Puslu havaların insana iyi gelen bir tarafı var bence. Kendinle daha fazla baş başa kaldığın, kendi sisinin içine dalıp da yol almaya çalıştığın bir iç yolculuk fırsatı. Bazen burnunun ucunu görmediğin, bazen de tıpkı bir sis lambası misali sana ışık olanların yardımı ile yolun belli bir kısmını kazasız belasız atlatıp varmak istediğin noktaya ulaşabildiğin.
Bir söz verdim kendime, kendime verip de tutamadığım sözler listesine bir yenisi eklenmesin diye çaba harcıyorum. Dilimi olumsuz, karamsar hatta başımın tepesinde bir kara bulut ile yürüme hissi veren her bir kelimeden arındırmak istiyorum. Dilimi arındırabilirsem, bakışımı da arındırabilirim gibi geliyor. Hayatımı olumsuzluklardan beslemek, bunları gerçeğim, yaşamak zorunda olduklarım diyerek kabullenmek istemiyorum. Hayatın puslu anlarından, gerektiğinde sis lambalarımı da yakmayı başararak geçip gitmeyi, varmak istediğim o sonsuz yeşile ve maviye ve hatta gökyüzüne yüzümü, yüreğimi çevirebilmeyi istiyorum. Bursa, 10:51 - 3/52