28 Kasım 2008

YIPRATMAK



.ilişkilerinizi yıpratmayın sakın; eskitin yalnızca. kimi insanlar vardır ilişkilerini de herşeyleri gibi çabuk yıpratırlar. herşeyi hemen tüketen insanlardır bunlar. hızlarında öldürücü, tüketici bir yan vardır. çabuk çabuk yemek yer gibi yaşarlar herşeyi. sanki herşeyin bir an önce sonuna gelmek için yaşarlar. o hızda hiçbir şeyin içlerine işlemesine izin vermezler.hızın rüzgarını, sersemleticiliğini yoğunluk ya da heyecan sanırlar. yavaşlığı keşfetmemiş insanlardır bunlar. kimi insanlarsa ilişkilerini eskitmeyi bilirler. güzel eskitmeyi. hala kullanılabilir kılmayı. birlikte eskimenin de ayrı bir tadı, keyfi vardır. zamanı birbirinizin yüzünde severseniz, aranızdaki zaman sizi birbirinize düşman etmez.


Murathan Mungan - Kaf Dağı'nın Önü







Coffeé'nin satırları arasında gezinirken buldum bu paragrafı.

Yıpratmak...

Benim bugünlerde ilişkilerime yaptığım tam da böyle tanımlanırdı herhalde.
Nasıl olsa bitecek, öyleyse ne duruyorum hadi bir an önce gelsin sonu
Oysa ne güzeldir tadını çıkartarak yemek bir tatlıyı.
Meyvemsi mi tanenli mi yoksa buruk mu olduğunu hissetmek için yavaş yavaş içersiniz şarabı.
Tadı çıkmaz yoksa ne o sohbetin ne de yanında yenen mezenin.
Evet ne güzel demiş Mungan: hızın rüzgarını, sersemleticiliğini yoğunluk ya da heyecan sanırlar.
Ne densiz ne ele avuca sığmaz heyecanlarım vardır benim.
Kapılır giderim rüzgarına ve tükenirim yarı yolda başka bir açıdan tüketirim aslında.
Oysa yavaşlayabilsem, sabrı öğrensem.
Çok değil bundan bir ay kadar önce sen vardın hayatımda.
Kalabilirdin de sonsuza kadar ama ben gaza bastım sen frene.
Sen bastıkça frene ben gazı kökledim sonuna.
Boğulduk kaldık yolun ortasında.
Sen dedin ki bana:
Yavaş yavaş olmalı herşey.
Senin hızına erişemem ben.
Koşamam yorulurum.
Dinlemedi yüreğim.
Duymadı kulaklarım.
Almadı aklım.
Yoksun şimdi.
Belki de hiç olmayacaksın.
Oysa duruldum şimdi ben bir sonraki rüzgara kadar.
Olur da gelirse rüzgar biliyorum artık;
ilk hissedilen sersemleciti lodostur.
Yoğunluk yavaş yavaş gelir ardından.
Yağmurlar başlar, fırtınalar kopar ve güneş tekrar açınca
İşte heyecan bu noktadan sonra bedeni sarar.
Peki, ben nerede yanlış yapıyorum, diye soruyorum kendime.
Sonra kendim cevap veriyorum : KENDİME
Niyet eyleme dönüşmüyorsa sonuç elde edilemez.

Rüzgar içimde dinmedikçe, benim hızım düşmeyecek biliyorum.
BİLİYORUM
Bu durumda aşk kapımı çalsa da beni terk etmesi uzun sürmeyecek.
Oysa kalsın istiyorum.
Benimle kalsın.
Birlikte eskitelim istiyorum.
Sirkeye dönüşmeden uygun koşullarda yıllanmış şarap tadında
bir aşkı beraberce büyütelim istiyorum.
Geriye dönüp baktığımızda gülümseyebilelim istiyorum.
Ben bu hayattan çok şey mi istiyorum.





27 Kasım 2008

Kaliteli Yaşamak Kaliteli Çalışmak




Paradigma Değişmeden

Dünya Değişmez



17. Kalite Kongresi için İstanbul'daydım.

Özlemişim. İçim burkuldu hatta acıdı yer yer ama özlemişim.
Hem de çok.
İstanbul'un havası gibiydim.

Yer yer parçalı bulutlu zaman zaman sağanak yağışlı.
İstanbul aşk gibi biraz. Biraz kekremsi.

Neler sığdırmadım ki bu üç güne.
Bir kere sevdiğim herkesi gördüm.
Hayatımda olmasını istediğim ve hayatlarında olmam gerektiğine inanan
Serpil
Eser
Nesli
Ata
İlter
Ebru
Burak
ve tabi Haluk Hoca... Özlemişim dediler. Ben de dedim.

Haluk Hoca'nın derslerini hayranlıkla takip ederdim.
Ne çok şey öğretti bize aslında hayata dair.
En önemlisi de haddini bilmek meselesidir.
Sağolasın Haluk Hoca.

Kongreye şimdilerde hayranlıkla derslerini takip ettiğim Bilçin Hoca ile gittik.
Umut Hoca da oradaydı. Yoğun ve güzel geçti. Yeni bilgilerle donandım, eskileri bir kez daha hatırladım. Ama itiraf etmek gerekirse kriz kongreyi de vurmuştu. Hem katılımcı hem de ikram açısından.

Kongre ana tema
Kaliteli Yaşamak Kaliteli Çalışmak

Bursa'ya yolcuğum sırasında kafamda aynı soru dolanıp durdu.
Neydi kaliteli yaşamak.
Ne güzel bir mim olurdu dedim kendi kendime.
KALİTELİ YAŞAMAK
Üzerinde hem fikir olunmuş müşteri beklentilerinin karşılanması
KALİTE diye tanımlanıyorsa eğer
insan kendi beklentilerini karşılayabildiği oranda kaliteli bir yaşam yaşıyordur değil mi ama.
Peki bu şahane noktada kendime can alıcı bir soru
Kendi beklentilerimi karşılayabiliyor muyum?
İnsan kendi beklentilerini karşılayamazsa başkaları (anne,baba, kardeş, arkadaş, sevgili, eş, çocuk....) ile hem fikir olması gereken noktalarda kaliteli yaşamak meselesini nasıl halleder bilemedim.
Kendi beklentilerimi listelemeye karar verdim. Durağan bir liste değil elbet göreceğiz bakalım, nasıl bir değişim ve gelişim olacak başlığımda.

EVET

Yeni bir başlığım var artık.

BEKLENTİLERİM












24 Kasım 2008

ARAMAK ARAŞTIRMAK



Tek takip ettiğim dizi Grey's Anatomy.
5. sezon nihayet yurdum ekranlarına geldi de huzur buldu yüreğim.
Eski arkadaşları görmüş gibi oluyorum.
Bir dönem uzuncaaaaaaaa bir dönem Sex and the City seyrederken öyle olmuştum.
4 veya 5. tekrarı ayrılıkta tedavi amaçlı seyretmeye başlayınca durumumun çokkkkkk ciddi olduğunu fark etmiştim ki imdadıma Grey's Anatomy yetişti.

4. sezon The Quest ile bitti ve o zamandan beri bu şarkı ile yatıp bu şarkı ile kalkar oldum.







I’m leaving tonight
Going somewhere deep inside my mind
I close my eyes slowly
Flowin’ away slowly
But I know I’ll be alright
It’s coming stronger to me
And I know someone is out there
Lead the way
Lead the way
Show me the answers
I need to know
What I’m gonna live for
What I’m gonna die for
Who you gonna fight for
I can’t answer that
All my life it is
It is all my love
All my life it is
I know it is a life to live lately
From above I hear
I hear the sound of them sinkin’
I feel numb, I’m alive
I know I’m getting closer
What I’m gonna live for
What I’m gonna die for
Who you gonna fight for
I can’t answer that
My life has had it’s share of troubles
And now I found a place to go
I’ve said goodbye to all my troubles’cause now
I’ve find my place to go
What I’m gonna live for
What I’m gonna die for
Who you gonna fight for
I can’t answer that




(*) Şarkı sözleri için Nily'e teşekkürler.

23 Kasım 2008

MUTLULUK






Önce kendin mutlu olmalısın hayatta...

Sonra da senin mutluluğundan mutlu olacak
bir adam bulmalısın.




MUTLU AŞK VAR MI?

MUTLU AŞK YOKTUR

İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman

Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini

Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi

Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi

Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an


Mutlu aşk yoktur


Hayatı bu, silahsız askerlere benzer

Bir başka kader için giyinip kuşanan

Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan

Onlar ki akşamları aylak kararsız insan

Söyle bunları hayatım ve bunca gözyaşı yeter


Mutlu aşk yoktur


Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim

İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi

Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri

Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri

Ve hemen can verdiler iri gözlerin için


Mutlu aşk yoktur


Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye

Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek

En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek

Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek

Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine


Mutlu aşk yoktur


Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin

Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara

Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda

Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da

Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin

Mutlu aşk yoktur ama

Böyledir ikimizin aşkı da


ARAGON


Yoksa mutlu aşk aslında neden ararız ısrarla.
Güven arasak olmaz mı mesela.
Ama heyecan yoktur ki güven de.
Oysa öyle midir aşk.
Yüreğiniz çıkmazsa yerinden para yok.
Bir kere çıktı mı yürek yerinden dönmek ister mi ki geriye.
Geri döndü mü huzursuzlanır, meraklanır, telaşlanır.
Ya bir daha çıkmazsam yerimden diye...