Oldum olası sevmem uyumayı. Annem anlatır, çocukken eve gelen misafirleri ne yapar ne eder sabahın köründe uyandırırmışım bin bir tembihe rağmen. Ben günü yaşamayı severim. Işığı, güneşin yaydığı enerjiyi severim. Yeterince almalıyım günün bana verdiklerini. Umudu, yaşama sevincini…Umudunuz hiç solmasın, yüzünüz hep ışıkla aydınlansın…
Yazmışım 2006 yılının Ocak ayının 22. gününe denk gelen postuna. Ve canım kardeşim ilk ve tek yorumunu o yazı üzerine yazmış bana. Çok özledim. Okudum yazdıklarını paylaşmak istedim Konuk Yazar köşesinde.
Kendisi kendi kaderini çizen bir çocuktur aslında ve babamın-annemin kendi kaderlerini çizerken ki disiplini sadece ona yansımıştır genlerin taşınması sırasında. Bildim bileli uzaklardadır, bildim bileli özlerim ben onu. Akıllıdır. Duygusaldır. Candır. Çok güldürür beni. Sevmez hakkında konuşulmasını, acaip bir şey olur duyunca. Kızar falan bize. Ama napalım çok konuşulası, iyi konuşulası, çok sevilesi bir çocuk o... Ailecek özler, severiz kendisini...
Üniversite dergisine yazdığı yazısı jüriden geçmemiş olsa da derginin editörü olarak seçilmiş benim canım. Kendi yorumu da şu olmuş anneme “Sonradan okudum da çok sıkıcı olmuş valla.”
Öperim onu ben, kutlarım çok. Bir de çok severim, deliler gibi özlerim.
Öperim onu ben, kutlarım çok. Bir de çok severim, deliler gibi özlerim.
Sizi onun bana yazdığı yorum ile baş başa bırakırım, ben bu arada sesini duymak için telefona sarılırım.
Bu yazı üzerine ben de bir şeyler yazayım bari. Sevgili ablamın dediklerine her ne kadar katılsam da, kendimi "geceleri" savunma ihtiyacı içinde hissettim. Gece neden güzeldir?Bir kere karanlıktır gece. Aydınlatmak istediğini aydınlatır, gerisine karışmazsın. Canin isterse hiçbir şey yakmaz karanlıkta oturursun. Gündüz hiç öyle midir? Her türlü inisiyatifi elinden alır, aydın ve ışıkta olmaktan başka çaren yoktur. Seçim özgürlüğünü kısıtlar.Benim yıldızlarla herhangi bir platonik veya romantik bir bağım olmamasına rağmen onları güneşe tercih ederim. En azından güneşin o despot hükümdarlığı yoktur gecede. Binlerce yıldız istediği gibi yanıp söner, hem de güneşten çok daha uzakta.
Ablam bilir, ben de küçükken herkesin kalkmasını isterdim. Ama öyle "kalksınlar, günü yaşasınlar, bak ne güzel güneş lay lay lom" diye değil de, can sıkıntısından patlamamak için. Şimdi biraz deisti bakış açım. Geceleri (ama saat 9, 10 değil benim bahsettiğim, bayağı gece, öyle aksam makşam değil yani) pek kimse olmaz etrafta, sokakta az kişi gezer; evdeysen yatmıştır ev ahalisi kesin. Sonra istediğin kadar otur gece senin! Az kişiyle paylaşırsın, tabii milletin isi gücü var uyur. Bırak onlar kapışsın günü gece sana kalsın. Sonra sabahın ilk ışıklarını kaçırmaktan falan korkuyorsan, otur sabaha kadar kim tutar seni! Seyret sevgili güneşi, sonra ona nazire yaparcasına "oh bu kadar yetti, bana müsaade, hadi size iyi günler" deyip, güneşe naz yaparak salına salına odana çekil, devir kafayı. Sonra güneş istediği kadar yollasın ışınlarını, seni rahatsız etmesi mümkün değil garibanın, kendini boşuna hedere etsin dursun artık.
Benim bir de şahsi sebeplerim vardır. En önemlisini yazayım ve bitireyim. Güneşi pek sevmem. Bütün yıl karanlıkta oturmak istemem tabi ki de, bana güneş batar. Yazın öğle saatlerinde mümkün değil adim atmam dışarı. Sıcak basar, kurdeşen dökerim. Hakikaten sinirim bozulur karakterim değişir, nemrut ve çekilmez olurum (sanki nemrut çok çekilir bir şeymiş gibi, neyse...). Yani esin dostun ziyan olmaması için benim güneşle çok sık bire bir kalmam engellenmelidir. Alışverişe, gezmeye, hatta denize bile gitmem.
Amma çok yazdım. Yeter. İşe döneyim. Zaten uykum var, gece gene oturdum saat kaça kadar. Manyak mıyım neyim!
Abla Notu 1 : Hafif bir manyaklık var kabul etmek lazım...
Abla Notu 1 : Hafif bir manyaklık var kabul etmek lazım...
Abla Notu 2 : Aradım yazıyı yayına verdikten sonra kardeşi... Çok güldürdün gene beni... Ama çok... Gözümden yaş geldi ve hatta boğuluyordum bir ara.
Ben de hiç sevmem uyumayı.Günü doya doya,dolu dolu yaşamayı severim.Kardeşinizin yazısını çok sevdim.Hem kardeş hem dost olabilmenizi de..Sevgilerimle..
YanıtlaSilValla ne söyleyeyim kardeşini senden daha çok sevdim (bak sana daha neler yapıcam ben )
YanıtlaSilSevgiler
bu seferki kelime doğrulama dedat tı
her kelimenin anlamını blog yazarına sorucam bundan sonra hadi açıkla bakalım dedat ne demek :)
gün ve gece... ne birinden vazgeçebildim, ne de diğerinden..gecenin sessizliği hiçbir şeye benzemez, ama sabahın kokusu güzeldir. yıldızlar şarkı söyler, güneş kanını kaynatır. içimden bir ses dürtüklüyor, uyuyunca da rüya görürsün diye..
YanıtlaSilözlem kokusu buraya kadar geldi, kardeşimi özledim okudukça..en çokta didişmeyi sanırım:))
manyaklık kısmına dair eee kimin kardeşi :)))
YanıtlaSilHem geceyi ve güneşle aydınlanan günü sevince iki arada kalıyor insan.İki kardeşin mutluluğu atışmalarının köşelerinden gülümsedi.Gece ve gündüz gibi gördüm sizi.sevgiler.
YanıtlaSilevet evet harikayızdır biz bir arada anka :)
YanıtlaSilaaa nasıl yani ya... ama ben dedim zaten tutsak sevilesi bir çocuktur kendisi. gelelim dedatın anlamına...
YanıtlaSildedat: eski türkçede akşam oldu hadi yat anlamında kullanılırdı. eskiden insanlar kısa ve öz konuşurdu. evin büyüğü dedat deyince ev ahalisinden hiç kimse bu komuta karşı gelemezdi. toplu halde odalara çekilinir ve yatılıp uyunurdu ki gün kaçırılmasın :)))
evet ya ne hoştur didişmek, ne keyiflidir...ben de vazgeçmem geceden... uykuyu sevmediğimden gece erken yatar sahaba karşı 3-4 gibi erken kalkarım 7 en geç 8 gibi, bir yumurtayı sütle çarparım.. yok o şarkıydı :)))
YanıtlaSilcanım maya o sizin manyaklığınız :)
YanıtlaSilevet evet öyleyizdir dilek... bir aradayken çok eğleniriz biz :)))
YanıtlaSilDedat herhalde ''de get yat gari'' kelimesinin kısaltılmışı oluyor o zaman. :)
YanıtlaSilPeki Wapera ne demek :) :) :) bu seferde bu çıktı
:)))) wepera ise uygur türklerinin kullandığı bir sözcüktü... opera binası olmadığından açık alanlarda gösteriler düzenlenirdi ki, bu açık alanlara wepera denirdi. wepera değişerek yerini, günümüz türkçesindeki operaya bırakmıştır.
YanıtlaSilPS: gördüğün gibi beni yıldıramazsın tutsak :)