_____________________________________
29 Nisan 2009
SEVMİYORUM MU?
_____________________________________
YÜREĞİMİN UCU
Aşkın Nur Yengi - Karanfil
Kırılma, küsme sen yine bir şiir yaz
Çok değil inan az kaldı az
Bu kadar erken susma biraz bekle
Ağlama, ağlama gül biraz
Ah benim örselenmiş incinmiş karanfilimBir sessiz çığlık gibi kırmızı masum narin
Bu ürkek bu al duruş söyle neden bu vazgeçiş
Ne oldu ümitlerine bu ne keder bu ne iç çekiş
Sen ki özgürlük kadar güzelsin, sevgi kadar özgür
O güzel başını uzat göklere, gül güneşlere gül
Kırılma, küsme sen yine bir şiir yaz
Çok değil inan az kaldı az
Bu kadar erken susma biraz bekle
Ağlama, ağlama gül biraz
Kırılma, küsme sen yine bir şiir yazÇok değil inan az kaldı azBu kadar erken susma biraz bekleAğlama, ağlama gül biraz
_____________________________________________________________
Söz: Sezen Aksu
27 Nisan 2009
İYİ SAATTE OLSUNLAR
Halim Öyle - Zerrin Özer
26 Nisan 2009
SIRADAN BİR PAZAR MI?
Şımartılmak konusunda evrene gönderdiğim mesajın etkilerinin hala devam edişini şaşkınlıkla karşıladım. Geceyi düşündüm, önce balık rakı arkasından Teoman konseri... Eve döndüğümde Buraneros'un parti fikri ile karşılaşma, ev sahibi abi uyuduğu halde nezaketle keyifli sohbete devam eden kardeş Efsa ile geceyi uzatma... Pek güzeldi pek güzel...
25 Nisan 2009
ZAMAN
Fikret Kızılok - Güzel Ne Güzel Olmuşsun
_________________________________________________
Yokluğunda üşüdüm çok, varlığında ısıt beni diliyorum sadece. Sana söylemiyor oluşum utandığımdan değil inan. Sadece korkuyorum gitmenden... Fazla gelmemden yorulursun da kaçarsın diye sessizce bekliyorum köşede. Belki filmlerdeki gibi çarpışırız bir markette.
Sığınmak istiyorum sıcaklığına ve yitip gitmek yüreğinde... Ki o yürek en güzel kelimeleri seçip gülümsetmişti, bir umutsuzluğun içinde yitip gittiğimde beni. Hafif kızgın, biraz şaşkın, çokça anlamış halini sevmiştim de bir şey söyleyememiştim üzerine.
23 Nisan 2009
AYKIRI OLMAK
GÜLSÜN LİSESİ ve TEŞEKKÜR
Eva Cassidy - Time after time [live]
by Jo_Bidjoba
___________________________________________
TEŞEKKÜR
____________________________________________
GÜLSÜN LİSESİ
“…
Yarın sabah erken kalk diye tembihlerdi analık geceden… İki kardeşiz biz, küçüğüm kız. Her tatil gelirdim analığın yanına. Yaşlanmıştı bir iyice. İstediği tutulmadı mı başlardı söylenmeye… Analık söylenmeye başladı mı bir kere, bizim ovalar gibi sonu gelmezdi. İş çok da ben de yapacak güç yok o zamanlar ama analığın lafını ikiletmezdim hiç. Anam ölmüş küçüğümü doğururken en daha iki yaşındaymışım. Bildim bileli analık ederdi bize. Severdim, sayardım yani. Laf söyletmezdim üzerine rahmetlinin. Onu kaybettiğimden beri ilk kez geldim köye. 3 yıl geçmiş üzerinden…
Çocukken babam sık sık şehre giderdi inşaatlarda çalışmaya diye. Gelirken de illa oyuncak getirirdi hem bana hem de Ayşe’ye… Ben öyle seslenirim ona aslında adı Gülsün… Anam onu doğururken ölmüş diye bari kızı gülsün demiş köyün büyüğü Gülsün olmuş adı. Ben Ayşe diye diye okulda da bellediler bunun adını Ayşe aşağı Ayşe yukarı. Sinir olurdu o zamanlar bana. Küser, kavga ederdik ama tutardık da birbirimizi.
Ayşe okula başladığında nasıl cılız, nasıl korkak… Öğretmenin oğlu Ulaş, ben, emmingilin oğlu Osman karar verdik bir gün Ayşe’yi korkutmaya. Çocuk aklımızla kurduk kumpası; kurbağa yakaladık dereden, koyduk bunun beslenme çantasına. İkinci teneffüste bir çığlık… Karşı tarladan duyulmuştur sesi. Hal böyle olunca müdür çağırdı bize odasına. Çete misiniz diye başladı bizi azarlamaya… Ders çalışacağınıza kafanızı nelerle meşgul ediyorsunuz diye bir azar, akşama dedi kursa kalacaksınız. Hiç kalmadıydık kursa ama duyardık köyün çocuklarından, müdür gelir okulun temizliğini falan yaptırırmış. Zil çaldı herkes dağıldı. Kaldık bir başımıza koca okulda. Müdür kalacaksınız dedi diye kımıldayamıyoruz da, az sonra köyün imamı gelmez mi, şaştık kaldık. Zaten Cuma’ya gitmiyoruz diye gördüğü yerde söylenip dururdu bize. Eyvah dedim yandık biz. Başladı sorular sormaya… Neden gelmiyorsunuz dedi hafta sonları kursa… Biz de cevap yok… Derslerde de adam akıllı dua ezberlemiyormuşsunuz. Ne olacaksınız aşımıza, mafya mı? Yok valla benim doktor olmak gibi bir niyetim var diyeceğim ama imam nasıl sinirli yerim tokadı diye susuyorum… Hem neden Cuma’lara gelinmiyor? Ulaş dayanamadı, “biz Salıları kılıyoruz Cuma niyetine, hem cami boş oluyor hem de ayak kokusu çekmiyoruz.” İmam kalktı ayağa bizde bir gülme krizi. Yedik sopayı oturduk aşağıya…
Bizim “çete”de herkesin bir hayali vardı o zamanlar… Üçümüz bir araya geldik mi en büyük keyfimiz, şehre gidip büyük adam olmaktı. Ben anama doktor bulunamamış diye doktor olmak isterdim, ölmesin analar diye. Ulaş anası gibi öğretmen olmak isterdi, köylerde daha çok çocuk okuyabilsin diye… Osman da mühendis olmak isterdi. Bilmezdik ki başka bir meslek o zamanlar. Ayşe’ye sorardım “ne olcan kız büyüyünce” diye. “Gelin” derdi. “Yahu…” derdim “sen hiç büyüyünce damat olmak isteyen erkek çocuk duydun mu? Hem gelin olacaksın da sonra ne olacaksın…” “Anne” derdi. Farklı bir şey de isteyemezdi ki, yoktu bizim köyde okuyan ortaokuldan sonra kız.. Lise ilçedeydi. Aklıma koymuştum kendim okursam, onu da okutacaktım.
Ortaokul birdeki Türkçe öğretmenim olmasa okuyamazdım ben ya… Rahmetli… Tuttu bir gün beni omzumdan “sen akıllı bir çocuksun, akıllı arkadaşların olursa adam olursun, akılsızlarla biraz daha takılırsan çoban olacaksın dağlara” dedi. Ortaokulda hayta bir grupla arkadaşlık ediyordum, işimiz gücümüz, köyün çeşmesine gelen kızlara takılmaktı. Derdimiz Fadime’yi samanlıkta kıstırmaktı yani… Hey gidi günler hey… Öğretmenim beni yatılı okula yazdırmasa, sonra da burs bulup okutmasa üniversitede… Bugünkü ben, ben olmazdım aslında. Analığı kaybedene kadar her yaz tatilinde, hem analığa hem de bu köye olan vefa borcumu ödemeye geldim tatillerimde. Hem çocuklara oyuncaklar getirdim şehirden, hem çocuklarıma göstermek istedim başka hayatlar olduğunu. Şimdi
ne Ulaş kaldı, ne Osman… Ulaş’ı içeri almışlar üniversitedeyken. Bir daha ne gören olmuş ne de duyan. Osman şehirde müteahhit olmuş. Bir daha da uğramamış köye… Ayşe, liseyi bitirdiğinde köye döndü, 3 yıl yatılılıktan sonra ilk defa. Ayşe köyün ilk lise okuyanı… Bir karşılama töreni yapıldı köyde sanırsın reisi cumhur geliyor köyü ziyarete… Üniversite’den öğretmen çıktıktan sonra evlendi ve harika bir gelin oldu. Kendi gibi öğretmen olan eşiyle gitti doğuya… Daha çok çocuk okuyabilsin diye uğraşıp duruyorlar onlarda. Çocuklara hayaller kurmasını öğretiyorlar. Ve kurdukları hayallerin gerçekleşmesi için beni ve kendilerini örnek gösteriyorlar. Çocuklar sadece mühendis, doktor, gelin olmuyor artık bugünlerde… Bambaşka hayalleri var hepsinin. Ve gerçekleştirmek için umutları…
Ben Kimya Mühendisliği’ni kazandım ama şimdi büyük bir şirketin Sorumluluk Projeleri Koordinatörü olarak çalışıyorum. Sami Bey’e teşekkür etmek istiyorum huzurlarınızda… Bu proje ilk konuşulmaya başlandığında “nerede yapalım okul binasını” diye sordu. Kendi köyüm hariç 5 alternatif sundum kendisine. Ertesi gün, “asıl senin köyde yokmuş okul” deyince, itiraf ediyorum, boynuna atlayacaktım… Hayalimdi ya analığın ya da Ayşe’nin adını taşıyan bir okul binası yapmak köye… Beni okutan öğretmenime de Allah’tan rahmet diliyorum. Biliyorum benimle gurur duyuyor ve görüyor beni. Okulun kütüphanesine onun adını vermekten ayrıca gururluyum. Laboratuarın adını da analığın adını koyduk.
Böylece ben bir hayalimi gerçekleştirmiş oldum.
Anılara daldı mı insan sözün sonu yok… Son bir iki şey eklemek istiyorum
müsaadelerinizle…
Hayal kurmaktan asla vazgeçmeyin lütfen… Evet, benim hala hayallerim var çocuklara dair. Mesela, 23 Nisanlarda daha çok çocuğun yüzü gülsün istiyorum… Kimin, neden ve nasıl 23 Nisan’ı çocuklara armağan ettiğini bilsinler, anlasınlar, anlatsınlar istiyorum. Her çocuk kendi adını taşısın ve eğitim alabilsin istiyorum bu topraklarda… Her çocuk bir düş kurabilsin ve o düşün peşinden gidebilsin istiyorum. Biliyorum benimki karaya vurmuş denizyıldızlarının hikayesi ama her bir denizyıldızının onu tekrar denize atmaya gelecek insanı beklediğini bilerek, sırtımı dönüp gidemem ben… Lütfen sizler de gitmeyin… Ve unutmayın denize atılan her bir denizyıldızı, kurtarılan bir hayattır aslında…”
Köye gelmeyeli uzun zaman olmuştu ve bu defaki gelişim davet üzerineydi… Köyün girişine gelince heyecanım iki kat birden arttı. Kahvenin önünden geçerken eski tanıdık yüzleri görmek, onların gözündeki parıltıyı yakalamak çok mutlu etmişti beni. Şirketimin yaptıracağı okul binasının açılış töreninde, açılış konuşmasını benim yapmamı istemişlerdi ve kendinizi kısaca anlatın demişlerdi. Yol boyu, konuşmamı yazayım dedim ama sonradan doğaçlama olmasının daha samimi olacağına karar verdim. Kürsüye çıktığımda ve bütün köyü karşımda görünce kadınlı, erkekli, çoluk çocuk; nereden, nasıl başlayacağımı bilememiştim ama sonunun ne olması gerektiğini biliyordum. İnandığım ve söylemekten asla vazgeçmeyeceğim cümleyle bitirecektim konuşmamı: Denize atılan her bir denizyıldızı, kurtarılan bir hayattır aslında.
22 Nisan 2009
KUTLU OLSUN
KAYIP
Yanılgılar yaşatıyor bana
İçimdeki devamına ulaşılamıyor olmak
Düşündürüyor beni son zamanlarda
Gülüşümü kaybettim dostlar
Bulursanız tez elden haber gönderin bana
İçimde bir yerlerde daha fazla büyümeden umutsuzluğun karalığı
Yerine koymam gerek gülümsemelerimin parlaklığını
Ve gözlerim ışıl ışıl olmalı yine ve yeniden
Aşık oldum zannetmeli bakan bir daha bakarken
Umut en yüce aşktan bile daha anlamlı kılarken bakışları
Ölüme yakın durur umudu olmayanın haykırışları
ŞAPKA
21 Nisan 2009
SAYENDE OLDUM MAYHOŞ
gelme üzerime içtim dibine kadar diye
güzelleşti dünyam ben içince
her gece içerim sanma sakın kendi kendime
her an seni düşünmüyorum ki ben içeyim aklıma esince
sen uzaklaştın rakı şişede bittikçe
yakınlaştı kalamarla karides birbirine
fonda çalıyor cantaloop ben duramıyorum yerimde
dans da edilmez ki meyhanenin orta yerinde
en iyisi gidelim kumsala meyhanede kim varsa gelsin bizimle
yakalım bir ateş hıdırellez niyetine
atlayalım üzerinden becerebilir miyiz ki bu halde
ya yanarsa eteklerimiz ulaşır mı ki ateşi yüreğimize
öperim ben seni bugün doğdun diye
neden şaşırdın ki sen yine
yoksa doğumgünün değil mi senin bu gece
olsun koy cebine, zamanı gelince öp kendini benim yerime
ne güzel içtim değil mi ben yine
görmedin mi beni gökyüzünde
küçük ayının yanında almıştım yerimi
tencereye benziyordum noktalarımı birleştirince
şimdilik bu kadar dile geldi içim
içim dedim de geldi çişim
of ne olacak benim bu daldan dala konan halim
anladım olmaz yazdığımdan şiir benden de şair
ben sevmem kadını şişman
kedinin tekiri iyidir, balığın lüferi
olsa da koydum satırları birbiri ardına, olmasa da
sanıyorsan dünya güzel
yanılıyorsun be adam
benim kafam güzel diye dünya güzel bu gece
hatta inan sen bile daha bir güzel geldin gözüme
bir daha okudum da olmamış bu satırlar birbirinin peşi sıra
sen düzenle istersen sil baştan heceleri
zaten son of a preacher man çalıyor fonda
kimse kaldırmıyor beni dansa
sahi bu gece değil miydi senin partin
hadi durma kaldır beni dansa
sarmaş dolaş olalım seninle mum ışığında
canın isterse bu gece doğumgünün diye
sarılıp uyuruz birbirimize
nerden gelmiştim ben bu şahane fikre
içtim ya güzelleştim bir iyice
haklısın uyumak gerek şımarmadan bir iyice
dur bir şarkı tutayım ikimize
buddy guy çalsın uyumadan hemen önce
sesi duvarlarda yankılansın ain't no sun shine diye
sarılıp nefesine karışayım hülyalara dalmadan önce
nereden gelmiştim ben kadının olma meselesine
içme sebebim oldun aklıma düşünce
hafif sarhoşum bu gece içtim diye
19 Nisan 2009
ŞÖYLE BÖYLE
ÇİY
17 Nisan 2009
YÜREĞİNE YAKIŞAN
TAVŞAN KAÇ, TİLKİ TUT
peki neydin sen öyleyse...
galiba,
geçiyordun ve uğradın bir gece vakti düşlerime
gözkapaklarım gözkapaklarına düştüğünde geç kalmıştım gerçeğe
TAVŞAN KAÇ, TİLKİ TUT BİR OYUN DEĞİL MİYDİ SADECE...
___________________________________________________________
Fotoğraf / Vigilant © Elin Torger
16 Nisan 2009
ATAM
15 Nisan 2009
ŞAŞIRMA
14 Nisan 2009
ANNEME DÜŞSEL MEKTUPLAR - Vol.2
Garip şeyler oluyor anne, Atatürk'ü anmanın adı darbe yapmak istemek oldu bugünlerde... Garip şeyler oluyor anne, laik olmak yolunda atılan adımların hepsi geri tepiyor. Muhalif olmak, darbe yapmak istemekle eş değer tutuluyor bugünlerde... Anlamak zor anne, anlamak çok çok zor... Ergenekon dediler bir bombadan yola çıktılar, dalga dalga aydınları topluyorlar anne. Dedim ya garip şeyler oluyor bugünlerde... yasal haklar hiçe sayılıyor, önce insan bulunuyor sonra delil aranıyor mesela...
Balbay da içeride... Saylan da...Daha onlarcası alındı gerekçe göstermeden hem de... Anlamak mümkün değil anne...
Aklıma Balbay'ın 78'liler yazı dizisi geldi dün gece. Aradım buldum. Bu internet denen yeni nesil bilgi kaynağı harika bir şey aslında.
Bak o yazı dizisinde Deniz'in abisi ile de sohbet etmişti...
BORA GEZMİŞ:
"Deniz’lerin idamı gelecek kuşaklara gözdağı amacı da güdüyordu. Bakın biz 3 kişiyi asarız, acımayız. Bu tür hedefler koymayın önünüze demek istediler. Faydası oldu mu; kesinlikle hayır."
Balbay yazzısına şu kelimelerle devam etmiş
"Sonraki kuşaklar da Deniz’lerin hayallerini yerde bırakmadılar, onların ateşini tam ortasından tutup aldılar, ellerinden düşürmediler, ama elleri bedenleriyle birlikte yere düştü. Bora Gezmiş’le sohbetimizin soru-yanıt sıcaklığını çok fazla bozmadan aktaralım: buradan devam edebilirsin merak edersen annem. Hoş ben de kime diyorum sen zaten çoktan okumuşsundur ve içinde derin çok derin bir sızı vardır ya bugünlerde...
Garip şeyler oluyor anne bugünlerde daha önce de yazmıştım ama bir kere yazmak istedim büyük harflerle;
Atatürk
Çağdaş
Laik
Demokratik
Eğitim
Devrim
Cumhuriyet
Hukuk Devleti
Vatan Sever
Özgürlük
ve hatta
Türkiye
geçen bütün cümleler
bir sonraki emre kadar
YASAKLANIYOR