mutluluk için bakındı sağa sola… Yok yok onun değildi bu gözler, sanki bir şey eksikti.
Dudaklarına baktı aynada, bir şey söyler gibi bir halleri vardı. Düşünürken ne söylemek istiyorlar acaba diye… Telefonuna bir mesaj geldi…
Düşünme! Gözlerin de dudakların da bulacak anlamını yakında. Heyecan da gelecek o zaman, mutluluk da…
Kadın gülümsedi. “Neden” dedi “sesin yüzü yok bende” soru işareti koymadan cümlesini bitirdi.
Kahve için sözleştikleri yer Gönül Kahvesi ’ydi…
Özellikle bu olsun istemişti adam…
Erken gitmişti 20 dakika kadar. Kalabalığın içinde bir yer buldu oturdu. Etrafına bakındı, kendi gibi tek başına 3-4 kişi daha vardı. Ya tanımazsa beni ya da ben onu diye düşündü. Günün gazetesini aldı eline. Garsona bir kahve siparişi verdi. Ayıp olur mu acaba diye düşündü. Düşüncesi düşmeden akla, mesaj geldi telefonuna…
Olmaz canım... Sen iç kahveni… Bir de unutmadan; tanırım ben seni…:)
Kadın gülümsedi. Nasıl biliyor bütün cevapları diye düşündü. Delirdiğine kanaat getirecekti bir adam çıkıp gelmezse… Her şeyi kafasında yaratan şizofrenik bir durum muydu yoksa… Anlık bir sanrı… Ya mesajlar, peki ya o telefon konuşmaları... Hepsini kendi uydurmuş olabilir miydi? “Daha neler…” dedi. Kahvesinden bir yudum aldı.
Kafasını kaldırdı bir an, içinde bir tel koptu sandı, dönüp kapıya baktı. Adam gecikmişti. Kahvesinden bir yudum daha aldı. Bir tel daha koptu. Dönüp baktı gayri ihtiyari... Bir adam girdi içeri… Gülümsedi… Adam kadına yaklaştı. Elinde bir paket vardı. Bir de en sevdiği çiçek...Tekti, özeldi ve adam biliyordu. Sahi nerden biliyorsun dedi içinden...
“Merak etme o da senin” dedi adam.
Kadın, dinledi adamın son yıllardaki bütün hikayesini. Adamın buğulu sesi kulaklarında asılı kaldı kadının. Kadın anlattı hikayesini… Kadının gülüşleri asılı kaldı yüreğinde adamın... Öyle tanıdık geliyordu ki adam kadına… Buğulu ses...Kadının kendi gülüşündeki tını... Dinledikçe sevdi adamı… Sevdikçe, ses yüzünü buluyordu… Kadın “sen” diye bildi ve devamını getiremedi…
“Evet” dedi adam… “Evet, ben o emanetçiyim…”
Güleç yüzlü iki dost gibiydiler, gün geceye karışırken kalktılar o kahveden. Kadın “bana gidelim” dedi. Adam sessizliği ile onayladı.
Eve geldiler. Kadın bir çilingir sofrası hazırladı adetleri olduğu üzere… Sustular bütün gece… Kadın o pakette ne var acaba diye geçirdi aklından sessizlikten de sessizce...
“Merak etme dedim ya o da senin. Vakti var sadece…”
Şöminenin ateşi geçmek üzereydi. Masayı toparladı kadın… Yardım etti adam. Mutfaktayken baktı kadın adama bir kez daha...
“Nasıl olur diye düşünme boşuna, oldu işte, en son gidişinden sonra öyle avucumda gülüşünü bırakınca ve ben ertesi güne o gülüşle uyanınca, kendime geldim. Saçı sakalı kestirip bir de ceketi giyince üstüme, adama benzedim.”
Kal bu gece, dedi sessiz… Kalamam, dedi sesli
Sarılsan, dedi sessiz… Gidemem o zaman senden, ölürüm an'dan sonra ben dedi sesli
Sadece, dedi sessiz… Sadece, dedi sesli
Soyundular ne varsa odanın kapısında…
Kadın geçmişi bıraktı yerde
Adam geleceğini…
Çırıl çıplak uzandılar yatağa… Titriyordu bedenleri, değişime korktukları belli... Adamın isyankar sesi vurdu duvara... Kadının ağlamaklı sesi kaldı halıda. Çocuk çığlıkları yükseldi yatağın iki ucundaki komidinde... Adam baktı içine, kadının sesini aldı kaldırdı halıdan, koydu yüreğine. Çocuk çığlıklarını topladı komidinin üstünden, öptü alınlarından, onları da ekledi yüreğine... Sesi duvara çarpıp geri yumuşacık dönünce, yüreğindeki ağırlık damarlara baskı yapmaya başlamadan hemen önce;
“Hadi dön sırtını bana. Çek bacaklarını karnına doğru” dedi adam… Sarıldı kadına sımsıkı, içene çekti kokusunu… Öptü bir kelebeği öper gibi usulca. Kadın anladı, yaşananlar bir sanrı değildi, bir an'dı. Donsun istedi zaman. Dursun, yarın olmasın bir daha...
Telefon konuşmaları... Onlar da gözyaşların...
Yüreğince, yüreğinden geçtiğince İNSAN OLMAK dedi adam...
“Bu sanduka” dedi, yüreğindeki ağırlık baskı yapıyordu damarlarına...Zor konuşuyordu ve duruyordu ayakta. “senin…....... Sen dört yıl önce ilk kez bana geldiğinde… Ben Sen-dim........ Gözyaşlarını bırakıp gittin bana. Gözyaşlarını dinledim 4 yıl boyunca. Biterler bir gün dedim. Anlatacakları elbet biter an gelir........ 20 gün kadar önce bana geldiğinde ve gülüşünü bıraktığında, sustular, bir an'da..... Bir daha hiç çıkmadı sesleri..... Gülüşün başladı anlatmaya olup biteni…...... Seni öyle derinden hissediyordu ki gülüşün, dayanamadım. Geçen sabah, mesaj attım onun dilinden sana......... Gülümsemeni gördüğüm an, işte o an, karar verdim bendeki emanetlerini geri vermeye. Gülüşü olmazsa yarınları olmaz dedim. Gözyaşların da kutuda; artık mutluluktan aksınlar diye onları da geri veriyorum sana…”
___________________________