Günlerden Pazartesi 16 Mayıs
Sithonia bakir, vahşi, yaban, yırtıcı ve kışkırtıcı... Baştan çıkarıcı... Çıldırtıcı ve aynı zamanda sakin, huzurlu, teslim olunası...
Öğle saatlerinde otelden ayrılırken böyle bir tanımlama yapacağımızı asla düşünmezdim. Ama gerçekten de gezdikçe, gördükçe, hissiyatlarım bunlar oldu. Yarımadayı doğudan başlayarak gezmeye karar verdik, böylece en ünlü sahiline ilk önce gidecektik. Öğlede sonra plaja, kuma, denize, maviye, yeşile doğmaya niyetliydik.
Öyle de oldu. Yol boyu bir kaç karavan parkı henüz sezon açılmadığı için izin alarak gezdik ve belleğimize kazıdık, gerekli notları aldık ve yola devam ettik. Latoura sahilinden başlayan gezimiz yarımadayı tam tur dönerek, Yeni Marmara'da son buldu ve Nikiti üzerinden otelimize dönüş yaptık.
Günün bonusu Portakalli kumsalındaki deniz keyfiydi ki, patika ve tozlu orman yollarından vardığımız koya, gele gele buraya mı geldik diyenler, denizi ve kumsalı görünce, yarın gene geliriz di mi diyerek ayrıldılar... Ah ah... Tur rehberliği de zor zanaat valla.
Günün batmasına daha çok var, tüm burnu dönüp böylece yarımada turunu güne sıkıştırıp, ertesi güne bir deniz, kum, güneş anı daha planlıyoruz. Bu adada adım başı kamp yerleri var, henüz açık değiller, hızlıca ve bir o kadar aheste sezona hazırlanıyorlar. En tepe noktada manzara molası veriyor, nihayet burnu dönüyor ve Neos Marmaras'a doğru yol alıyoruz. Bu bölgenin en büyük şehirlerinden biri. 3000 kişinin yerleşik olarak yaşadığı bu şehirde yaşam nispeten daha hızlı akıyor. Kalabalık hissediliyor, barlar, çarşılar ve sokaklar insan ve araba dolu. Sahile, limana doğru iniyoruz Soluklanıp, birer kahve içiyor ve eve dönüyoruz. Yarın için hepimiz biraz daha fala sabırsızız.