14 Mayıs 2009

KİLİT


kilit üstüne kilit vuruyorum
sesime soluğuma
yüreğime ruhuma
yenik düşmek istemediğim heyecanlarıma

duysan içimden yükselen çığlıklarımı
anlardın sevebileceğimi
seni umarsızca




________________________

Fotoğraf / Kilitli Kapı

ÇİÇEK EKMEK AŞK BİÇMEK







Tohumları yüreğimde papatyaların
Ekmek için geliyorum umutlarımı

Tohumları yüreğimde kırmızı güllerin
Yaşamak için aşkların en güzelini

Tohumları yüreğimde frezyaların
Gelin çiçeğim olsunlar istiyorum beyazlar içinde

Tohumları yüreğimde çimenlerin
Uçsuz bucaksız bir huzur hissedebilelim beraberken diye

Tohumları yüreğimde gelinciklerin
Ama ekmeyeceğim onları ilişkimize
Bir rüzgarla savrulmasın taç yaprakları
Kısa olmasın ömrün bende

Adını bilmediğim bir çiçek açtı şimdilerde yüreğimde
Adı aşk olsun istiyorum
Adın aşk olsun senin
Tohumunu ne zaman bıraktığını bilemediğim



______________________________________

Fotoğraf / In the setting sun © Anna Engberg

13 Mayıs 2009

GARİP DURUMLAR

Alışmışım biliyor musun, laflamalarımıza...

Laflama ne mi?
Hani ben yazarım, sen yazarsın...

Bazen sen yazarsın, ben yazarım... Gelip gidip bakıyorum bir mesaj var mı senden diye... Yok... Sonra bir mesaj bırakıyorum, aklına gelirim belki diye... Meraklanıyorum... Yanlış bir laf mı ettim diye... Geçmişte bıraktığım izlere bakıyorum ve senden bana kalanlara...
İp ucu arayan bir dedektif titizliğindeyim adeta...

Garip bir durum aslında... Seni hiç tanımadan içtiğimiz şaraplar geliyor aklıma ve yıllardır tanıyormuşuz gibi takılmalarımız... Hiç görmedik birbirimizi ve hiç bilmiyoruz sevdiğimiz renkleri... Bazen senle ben aynı pencereden bakıyoruz. Bazen senin kelimelerin benim kelimelerim oluyor. Sence de garip değil mi? Uzaktayken yakın olmak ve bilmek orada olduğunu.

Sahi söylesene en sevdiğin rengi?
Ve en sevdiğin yemeğin hangisi olduğunu?
Korkuların var mı senin?
Kendine soruların cevapsız?

Garip bir durum biliyor musun: Seni yeterince tanımasam da sebepsizce seviyor oluşum. Bir anda yüreğimde bir meltem oluşun ve rüzgarının beni alıp götürmesi başka diyarlara... Sonra kelimelerinde kayboluşum ve kendimi bulduğumda gülümsemem ana...

En çok neyi seviyorum biliyor musun? Kelimelerime kelimeler ekleyecek kadar içten oluşunu. Hayatıma kattığın anlamı bir bilsen...

Özledim seni, bu gece uyumadan bir mesaj atar mısın bana acaba?

_______________________________________________

Fotoğraf / 1x.com

ÖRSELENMEK - İLK - 7




ÖNCESİ...


Günü düşünerek geçirdi... Güleç yüzlü adamla yaşadıklarına döndü yüzünü. Ne tutkuluydu herşey ilk başladığında. Sonsuz istersin de sonsuz gibi gelir ya zaman, öyleydi işte ilk başladıklarında. Kadın zamana yenik düşmeseydi ve kabul etseydi olanları belki, belki farklı olurdu yaşananlar. Sabahki telefon konuşması kafasını karıştırmıştı iyice... Zamana bırakmayı öğrendim demişti son deneyiminde, ama gene dönüp dolaşıp aynısını yapıyordu. Benzer bir telaş içerisinde kontrol kendisinde olsun istiyordu. Zamana bırakmak dedi, zamana bırakmak en iyisi.

Akşam programı için özel bir okulda müdürlük yapan eski solculardan Görkem'i aradı. Görkem kendisinden 5-6 yaş küçük olmasına rağmen tanıştıkları ilk günden beri iyi anlaşırlardı. Akşama sahildeki balıkçıda yapılacak bir balık rakı, hem kendisine hem de ona iyi gelebilirdi. Onun fikrine saygı duyardı kadın ve hayatı algılayışının farklılığı, onunla konuştuktan sonra olaylara farklı pencerelerden bakmasını sağlardı. 10 yıldan fazladır arkadaştılar ve sadece bir kez, bir gece yakınlaştılar ya da öyle sandılar. Çünkü bir daha hiç tekrarlanmadı o gece olanlar, hatta konuşulmadı bile. Görkem her zamanki gibi neşeli bir kahkaha ile açtı telefonu, akşam ki daveti seve seve kabul etti. Buluştukları andan itibaren bütün geceyi kahkaha krizleriyle geçirdiler. Garsonun servis etmeyi unuttuğu karidesler için Görkem'in "karidesleri eve gönderirsiniz yalnız taze ve jumbo olmalarına özen gösterin" dediğinde, garsonun "paket için önceden sipariş vermeniz gerekiyordu" demesi ve Görkem'in dayanamayıp "kaç gün önceden" sorusu geceyi sandalyeden düşmeden sonlandırmalarına engel olmuştu... Kadın toparlanırken Görkem "yanlış bir soru mu sordum canım" diyip duruyordu. Fazlada içmemişlerdi ama kadın günlerin stresi ve heyecanını bu şekilde dışa vuruyordu. Neredeyse 3 saattir birlikteydiler ve kadın güleç yüzlü adamın aradığını ve gizemli telefonu anlatmamıştı bir türlü. Güleç yüzlü adamın telefonu, Görkem'i sinir küpü suratlı adama dönüştürebilirdi ki bu istenmeyen bir sonuca götürürdü geceyi ve gizemli telefon konusunda sonu gelmez soruları ile sabahı buldutturabilirdi her ikisinede...

Arabada giderlerken kahve içmek için her zamanki duraklarında durdular. Cemal Usta bir yol üstü köftecisiydi ve şaşırtıcı derecede güzel kahvesi vardı ve bir de garip huyu. Para almazdı gelenden, eline bir fatura tutuştururdu 2-3 ayda bir, ödeyiver derdi, başka da para istemezdi. Kadın her seferinde şaşardı adama... O gece elektirik borcundan dolayı kapatılmasının onda yarattığı hayal kırıklığını anlattı. Görkem "getir faturanı ben yatırırm" dedi... Tam zamanıydı; hayal kırıklığı, güven meselesi konuşulurken, kadın; "güleç yüzlü adam aradı" diyiverdi. Görkem duymamazlıktan geldi. Kadın tekrarladı cümlesini. "İyi" dedi Görkem... Başka da bir şey demedi... Anlamıştı kadın, konuşmayacaktı bu konu üzerine. En son konuştuklarında "eğer" demişti, "eğer bir kez daha kanarsan, bir kez daha açarsan telefonunu, bir kez karşılık verirsen ona bu hayatta, ben yokum" Korkmuştu kadın üstelemedi. Güleç yüzlü adamla ilgili tek bir kelime dahi etmedi.

Konuyu değiştirmek için hemen gizemli telefondan bahsetti. İlgisini çekmişti Görkem'in; onlarca soru sordu, onlarca cevap aradı. Sonunda kadının gizemli adama cevap vermesi gerektiğinde hem fikir oldular. Kadının oturduğu sokağa geldiklerinde ikisi de konuşmuyordu artık ve sessizce gecenin sesine kulak kesilmişlerdi. Anı bozmak istemez halleri ikisini de geriyordu ve kadın artık gece bitsin istiyordu. Görkem, apartmanın önüne geldiklerinde arabayı sağa çekti ve durdu. El frenini çekti ve arabadan indi. Kadın da indi. Görkem kadını omuzlarından tuttu ve gözlerinin içine bakarak;

"Bir arkadaşının yazısından bahsetmiştin bana;
Hani bir kitaba başlarsınız, sevdiniz mi sevmediniz mi karar veremezsiniz. Ne bana göre değil diye bir köşeye koyabilirsiniz ne de içinde kaybolabilirsiniz. Bir yerinden yakalamıştır sizi ama saramamıştır. Bu yakalanmışlığın hatırına devam edersiniz, bir sonraki sayfada o da olmadı bir sonraki bölümde sarıp sarmalayacaktır sizi. İçten içe gelişimini, işin sonunun nereye çıkacağını merak edersiniz. Edersiniz ama yine de içine giremezsiniz işte.
hatırladın mı bu satırları, tam böyle miydi emin değilim, hani elinde kalan kelimelerle cümle kuramıyordu...
Hayat bazen; okuyup bitirdiğin ve rafa kaldırdıktan yıllar sonra anlamını bulduğun bir oyun gibi... Biraz gizemli, biraz hayal, biraz kalan, biraz yiten... Kalanlardan cümle yapmak için sana yeni kelimeler, virgüller ve üç noktalar sunacak diğer yarını bulacaksın bir gün ve elinde kalan kelimelerle bugüne kadar kurduğun en güzel cümleyi kurup gülümseyeceksin hayata. Sana oynadığı oyuna, senin bu oyundaki rolüne biraz da şaşarak...
gibi birşeyler yazdığını söylemiştin... Bunu da hatırladın mı? O zaman ya yazdıklarının arkasında dur ya da bırak hayat seninle oynamaya devam etsin. Sen o kitabı okuyalı çok oldu, kaldır artık o kitabı rafa ve elinde kalan kelimelerle yeni cümleler kurabilmek için bir şans ver kendine."


Devam edecek... _____________________________________Devam Etti...

Fotoğraf / when she´s gone© latoday

12 Mayıs 2009

ATEŞLİ GECE, MUTLULUK, HUZUR ÜÇGENİ


Ciara Feat. Justin Timberlake - Love Sex Magic (New)




_________________________________________________

Bazı adamlar ve kadınlar vardır ki Allah onları özene bezene yaratmıştır. Bu adam ve kadın için cennetin bahçelerinden elma aşırıp yemek de dahil olmak üzere her birşeyleri yapabilecek adamlar da kadınlar da vardır elbet ama benim asıl meselem - bilmem takip ediyor musunuz- Yalnızlık Okulu'nun "Sevdakarname"si... Mutluluk İkinci İşaret derki;

"Gecedeki ateşli bir sevişme değildir mutluluk… Sabahın
ilk ışıklarında, ilk günaydını ona söyleyip, güzel bir kahvaltı keyfini sürmektir demlikteki çayla..."

Sorarım size ey erkekler, Ciara ile bir gece geçirmek mutluluk vermez de ne verir size...

Ve hep masum olan hatunlar Justin gelse bir gece kapınıza elinde papatya dahi olmasa, almaz mısınız onu içeriye...



_________________________________________________


Durum şudur; yüreği ile seven bütün adamlar ve kadınlar mutluluğun ikinci işaretinden yanadır bu hayatta... Ama insanoğlu hem gecesi güzel geçsin ister hem de sabahında huzur arar ısrarla..

DÜŞE KALKA KAHVALTI


Oscar Peterson - The Quartet Live (featuring Joe Pass) - 5 -



_________________________________________________

Balkonumu yıkadım az önce belki kahvaltıya gelirsin diye... Sevdiğin gibi yaptım yumurtayı. Hani dometesli ve biberli olup da menemen olmadığını iddia ettiğin şekilde... Karıştırmadım da omlet olmuş oldu işte... Simitçi bağırıyor sıcak olduğunu belirten nağmelerle. İster miydi canın... Simit, kaymak, bal...

seni beklerken gazeteleri karıştırıyordum da yaşlı bir bayanın otobüs durağında anlattıkları geldi aklıma. Günlük gazetemi okuyordum. Kafasını uzattı, "varmı iyi haberler" dedi. "Yok" dedim. Başladı anlatmaya: Annesi, babası eve gelmeden hemen önce televizyonu kapatırmış. Çocuk aklıyla bir türlü anlamazmış da sonunda dayanamayıp sormuş: Anne neden babam gelmeden önce kapatıyorsun televizyonu, "haberler çok kötü bugün, baban zaten işten yorgun argın gelecek kötü haberlerle üzmesin yüreğini" Nasıl bir duyarlılıktır, nasıl bir inceliktir.

Çocuklar boş arsada top koşturmaya başladılar bile. Yokmu ki bunların dersi, ödevi... Amannnn benim de dediğim lafa bak. Çocuklar şimdi koşturmayacak da ne zaman koşturacaklar. Geç kalmasan bari. Kahvaltı masası bekler de güneş kaçar gider az sonra. Hoş sevmezsin sen zaten güneş direk girsin gözüne. Karşıda apartmanlara direnen çamlık var ya kuş sesleri ile nasıl da keyifli bir bilsen. Bu evi aldığım iyi oldu. Güneş kendini göstermeye başladı mı sahil kasabasında gibi hissediyorum kendimi. Biliyorsun kentte çok bölge kaldmadı öyle şort giyilip de parka gidilebilen. Burada kızlar erkekler akşamlara kadar cıvıl cıvıl...

Sucu geldi az önce, kriz bizi de vurdu millet gene çeşmeden içiyor suları dedi. Dertli işte... Kim değil ki; arkadaşım haftasonu çocukluk arkadaşına gitti. Çocuk 2 yılı aşkın süredir işsizmiş. Simsiyah boyamış odasının duvarlarını, kendimle kalmam, sorularımın cevabını bulmam gerekir diyormuş da başka bir şey demiyormuş. İlk soru tahmin edeceğin gibi ben nerede yanlış yaptım.

Hepimiz soruyoruz bu soruyu kendimize zaman zaman... Hatırlar mısın kısa bir zaman önce benzer bir soru ile sorguluyordum hayatı... Ben nerede yanlış yaptım. Ellerimi tutmuştun sımsıkı, yanlışı sen değil Havva ile Adem yapmış aşkım demiştin.

Saat on buçuk olmuş bile, gelmezsin bu saatten sonra.. Zaten geleceğim de dememiştin de bekledim ben gene de. Hani gelirsen, akşam kaldığımız yerden sohbet ederiz diye... Anlayacağın kahvaltı bahane, ben sohbetini bekler dururum balkonumda, seçtiğim müzik sadece sana, sohbete güzel bir fon oluşturur niyetiyle...

YASSAK KARDEŞİM

HER GÜN YENİ BİR YASAK GELİYOR...

HER YENİ GÜN KARARMIŞ BİR SAYFAYA UYANIYORUZ...

YASAKLAR TİYATRO SAHNELERİNDE OYNANAN BİR OYUN DEĞİL...

YASAKLAR
ÜLKEMİN BAŞBAKANININ ÇEKİNMEDEN SÖYLEDİĞİ GİBİ DELİNEBİLİR...

YASAKLAR ÇAĞDAŞ BİR ÜLKEDE ANCAK

SANSÜRESANSÜR'LE ÇÖZÜME ULAŞABİLİR...



Sansür,
bir toplumun kendine olan güvensizliğini yansıtır
ve otoriter rejimlerin belirgin bir özelliğidir.
Potter Stewart



_____________________________________________