İp ucu arayan bir dedektif titizliğindeyim adeta...
Sahi söylesene en sevdiğin rengi?Ve en sevdiğin yemeğin hangisi olduğunu?
Korkuların var mı senin?Kendine soruların cevapsız?
Sahi söylesene en sevdiğin rengi?Ve en sevdiğin yemeğin hangisi olduğunu?
Korkuların var mı senin?Kendine soruların cevapsız?
hatırladın mı bu satırları, tam böyle miydi emin değilim, hani elinde kalan kelimelerle cümle kuramıyordu...Hani bir kitaba başlarsınız, sevdiniz mi sevmediniz mi karar veremezsiniz. Ne bana göre değil diye bir köşeye koyabilirsiniz ne de içinde kaybolabilirsiniz. Bir yerinden yakalamıştır sizi ama saramamıştır. Bu yakalanmışlığın hatırına devam edersiniz, bir sonraki sayfada o da olmadı bir sonraki bölümde sarıp sarmalayacaktır sizi. İçten içe gelişimini, işin sonunun nereye çıkacağını merak edersiniz. Edersiniz ama yine de içine giremezsiniz işte.
Hayat bazen; okuyup bitirdiğin ve rafa kaldırdıktan yıllar sonra anlamını bulduğun bir oyun gibi... Biraz gizemli, biraz hayal, biraz kalan, biraz yiten... Kalanlardan cümle yapmak için sana yeni kelimeler, virgüller ve üç noktalar sunacak diğer yarını bulacaksın bir gün ve elinde kalan kelimelerle bugüne kadar kurduğun en güzel cümleyi kurup gülümseyeceksin hayata. Sana oynadığı oyuna, senin bu oyundaki rolüne biraz da şaşarak...
Ciara Feat. Justin Timberlake - Love Sex Magic (New)
Bazı adamlar ve kadınlar vardır ki Allah onları özene bezene yaratmıştır. Bu adam ve kadın için cennetin bahçelerinden elma aşırıp yemek de dahil olmak üzere her birşeyleri yapabilecek adamlar da kadınlar da vardır elbet ama benim asıl meselem - bilmem takip ediyor musunuz- Yalnızlık Okulu'nun "Sevdakarname"si... Mutluluk İkinci İşaret derki;
"Gecedeki ateşli bir sevişme değildir mutluluk… Sabahın
ilk ışıklarında, ilk günaydını ona söyleyip, güzel bir kahvaltı keyfini sürmektir demlikteki çayla..."
Sorarım size ey erkekler, Ciara ile bir gece geçirmek mutluluk vermez de ne verir size...
Ve hep masum olan hatunlar Justin gelse bir gece kapınıza elinde papatya dahi olmasa, almaz mısınız onu içeriye...
_________________________________________________
Durum şudur; yüreği ile seven bütün adamlar ve kadınlar mutluluğun ikinci işaretinden yanadır bu hayatta... Ama insanoğlu hem gecesi güzel geçsin ister hem de sabahında huzur arar ısrarla..
"Annem annem sen üzülme..."
“Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan…”
Bugün Anneler Günü...
(Sevmiyorum böyle günleri, önceden ısmarlama sevgi gösterilerini. Sevgililer, anneler, babalar... Bence önemli bir gün daha eklenmeli bu ticari yarışa... Kardeşler günü...)
Vatan Gazetesi’nin ekinde Dilek Önder’in 2006 yılındaki yazısı tam da benim düşündüklerimi dile getiriyordu. Kısa bir alıntı;
“ Annenin yaptıklarını yapmaya başlayınca… Onun kullandığı bir kelime ilk defa ağzından çıktığında…
Kendini onun en sinir olduğun hareketini yaparken bulduğunda… Önce şaşırıp kalırsın, gülersin. Sonra da onu daha çok sevmeye
başlarsın.”
Anne kız olmanın kanunu mudur bilemem ama, durum bundan ibarettir.
İlk gençlik yıllarındaki itirazlar, sonrasında isyanlara bırakır kendini.
Sonra kaçınılmaz 30’lar gelir.
Kendinizle baş başa kaldığınızda şapkanızı önünüze koyar düşünürsünüz.
Bir şarkı takılır aklınıza dalar gidersiniz.
“Ağlama anne benim için ağlama…”
Seni Seviyorum annem... Çok üzdüm çok ağlattım seni... Yaramaz bir çocuk, söz dinlemez bir genç kızdım ben. Yakışmayan, hak etmediğin kelimeler de söyledim biliyorum. Ne kadar özür dilemiş olsamda, dilesem de az yürek üzüntülerine bunu da biliyorum. Kafamın dikine gittim de hep anlamanı bekledim sadece... Hiç anlamaya çalışmadım ben seni gençliğimde, geceleri sabahlara bağlarken duyduğun endişeye kızdım en çok... Ne gerek var dedim yat uyu işte... Uykusuz kalışına sinirlendim. Ama anneydin sen, uykusuz kaldın, yüreksiz kaldın, güçsüz kaldın ama hep yanımdaydın. Dik kafalılığımın yürek üzüntülerini yaşarken ve hayata yeniden tutunurken yine sen vardın yanımda... Anne olunca anlayacaksın demiştin de olamadım işte... Anne olmadan da anlamak mümkünmüş de biraz büyümek gerekiyormuş sadece...
Beni burada arama anneKapıda adımı sormaSaçlarıma yıldız düşmüşKoparma anneAğlamaKaç zamandır yüzüm tıraşlıGözlerim şafak bekledimUzarken ellerimKulağım kirişteÖlümü özledim anneYaşamak isterken delice.........Ne garip duygu şu ölmekÖptüğüm kızlar geliyor aklımaBir açıklaması vardır elbetGiderken dar ağacına.........
Hepimiz aynı kareye bakıyorduk da bazılarımız öndeki çiçeğe, bazılarımız arkada kalan yosun tutmuş taşları mı görüyorduk?
BİR MAYIS SABAHI BİRİ ANLATSIN BANA...
____________________________________
Fotoğrafdaki detayı görmek için üzerine tıklayın.