15 Temmuz 2009

KURULMUŞ CÜMLELER / 1



"Tanrı'nın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!"


Dale Carnegie

14 Temmuz 2009

UÇSUZ BUCAKSIZ

Sonsuz bir yeşilin ortasındayım demişti kadın...
Sonsuzluğun içindeyim demişti adam...

İlk kez birbirlerini gördüklerinde sarılmışlardı içtenlikle, tanıdık bildik hallerine şaşırmamışlardı bile...

Kadın günler sonra yazdığı bir öyküyü şu cümle ile tamamlamıştı:



İzleyici, filmin kapanış jeneriğinde, yaz ortasında yağan yağmuru, üstelik tam da adam şehri terk etmek üzereyken, abartılı bulmazsa ne olayım ama yağdı işte... Ama ne yağmak...



Günler sonra 'o sabaha' yağan yağmurun adamı getireceğinden habersizdi ama gelmişti adam... Uçsuz bucaksız bir evrensin sen, kayboldum içinde diyerek...

Kadın baktı adamın gözlerine...
Belki de anlar sonra ilk defa taştı içinden kadın...
Sığdıramadı kendini kendine...
Öyle çok bekledim ki seni diyebildi...
Uçsuz bucaksız bir yeşilin ortasında çiçekler açtırdın ruhuma...
İyi ki yağdın dünyama...

Hatırlar mısın?
Çok şey mi istiyorum demiştim de...
Yok güzel şeyler istiyorsun, yetkili ben olsam verirdim hepsini valla, hatta daha da fazlasını:)) demiştin...
Verdin ve veriyorsun...
Uçsuz bucaksız sevmek böyle olsa gerek...

BEN DE UÇSUZ BUCAKSIZ SEVİYORUM SENİ
________________________________________

Light and Landscape © Lars Klottrup

12 Temmuz 2009

SABAH SERİNLİĞİ

Bazı sabahlar uyanınca aklımda oluyorsun.... Dönüp bakıyorum telaşla, gittin mi ki aklıma düşüyorsun... Uzanıyorum tenine ve içime bir serinlik doluyor... Yanımdasın...

Bazı sabahlar uyanınca yüreğimde oluyorsun... Dönüp bakıyorum telaşla, gittin mi ki yüreğime düşüyorsun... Uzanıyorum tenine ve içime bir serinlik doluyor... Yanımdasın...

Bazı sabahlar uyanınca tenimde oluyorsun... Açıyorum gözlerimi bakıyorum bize... Öyle güzeliz ki hep mi vardık diye soruyorum...

Gözlerini açıyorsun... Gülümsüyorsun...

Tek tek vardık da hiç bir olmamıştık diyorsun...

İçime bir sabah serinliği doluyor...
Senli benli hallerin en güzelinde buluyorum kendimi...


Mutluluk şarkımı haykırıyorum sana... Öpüyorsun defalarca... İç çekiyorsun... Sarılıyorsun tekrar tekrar... Ne oldu diyorum... Ölürken kulağımda bu ses olsun diyorsun... Bu ses ve bu şarkı... Olmasın diyorum... Sen ölme... Ölmem diyorsun...
Ölmezsin di mi?
Ölmeyiz...
Daha çok genciz...
Daha çok genç...

Çığlık çığlığa bağırıyorum duyuyor musun...







______________________________

Yazmışım da düşünmüşüm üzerine...
Sonrasında şu satırlar dökülmüş:

ama yetmiyor be... yetmiyor işte...

Yetmeyen ne bilen var mı?

11 Temmuz 2009

KÖPÜK KÖPÜK










hafif meşrep göndermeler yapıyordu adam
hafif meşrep bir halde gülümsüyordu kadın

köpük köpük doldurdular düşten bir küveti
kadın davetkar uzandı küvete

adam bekledi bir süre
dayanamadı atladı adam küvete


küvet dediysek
kadın hala içinde...





_______________________________________

Bu şarkıyı çok severim de...

10 Temmuz 2009

GÜLÜM




yüce dağlar başında mı?
zemherinin kışında mı?
şu gönlümün bir umudu gülüm
gözlerimin yaşında mı?


KADIN uyandığında bu şarkıyı mırıldanıyordu... Adama doğru uzandı... Baktı... Adamın yüzündeki bu tebessüm, kadını bambaşka bir dünyaya taşıyordu... ADAM gözlerini açtı... Kendini seyreden kadını gördü ve gülümsemesi daha da güzelleşti...
Devam ettiler şarkıya yürekleriyle...


kırılsa da kanadımız
asiye çıksa adımız
duyan duysun bilen bilsin gülüm
böyledir bizim sevdamız


_______________________________________


Türkü / Zülfi Livaneli yorumu

Fotoğraf / Alcea Rosea L. © Cecilia Bergman

09 Temmuz 2009

ÇIĞLIK

Bir çığlık yükseldi kentin çıkışına yakın, yıkık dökük bir evden… Kadın korkularına sarınıp dışarı attı kendini adamı yatakta bırakıp. Yürüdü sokaklarda, koştu hatta… Bir çukur gördü kenarından geçti. Başka bir çukurda biraz durdu bekledi. Sokak lambasının altından geçti. Kağıttan yapılmış bir gemi gördü. Camdan bakan kadın(a) gülümsedi. Çığlığa doğru yürüyordu. Ya da çığlık peşinden geliyordu bilmiyordu. Önemsemiyordu o anda. Korkularına daha da bir sarıldı sıkı sıkı… Yürüdü sokaklarda, koştu hatta... Bir dükkan gördü ağır metal kapısını açmaya çalışan yaşlı adama yardım etti. Yaşlı adam(a) gülümsedi. Bir çocuk gördü sırtında okul çantası, ağır yükünü hafifletmek istercesine tuttu çantanın ucundan. Sırtında çanta taşıyan çocuk(a) gülümsedi.

İlerde çok ilerde bir ışık gördü. Hızlı adımlarla 2 katlı, köhne, eski bir binaya doğru yürüyordu. Çığlık giderek şiddetini artırıyordu. Kadın daha da bir sarıldı korkularına. Yürüdü sokaklarda, koştu hatta... Binanın önüne gelince durdu düşündü bir süre. Tereddüt etti. Sarıldı korkularına. Zili çaldı. Bir adam açtı kapıyı. Adam bir odaya aldı kadını. Koltuklar vardı kırık, dökük ve bir lamba kırılmış. Ne bir tablo, ne bir obje orayo sıcaklaştıran. Ne ruhsuzluk dedi içinden. Konuştu; uzun uzun anlattı. Başka bir kadın geldi odaya. Sorular sordu... Sonra da aldı kadını başka bir odaya götürdü. Soğuktu geldikleri oda. Garip bir sandalye, kırık bir dolap ve cılız bir ışık vardı içeride. Kadın dönüp gidecek gibi oldu. Duvardaki aynada yansıyan korku dolu gözlerine takılı kaldı bir süre. Sarındı korkularını. Uzandı garip koltuğa. Kadın kadına bir ötrü örttü... Adam geldi... Canınız dedi yanabilir; bir çığlık yükseldi kadının bedeninden tam da o anda… An durdu… Akmadı hiç bir daha…


Kadın o günden beri her Şubat ayında korkularına sarınıp, cılız ürkek bir çocuk çığlığıyla, yürür sokaklarda… Kadın her çıktığında evden, güçlü bir çığlık duyulur hayatın içinden. Kadın çığlığı takip eder her yıl dönümünde ve döner her seferinde gerçek hayata.

Kadın dönünce eve, adam korkularını sıyırdı kadının bedeninden, uzandılar yatağa. Adam içinde saklağı çığlıklarla sarıldı gün ışığına, tarifsiz kederlerle...

Kadın saklandı en güvendiği sığınağa..

"Biliyorsun değil mi" dedi adam,

"o çığlık hep olacak hayatında. Lütfen artık gitme yanımdan. Korkuyorum her gidişinde, önünde durup beklediğin çukurlardan birine düşüceksin diye..."




_________________________

İlk yayın Tarihi: 16.02.2009

08 Temmuz 2009

FARK ETMEK

bitti...
başlamak için yeterliydi...

bitmediğini anladığında
herşey için çok geçti....