Rafta Kalan Hissiyatlar

OCAK

Henüz tazeliğini koruyan bir ayrılığın acısı varmış üzerimde... Yalnızlığımla kavgamın orta yerine düşmüş her bir kelimem... Belki de yaptığım en iyi şey şapkamı erken zamanda  önüme koymak olmuş...

...


Farkında değilsin. YAŞLANIYORSUN. Bir gün önüne koyacaksın şapkanı, bakacaksın yaşanmışlıklara...İstemek yetmez sahip olmak için, bileceksin artık o yaşta. Bazen yönünü değiştirmek lazım akışın: Kanatların olmasını isteyerek bir ömrü heba etme lüksün yok SAÇMALAMA ama kanatları olduğu için kuşlara yem verebilirsin mesela ve gökyüzünde süzülebildikleri için onların kanatlarına yüklersin umutlarını.


...
___________________________________________________________________________



ŞUBAT


Şubat ayı süprizlerle dolu doluymuş benim için, tam yüreğimin yangınına kapatmışken kelimelerimi, yürek yangınının aslında ne olduğunu öğreten bir haberle sarsılmışım... Hemen sonrasında çıktığım kısa bir gezinti bana yüklerimden kurtulmayı ve hafiflemeyi öğretmiş. İsyankarmışım, canım yanıyormuş... Sen bana lazımsın dediği için  kırmızı başlıklı bir arı, farkına varmışım...   
yürekten gelen bir canım…
hissedilen bir sen…
sarıp sarmalanmış bir bana lazımsın…
kurabildiğim tek cümle…
canım, sen bana lazımsın…


_________________________________________________________________________



MART




Mart ayı; içimde hala kırıntıları olan aşkı kusmakla geçmiş gibi geldi şimdi dönüp de okuyunca... Babamın emekliliği, benim hayata karışma çabalarım ilk göze çarpan ayrıntılar Mart ayında... Ve küçük bir ışık, umuda dair...   O zaman için sadece benim gördüğüm...



...
Ben anlarım
Niyetin beni sevmekse
Sen söylemesen de olur.


___________________________________________________________________________

NİSAN 


Hayat beni şımarttı, hiç düşünemeyeceğim kadar, hiç düşleyemeyeceğim kadar hem de... Bir yetkili çıktı geldi, henüz onun yetkili olduğundan habersizdim tabi o zamanlar, ben yetkili olsam daha fazlasını verirdim dedi... Sözünü tuttu ve tutmaya devam ediyor... Hayatın beni şımartması için elinden geleni yapıyor... Bazen hayatın attığı tokatlardan açılan yaraları pamuklara bile sarıyor...












...

bir rüyadayım içinde senin olduğun

hiç ama hiç uyanmak istemiyorum
Lyambiko çalıyor fonda
sesinin tınısında sesini buluyorum
bugün benim doğumgünüm
sen gelip beni şımart istiyorum
söyle hayat çok şey mi istiyorum...

___________________________________________________________________________


MAYIS

Mayıs ayı bataklıktan kurtulmaya çalışan bir yaban ördeğinin çırpınışları ile doluymuş... Medcezirler, arafta kalmalar ama sonunda dönüp dolaşıp kararsız kalmalara inat, bir mektupla gülün dibinde umut aramalar...





...
ben yüreğimin yangınlarını da koydum bohçama
bu gece gül ağacının dibine koyacağım bohçamı
ve içinde bulacaksın ucu yanık mektubumu
sabah kalkınca bakacağım penceremden
gül bükmüşse boynunu anlayacağım sen bulamamışsın hazırladığım bohçayı
ama gonca dönüşmüşse açan bir güle
bayram edeceğim tez elden cevap gelir bana bugün yarın diye


...


___________________________________________________________________________


HAZİRAN




Sorular, aranan cevaplar, korkular, açılan kapılar, medcezirler, arafta kalmalar, nedenler, susmalar, çığlık atmalar, kafa karışıklıkları, çıkmak istedikçe içine gömülünen bir bataklık... Haziran da neredeyse çırpınarak bitecekmiş ki, bir yıldız nicedir gökyüzüne bakmadığımın kanıtı gibi duruvermiş karşımda... Sanki bana bir şey demek istiyor haline  kulak kesilmişim... İyi de etmişim...


parlak bir yıldız bölüyor gecenin karanlığını
buradayım diyor
bir bulut geliyor önüne geçiyor
ama o inatla
ve tüm parlaklığı ile
buradayım gözünün ucunda diyor
zaman geçince de
dünya dönünce de
gözünün gördüğü
yüzünün güldüğündeyim diyor

...

___________________________________________________________________________





TEMMUZ



Temmuz tam anlamıyla aşkın ayı olmuş... Aşk sarmış her günü, aşkla uyanmışım her sabahıma, aşka aşık hallerimi bir kenara bırakıp, yaşamaya başlamışım... Müjdesini vermişim evrene, aşk yüreğimde diye...



Artık geçti…
Yeni bir hayat, yeni bir yolculuk bekliyor şimdi beni.
Daha emin kollarda, daha güvenli…

Hep bildiğim sıcaklıkta…

Hep beklediğim lezzette...
Aşksa olur demiştim bir keresinde...

Planlamazsın, üzerine düşünmezsin, düşlemezsin...

Sen farkında değilsindir ama aşk yola çıkmış geliyordur, evde yokum diyemezsin...

Yaşarsın sadece...




Aşk... mı?

İtirazım yok, olursa olur...
Olmazsa...?

Şu kısacık ömre sığan anlardan bir senaryo yazarım kendime...

Filmi çeken bir yönetmen bulunur elbet, senaryo sağlam çünkü... Oyuncular tapılası...

Böyle bir senaryonun, durağan ama devingen bir kamera ile anları kaydetmek üzerine kurgusu, anların izleyeciye geçmesi için yetecek ve artacak bile...

İzleyiciye geçen duyguyu tahmin edebiliyorum. Yer yer abartmışlar diyecekler...

Bu kadarı da olmaz... Ama oldu... Olur yani... Aşk gibi...
Planlamazsın, üzerine düşünmezsin, düşlemezsin...

Yaşarsın sadece...

İzleyici, filmin kapanış jeneriğinde, yaz ortasında yağan yağmuru, üstelik tam da adam şehri terk etmek üzereyken, abartılı bulmazsa ne olayım ama yağdı işte...




Ama ne yağmak...



__________________________________________________________________________







AĞUSTOS





Kendi içinde sancıları olmuş Ağustosumun, sevince sıkıntı karışmış aşka hüzün... 1997 yılından 2003'e kadar geçen zaman diliminde karşılaştığım karakterlerden bir öykü kurgulamışım... Karanlık bir koridormuş yürüdüğüm... Bir bara denk gelip oturmuşum, kırmızıymış tabureleri ve aşk beni iki burbonla kendine bir kez daha aşık etmiş... Fonda Catfish Blue çalıyormuş... Sevmişim...





__________________________________________________________________________


EYLÜL 

Hüzün boğmuş beni Eylül'de belli ki yürekteki sıkıntı da devam etmekteymiş...
Sanki en çok içimdeki benler olmuş uğraştığım...





Uzaklara gitmek istiyorum
Çok uzaklara...
Ve
Yüreğimdeki tüm duygularla birlikte
İçimdeki bütün benleri yakmak...
  ___________________________________________________________________________



EKİM


Bazen duygular nasıl da  harmanlanıyor değil mi? Sevdim derken korkmaya, duruldum derken koşmaya, ağlarken şarkı söylemeye başlayabiliyormuş insan... Demek ki sadece duygular değil, eylemler de harmanlanıyormuş... Duygular, anlarla birlikte akıp gidiyormuş... Tavırlar bazen takılıp kalıyormuş... Belki de olması gereken de buymuş...





Arabesk bir geceden elde kalan saçmalıklar...


senin  medlerin var ve bazen cezirlerin...

ve sen o medlerle cezirler arasında sıkışıp kalmış bir aşıksın ve ne yazık ki aşıksın...

...




 Aklın uçar saçmalarsın. Kelimeleri ortaya serpiştirince, cümleleri kuracak akıllı biri çıksa dersin. Özneleri unutur, yüklemleri kaçırırsın. Zamirler peşinden düdük çalar, gece bekçisi sanır pencereni kaparsın. Aşıksın ya, gitmen gerektiğini bir türlü söyleyemez, geceyi sabaha bağlarsın. Ağlar ağlar ağlarsın... Tependekini koca kara bir bulut sanarsın. Sabah olunca susup, kederine yanarsın.

...

___________________________________________________________________________





KASIM


Kasımın ilk günleri, susturmak istemişim içimdeki sözleri, yağmura vermek sesimi...   Rüzgar esmezse yapacak bir şey yok ama eserse gene görüşürüz buralarda demişim... Bir kaç gün sonrasında dost bir yürek "fısıldar mısın" demiş bana... Öyle güzel bir esintiymiş ki duyarsız kalamazmışım...Hemen sonrasında Ela katılmış dünyama... Belki ela olur gözlerin demişim ama olmasa da ben onu çok sevecekmişim... Sonrasında kelimeler dökülmüş ardı ardına... Sonrasında bir kapı aralanmış yüreğimin ortasına...




Sen hiç aralanan bir kapıdan


baktın mı uzağa
yakını görerek







biraz ürkek

biraz telaşlı

biraz meraklı

baktın mı yakına
her adımda geleceği düşleyerek












___________________________________________________________________________

ARALIK



Dünya bir turunu daha tamamlamış bütün bunlar olurken hayatımda... Bazen ben onun zamanına ayak uyduramamışım bazen o benim zamanıma... Bazen benim kışımda o güneşler açtırmış, bazen ben onun baharının ortasında kara bir bulut olmuşum içimin sıkıntısıyla... Bazen o benim yazımda karlar yağdırmış, bazen ben onun güneşinde yağan yağmur olmuşum gözyaşlarımla... Zaman beni dinlememiş, dur dediğim de durup, ak dediğimde akmamış mesela... Benim de onu dinlediğim pek söylenemez ya... O kafasına göre takılmış, bildiğince akıp gitmiş işte... Ben yüreğime göre takılmışım, bildiğimce akıp gitmişim işte...

Öyle ya da böyle bir yaş daha almışım sonunu bilmediğim yaşamdan... Olmaz dediğim şeyler olmuş, olur dediklerim olmamış... Yepyeni şeyler öğrenmişim... Yepyeni kelimeler... Bazı bildiğim kelimeleri unutmuşum. Bazı öğrendiklerimi de unutmayı çok istemişim... Kendi kişisel tarihimin özel insanlarıyla tanışmışım, sanal denen ortamda yüzünü hiç görmediğim ama yüreğinden emin olduğum dostluklarım olmuş... Bir aşka yelken açmışım, havanın  bozduğu zamanlarda bildiğim kıyılara dönmek istemişim, bazen de öyle güzelmiş ki hava, bu yolculuk hiç bitmesin istemişim... Yolculuk bana çok şey öğretmiş... Bir yolculuğu keyifli kılanın hep güzel olan havanın olmadığını , o havaya karşı alınan önlemler olduğunu öğrenmişim...

Şimdi o yelken, yolculuğa çıkanların ortak düşleri ile  yoluna devam ediyor... Yeni kıyılar, yeni yaşamlar, yeni kültürler tanımak en büyük arzuları... Dilerim 2010 tüm bunları gerçekleştirmek için fırsatlar verir bize... Dilerim biz o fırsatları değerlendirebiliriz...



Dilerim 2010  düşlerin gerçek olduğu,

gerçeklerin bir düş gibi sarıp sarmaladığı

bir yıl olsun herkes için...





Yüreğinizce sevebildiğiniz

ve sevildiğiniz huzurlu bir yıl dilerim...




_____________________________________________________________

Fotoğraf 1 / 1x.com  Fotoğraf 2 / Kendim  Fotoğraf 3 / Mektup Fotoğraf 4 / Stars© Angela Vicedomini Fotoğraf 5 - 6  / 1x.com  Görsel / deviantART Fotoğraf 7 / Newyear