01 Kasım 2022

3 Koldan Cennete Giden Yollar


Evet, burası gökyüzünden fotoğraflandığında Ege'ye doğru uzanmış üç parmağı andırıyor. Biz başka bir masal diyarı geride bırakıp yepyeni bir masal diyara doğru yemyeşil yollardan geçerek ulaşıyoruz. 

Nerede kalmıştık? 

Günlerden Cumartesi 14 Mayıs

Heyecanlıyız. Gezinin bu kısmı var ama yok gibiydi. Çok istiyorduk ama sanki de bir yanımız bir haftalık bir tatile daha dayanmayacak gibi miydi ki? Kafalar karışık ortaya konuşa dursun, bir daha mi gelecez dünyayaaaaaa yanımız basmaya karar verdi paraları Yunan'a. Cepte kalacağına hatırlarda kalsın dedik, iyi ki... 

Kasandra, Sithonia ve Athos... Ege'nin birbirinden farklı üç kız kardeşi. Kasandra, eğlenceyi seven, kalabalık ve çekici, Sithonia bildiğin sır perdesi ve alabildiğine süprizlerle dolu, sabırlı ve keşfe açıksan sana sunabileceklerine inanamayacağın kadar da vahşi,  Athos tam bir muhafazakar, yaklaşıyorsun ama asla elleyemiyorsun, merakını cezbediyor ama asla ve asla keşfedemeyeceğin bir gizem sunuyor. Erkeksen işler biraz daha tuhaflaşabilir Athos için... Önemli olan o keşif duygusu için nelerden vazgeçeceğin. 

Biz şanslıydık, 3 kız kardeşle de iyi anlaştık. Zaten niyetimiz de buydu. 

Yeni Mudanya her ne kadar kulağa tanıdık gelse de, onu gezmeyi ertesi güne bıraktık. Sınır geçici ve uzun yolculuk hepimizi yorgun bırakmıştı. Neyse ki otelimiz, sezon açık olmamasına rağmen, bizi sımsıcak karşıladı. Balkondan görünün manzara ise geceyi şaraba bağlamaya ikna ediciydi. Valizleri bıraktığımız gibi, gece turu için öncü ekip olarak sahile indik. Dolunay paha biçilemezdi ve biz 3 kafadarlar, sahilde bir bira yapmaktan geri kalamazdık. Küçük keşif turumuz kısa sürdü, sabaha enerjiye ihtiyacımız olduğundan erkenden yatmaya karar verdik. 









Günlerden Pazar 15 Mayıs

Sabah kahvaltı sonrası kendimizi Yeni Mudanya yollarında buluyoruz. Rotayı güneysen kuzeye yapmamızın sebebi, hem yarımadayı tam tur görmüş olmak hem de plajı ile ünlü, Possidi Sahilini,  buralara kadar gelip de görmemek olmazdı. Gidip de denize girmemek de!





Bir sonraki durak Yeni Mudanya oldu, 2002 yılından beridir Mudanya'nın kardeş şehrindeki dev alanları kaplayan zeytinlikler gerçekten de görülmeye değer. Liman bölgesi kafelere, restoranlara, barlara ayrılmış durumda, sabah olmasına rağmen oldukça kalabalık meydanlar da çocuklar da büyükler de alabildiğine özgür. 


Şehrin merkezinde ve tepe noktasında bulunan bir türlü kadraja sığdıramadığımız Ekklisia Panagia Korifini Kiliseni görüp denize girmek üzere otelimizin de bulunduğu Polychrono sahiline doğru dönüşe geçiyoruz ama önce akşam için alışveriş. 



Şarap gecelerinin kurtarıcısı mantarlı kremalı makarna ve çeşit çeşit peynirler ve enfes şaraplar ile hızlıca tamamladığımız alışveriş sonrası bir değişiklik daha yapıp rotayı, Kallithea üzerinden sahilden yapmaya karar veriyoruz, yoldan çıkmanın güzelliği bizi bir kez daha ödüllendiriyor.






Yolculuk üstü deniz, epey bir yorgunluk yaratsa da, dolunay ve şarap tüm yorgunluğu alıyor. Sabahın bize sunacağından habersiz uykuya dalıyoruz. Sabah 6'da öyle bir güne uyanıyoruz ki, hepimizin ayakta olması tesadüf değil. Keyfini çıkarıyoruz. Yola çıkmak için hızlıca toparlanıyor, geride bıraktığımız ve Kassandra için olmazsa olmaz gezilecek yer olan, yapısı itibarıyla Alaçatı ile benzeştirilen Affili için yola koyuluyoruz. 











19 Eylül 2022

Ohrid Diye Çıktık Yola

Bu gezinin baş rolü kendisidir. Niyeti de öyle. 

Ohrid!

Bir rota belirlerken daha önce uğradığımız bir yere uğramamayı seçeriz, eğer özel olarak görülecek bir yer, ille gidilmesi gereken bir yeri özellikle bile isteye bırakmadıysak, o yer o seferki rotanın figuranı bile olamaz. Ama dedim ya Ohrid öyle değil. Ohrid daha önce gezmek istediğimiz ama planlama hatası ve hava muhalefeti nedeniyle aklımızda kalan "hakkı verilememiş yer listesinde" yer alıyordu. Babam da gittiğimiz günden beri, bir Ohrid'e gitsek diyor, ne ara konu yol ya da seyahat olsa, Ohrid rotada vardı di mi diyordu. 

Üsküp görevi çıktığında ofistekilerin aksine göreve atlamam bundandır aslında. 

Ohrid dediğin yakın yer, haftasonu git gel... Önceki deneyimlerden sabit ki,  ekip sağlam, daha önce ne yolları beraber aştılar, daha nicelerini aşarlar diyerek önce bir hafta sonra iki hafta sonunda 3 haftalık bir rota yapıyorum. İyi ki! Ohrid için bahaneye ihtiyacımız yoktu ama yola çıkmak için Ohrid en güzel bahanemiz oldu. 

Ama önce Üsküp çıkışı;

Günlerden Perşembe 12 Mayıs

Eşim pazarlama müdürü olduğundan ve de Tetevo'ya kadar gelip de müşterisine merhaba demeden oralardan geçmenin ayıp olacağını düşündüğünden bir durak daha ekleyiveriyoruz yolculuğumuza. Güleç yüzlü baba ve oğulları bizi karşılıyor, dükkanın önündeler, memnuniyetleri yüzlerinden okunuyor. Bir kahve içimlik uğradığımız yerden yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk ile vardığımız Dardani'de yemek yerken buluyoruz kendimizi, biraz mahçupuz, hem elimiz boş gitmiş olduk hem de kalabalığız. Eşim müşterisi Türkiye'ye gelince telafi edeceği konusunda bizi rahatlatıyor. Dağ yamacındaki bu alabalık ve eti ile meşhur yeri, dağa sırtına dayadığından ve gürül gürül akan sularından mütevellit, çok seviyoruz. 




Ohrid için bize farklı bir dağ yolu önerseler de biz hem benim belimin ağrısı hem de yol neredeyse 2 saat uzayacağı için otobandan gitmeyi tercih ediyoruz. Üstelik Ohrid için kalacak yer planını da yapmamış durumdayız. Ama her zamanki gibi bir B planım var. Ohrid bizi bildik renkleri ile karşılıyor. Yağmursuz bir havada burada olmak hepimize iyi geliyor. Bu sefer otelde kalıyoruz, baba oğul işlettikleri otelde bu gece sadece biz varız, cumartesi gecesi odalar ful. İki  günümüz var ve bu sefer hakkını teslim edeceğiz bu şirin yerin.

Neredeyse bir günü St. Naum'a ayıracağız ve yol üzerindeki Bay of Bones'a da uğrayacağız. Bir önceki turda ne yazık ki buralar için vaktimiz yoktu. 

Günlerden Cuma 13 Mayıs

Sabah erkenden yola çıkıyoruz, çıkmadan önce hızlandırılmış bir sabah yürüyüşü yapıp, ışığı yakalamışken üç-beş fotoğraf çekip, hedefe odaklı yolculuğumuza başlıyoruz. Hedef St. Naum. Böylece görevin zorunlu olmayan çevre gezisinin ilk durağında Üsküp ekibiyle de bir fotoğraf çektirebileceğim.  

Yol gölün kenarından kıvrıla kıvrıla devam ediyor. Kendi havasını koruyan küçük yerleşim yerlerini geçiyoruz. Durmak istemesek de, yoldaki güzellikleri es geçmek pek de mümkün olmuyor. 












Aklımız fena halde Ohrid'e, sabah yürüyüşü sonrasında, akşam üzeri hafif çiseleme ile kendini gösterecek yağmurdan endişeliyiz. Gene mi diyor ama bunu mümkün olduğunda dillendirmiyoruz. Yol kenarında kalan küçük köyler, kasabalar çok güzel. Sakin ve huzur verici. 





St. Naum'a neredeyse ekiple aynı anda giriyoruz, güzel bir tesadüf oluyor. Onlar 3,5 saatlik yolu 3 saatte  gelmişler, bir yarım saatlik yoldan 3 saatte geldik. Gülüşüyoruz. Herkes kendini St. Naum'un dingin ve mistik havasına teslim ediyor. Henüz sabahın erkeni ve turistik eşya satan tezgahlar bir mahmurluğunu üzerinden atamamış. 




















St. Naum'dan ayrılmak bir hayli zor oluyor, gürül gürül akan ve bir o kadar berrak sularında yüzmek kim bilir nasıl da iyi gelirdi insana. Bunun hayalini kura kura ayrılıyoruz St. Naum'dan. Yoldaki bir manzara kahve için ideal. Durmasak olmaz.


Mola hepimize iyi geliyor. Bay of Bones'a bizden önce gelen okul gezisi olduğunu tahmin ettiğimiz kalabalık ayrılınca, sazlık evler arasında bir başımıza geziniyoruz. Berrak Ohrid içinde yüzen balıkları seyre dalıp, manzaranın ve bulutların sunduğu güzelliklere hayranlığımızı sıklıkla dile getiriyoruz. İyi ki geldik... 






Dönüşte, otele uğruyor, 1 saatlik bir dinlenme sonrası kendimizi Ohrid'in çarşısına atıyoruz. Sonrasında belki kaleye ve kiliseye de çıkarız diyoruz. Tabi ki dayanamayıp çıkıyoruz. Kale yokuş yukarı olunca annemin yorgunluğunu azaltmak için onun dönüşüne tekne ayarlıyoruz. Bizim Üsküp ekibine denk gelince annemi onlara teslim ediyor, çarşı merkezde buluşmak üzere annemden ayrılıyoruz. Çarşı merkezde yol üstü bir yere oturuyor, yemeklere eşlikçi biralarımız ile sohbeti koyultuyoruz. Yağmur gelmek üzereyken, yakalanmamak için kalkıyor ama yine bir kez daha Ohrid sokaklarında ıslanıyoruz. Neyse ki, bu sefer hakkını vere vere gezdik Ohrid'i. Bir tek tekne turu kaldı ki, eh o da olmasa da olur dedik ve böylece Ohrid'i gezilecek, görülecek, eksiği kalanlar listesinden çıkarttık.














Günlerden Cumartesi 14 Mayıs

Plana ucundan dahil olan, yolun, sağlığın ve ekonominin durumuna göre plana uzatmaları oynamak üzere dahil olacak Halkidiki için sabah erkenden yola çıkıyoruz. Yunanistan sınırından sonra dikkatimizi çeken asma gibi üretimi yapılan elma ağaçlarını fotoğraflamadan edemiyoruz. Bizi bekleyen turkuaz denizi düşleyerek yaklaşık 5 saat sürecek ve bizi 3 parmak diye de anılan Halkidiki'nin batıdaki parmağında yer alan Yeni Mudanya (Nea Moudania) üzerinden ki bilenler bilir, Bursa'da deniz kıyısında Mudanya isminde bir ilçe vardır ve oradan göçen Rumlar burada yerleştikleri yerlere Türkiye'de doğup büyüdükleri yerlerin isimlerine ön ek olarak "yeni" ekleyerek yeniden bir yaşama başlarla, çoklukla ilk gelenlerin Türkçe konuştuğu ve Rumcayı sonradan öğrendiğini de bu gezideki ilginç tesadüflerle öğrenmiş olduk- ne diyordum; Halkidiki'nin batıdaki parmağında yer alan Yeni Mudanya (Nea Moudania) üzerinden Kassandra'daki Polychrono Sahilindeki otelimize kavuşturacak yeşil yolculuğa başlıyoruz. 

Akşam ola hayrola...






***





Şuraya bu gezide pek eğlenen bir anne - kız bırakalım.
Anlamayanlar için dip not; o bir kalp ;)