06 Haziran 2009

KARMAŞIK

Karmaşık bir sarmaşığın birbirine geçmişliği gibiyiz seninle... Uzaktan güzel gözüken herşeyin, yakından bakıldığında içinden ne kadar çıkılamaz bir hali var bilseler: Özenirler miydi dersin...

Bağlarımız kopsun diye yaktığım bütün mektupların siliniyor aklımın köşelerinden... Fotoğrafları kesip attığım gece dışında bir görüntü kalmadı zihnimde... Seninle gittiğimiz yerlerde başka anılar biriktiriyorum ben, düşününce beni gülümseten.

En çok seni sevdim ve unutulmazdın evet lakin bu ne senden vazgeçmek ne de unutmak... Bu sadece yüreğimde durmamanla ilgili farkındalığın tam da ortasında, hayata bir kez daha tutunma umutlarını yeşermek üzere, kurumuş sarmaşığın zoraki hayata tutunuşunu resmedip, mürdüm eriklerine yol vermek... Yeni yepyeni bir sevdaya yol almak üzere yola çıkarken; senden daha çok, senden daha unutulmaz, senden daha büyük bir aşka selam durmak için... Selama bir selam veren olur mu bilinmez ama köşe başına çıkmadan köşeyi dönmek mümkün değil gibi gelir bana...


SANA KENDİMİ RESMEDİŞİM


Gecenin ilerleyen saatlerinde iki çift sözeydi hasretin, bir dokunuşa, bir sarılışa... Bilmediğin sularda yüzmekten ürkek halin, bir gece öncesinden kalan uykusuzluğun, heyecanla eve gelişinden arda kalan kırıntılarınla, oturdun köşe koltuğuna... Yorgun göz kapakların kapanmasınlar diye aralarına sıkıştırdığın kurdanlar eşlik ediyorlardı o gece sana. Sen, nedenini bilmediğin bir çaresizlikle kıvranırken abinin sözleri geldi aklına; 'insan seçimleriyle şekillendirir yaşamını' derdi sana kızdığında... Kızgın değildin ama sanki bir parça kırgındın. Bu, üzerinde durup düşünülemeyecek kadar küçüktü, ağır gelen onca yaşanmışlıktan öğrendiğin bir şey olmalıydı. Aklına abinin sözü geldi... İnsan seçimleriyle şekillenir.


Üzerine uzun upuzun bir yazı yazabilecekken, sen bir not düştün an defterinin artık giderek sararan yapraklarına... İnsan seçimleriyle şekillenir.... 06.06.2009 / 21:00 / Bursa / Köşe Koltuk / Gözlerimde kürdan... Bekliyorum...


Beklediğin iki çift lafın gelmeyişi aklına takıldığında, bir not daha düştün an defterinin artık giderek sararan yapraklarına... İnsan yek diğerinin neden vazgeçtiğini bile bile, bir seçim yapması gerekse, öteleyebileceğini mi seçer, yoksa diğerini mi? 06.06.2009 / 21:30 / Bursa / Hala aynı koltuk / Gözlerime batan kürdan... Bekliyorum...


Kafanda hayaller kurarken ve gözkapakların hayatın yorgunluğuna direnirken, delip geçiyor sol gözünü kürdan, akan bir damla kanla kendine geliyorsun. Hayat hep sol yanından vurdu diye dem vuruyorsun. Sol yanı kalmayan sen, üstelik solakken, sağ elinle, karşı tarafın durumu değersizlik olarak atfetmesinden çekinerek ama biraz da korkak, bir mesaj atıyorsun... Anlamaktan ve ağlamamaktan dem vurduğun cümlenin sahiciliğini henüz yazarken akan iki damlaya bertaraf ettirip, göndere basıyorsun... Bir "ya..." düşüyor yüreğine, bir not daha düşüyorsun an defterinin artık giderek sararan yapraklarına... Yek diğerinin kurması gereken cümleleri kurmaktan ve taşıması gereken ağırlığı sırtlanmaktan ne zaman vazgeçeceksin... 06.06.2009 / 22:00 / Bursa / Banyo / Kürdan gözlerimi kanattı... Bekliyorum...


Yüzüne çarptığın iki avuç suyun ardından, parmaklarına takılan gözlerin, uçlarında birer damla su kalmış olduğunu fark edince, gece önceye dönüp de hatıranda kalanlara şaşıyor ve parmağının ucundaki bir damla suyu dudaklarına götürüyorsun... Kurumuş dudaklarının, çatlayan iki noktasına iki parmağını koyuyorsun. Aynadaki aksinin bir gece önceyi resmedişindeki kusursuzluğa şaşırıyor, telaşla salona dönüyorsun. An defterinin artık giderek sararan yapraklarına bir not daha düşüyorsun... Sanmalarının sonu geldiğinde, yaşamaya başlayacaksın... 06.06.2009 / 23:30 / Bursa / Köşe koltuğun en kuytusu / Gözlerim kan çanağı... Vazgeçiyorum...

04 Haziran 2009

KONUŞAN KELİMELER İŞİTEN YÜREKLER








La Paragas'ın harika hizmeti; ‘Hayırlı Bir İş’ ile başlayan sesli blog yazıları fikri, görme engellilerin de blog dünyasının bir parçası olmasını amaçlıyor…

‘Tüm engelleri aşan bir tam olmalıydık’ ortak fikrinde birleşen bloggerlar;
Buraneros, Uzağa Giden Kadın, Bugünü Yaşama Arzusu, Kırmızı Günlük ve Evrenin Dünyası; fikre logo desteğini esirgemeyen Pinonun Yeri, teknik destek konusunda araştırmacı Erkan Bal ve fikri duyar duymaz sahiplenip, sitelerinde duyuran Kara Kalem, Ateş Böceği, Persona Non Grata, tutsak, delfina, Hayat İzlerim ve Gereksiz Yazar'la giderek çoğalıyor olmanın heyecanı ile bugün sizlere de soruyoruz:

Sizce de harika değil mi?

Ben fikri sevdim diyorsanız…
Fikir sahibinin izni var kulaktan kulağa yayılması konusunda...

Kendi sesinizden ya da sevdiklerinizin sesinden yazılarınızı bloglarınıza ekledikten sonra ‘konuşan kelimeler’ etiketi ile etiketlemeniz, yarınlarda oluşabilecek bir ortak blog platformunda buluşmamızı kolaylaştıracaktır diye düşlüyoruz….

Peki benim blogumda sesli kayıt olduğu nereden bilinecek diyorsanız, logoyu kullanmaya ne dersiniz?

Kararsız kaldım ne olur ki bunun sonu diyenlere, beyaz yavru tavşanın niyet kâğıdını okumaları tavsiye edilir...

Konuşan Kelimeler İşiten Yürekler

Kulaktan kulağa oyununun gönüllü bir oyuncusuyum ben
Benim yüreğimden gelen senin yüreğinden duyulduğu gün
Gönülün gördüğünde buluşup
Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırında paylaşıyor olacağız hayatı…



Konuşan kelimelerin işiten yüreklerini çoğaltmak için
Biraz daha beklemek mi yoksa bugün hemen seslenmek mi?

________________________________________________

CILIZ / ÜRKEK / TİTREK


oysa keyifliydi gün
ve keyifliydi gece bir o kadar
belki gene olmaz bir anın olmaz olsun bir diliminde
kendime sırdaş edişim seni yersizce ama anlarsın sen beni, dinlersin... belki...

keyfin bir uçtan bir uca gidişini resmetmek zor değil ne senin için ne benim için
aniden gidişinin benden bağımsız bana yansımasıdır bu gece umuyorum
yoksa keyfin yansıması gereken bir midnight jazz cdsine
keyifsiz bir anıyı yüklemek çok acımasızca olacak

gece tam da yarısına yaklaşmışken ve ben balkonumdaki serinliğin nedenini
az önceki yalın, bir gece önceki iyi gecelerden uzak ve
belki öpücüğe sarılıp uyumuş adamdan olamayacak kadar soğuk gibi cümlelerin neresinden nasıl bir açıklama gelir diye beklerken
söndürüyorum sana yaktığım mumları tek tek
sonuncusuna kıyamıyorum
zamana yayılmış bir bekleyişin zamana yayılan alevi olarak kalıyor köşede
cılız, ürkek, titrek

oysa dün gece…
bir öpücüğün sıcaklığına ne kadar da yakın hissetmiştim kendimi...
ne yanılgısın sen yürek
ne koca bir saçmalık
şimdi keyfin yerini keder almışken
sanmalarının kapısını kapat ve
cılız, ürkek, titrek
zamana yayılmış bir bekleyişin zamana yayılan sanrıları ile bekle köşende
ne cüretti ki seninki zaten
söylesene nasıl bir cüret

02 Haziran 2009

TAŞ

Kadın sahilde yürürken ayağına takılan taşı alıp avucuna, tuttu bir süre... Taşa sıcaklığı geçmek üzereydi ki, aniden taşı fırlatıp attı... Taş suda 3 kere sekerek, her vurduğu darpede hareler yarattı. Keyif aldı seyretmekten hareleri kadın... Sonra aniden taş battı.

Yansımasını fark etti suyun yüzeyinde... Seyretti bir iyice... Hayattan keyif aldıkları da bir çizik atmıştı, sıkılıp üzüldükleri de. Melodisini mırıldandığı şarkının sözleri aklına gelmeyince pek de kafasına takmadı. Ayağa kalktı. Yansımasını suda bıraktı.

Havanın güzelliğine kanıp sanılarak yürümeye başlamıştı ki, bir rüzgar esti saçlarını savuran... Umursamadı. Soğudu hava ve karardı gökyüzü. Karardı deniz. Karardı yüzü. Sıkıldı içi. Çok sıkıldı. Çıkarıp içini havaya fırlattı.

Bir gece önce keyfe yattığı düş ne de çabuk kedere bırakmıştı yerini. Aldı düşlerini yüreğinden, söktü tek tek kederinden. Bir yumak yaptı. Önünden geçen kara kediye verdi yumağı. Kedi yumağı oyuncak etti kendine. Oynadı, oyalandı bir süre. Parçaladı yumağı. Ardına bile bakmadan oradan uzaklaştı.

Kadın yürümeye devam etti. Ayağına bir taş daha takıldı. Aldı eline taşı. Sıcaklığı taşa geçiyordu ki, durup bekledi. Soğudu bedeni, hissetmedi elleri, taş yuvarlandı avucunun içinden. Kadın yığıldı olduğu yere. Avucundan düşen taşa geldi başı. Kanadı... Kanadı... Kanadı...

Acımadı canı, hissetmedi yüreği, bilmedi aklı, duymadı kulağı, ağlamadı yaşı...

Güçlü bir dalga parçaladı kadının taşa dönmüş bedenini. Sahilin binbir yerine dağıldı kadın. Sahilde yürüyen bir adam aldı bir taşı eline. Tuttu elinde sımsıkı önce. Sonra savurdu denize doğru. Taş sadece bir kez vurdu denizin yüzeyine. Hareler oluştu yüzeyde... Adam seyretti hareleri... Daldı derinlere. Geçen yıl bu zaman dedi, kaybetmiştim seni bu sahilde.

EVET BEN KADINIM



ben KADINIM
duygulu, şefkatlı, dürüst

ben kadınım
dimdik ayakta duran

ben kadınım
mükemmeli arama yolculuğunda dikenler olduğunu bilen

ben kadınım
kralın çıplaklığını yüzüne söyleyen

bu nedenle hormonlarıma sahip çıkmam isteniyorsa
bu nedenle sinirlenmemem bekleniyorsa
bu nedenle ağlamalarım rahatsız ediyorsa
boşuna!

kadınım ben
ağlayan, kızan, sinirlenen...

kral çıplak olduğu için suçlu değil...
kralın çıplaklığını görüp yalakalık yapanlar suçlu değil...
ben "ee bu kral çıplak" dediğim için mi suçluyum

eyvallah der geçerim
duydun mu hayat
adaletin buysa
eyvallah der geçerim
cezam neyse çekerim
ama bana karaya ak dedirttemezsin
fark etmedin belki ama ben aynı zamanda
ilkeli, hayata karşı duruşu olan, ayakları yere basan bir İNSANIM






___________________________________

Fotoğraf / 1x.com

01 Haziran 2009

NEDEN ?








Neden bir sorudur ?

Neden olmasın da öyle...


Sen şimdi sorular soruyorsun kendine...

Ben de...


Benim bir nedenim var.

Ya senin ki ne?


____________________________________


Kafanda sorularla uyandığında güne ve cevabın sadece sende olduğunu bildiğin zamanlarda, kime gidip sığınırsın?

Kendine mi?

Ona mı?

Bir dosta mı?

Anne ya da babana mı?

Bir kilisede mum yakar, bir camide dua mı okursun?

Türbe türbe dolaşır çaputlar mı bağlarsın dilek ağaçlarına?

Sen daha birini cevaplamamışken doğru düzgün, yenileri eklenir mi aklına?

Basit, cevabı sende bir soru; bir sabah uyandığında içinden çıkılmaz bir hal alır mı dersin, dönüşür mü kaosa...

NEDEN OLMASIN?

____________________________________





Fotoğraf / 1x.com