19 Nisan 2009

ÇİY

Her sevme başkadır ya ve her sevilen hiç bitmeyecekmiş gibi yaşanır ya... Ama nedense bir yerde, yürekte kalmışsa iz, hiç beklenmedik bir anda, nefesinin sıcağında mesela çıkıp gelir, kokusu başkadır ve tadı ve teni ve hissi ve sesi... Başkadır işte...

Sen bilirsin o anda içinde bir yerde mesela yürekte sıkışıp kalır bir sızı. Ne aşağıya ne yukarıya gider... Parmak ucuna kadar titremekle, boğazına düğümlenmek arasında bir yerde sıkışır genelde...

Gitti , bitti diye düşündüğün an gelir mutlaka mesela şimdi mi nerede, bilemezsin... Bir gün yüreğe girmeye başladığında yeni bir aşk yavaş yavaş hareketlenir o durduğu yerde, yerini kaptırma telaşı ile kendini mutlaka duyurur sana. Buradayım, gitmedim, gitmek istemiyorum diye... Sonrası mı, sonrası yüreğin genişliğine kalmış... Her sevdaya bir yer vardır mutlaka yüreğinle sevebildikten sonra...

Çıkıp bir ormanda yürümek lazım bu kadar anıyı kurcaladıktan sonra... Her birini bir dala, çiçeğe, çimene, böceğe yüklemek lazım kabaran sevgi pıtırcıklarını bir çiy tanesi kıvamında havaya salmak lazım...

İyi pazarlar...

_________________________________________

Not: Bir dosta düşülen nottu kendisi, yazmak istedim yüreğimden geçti diye kendi kişisel alanıma da...

Fotoğraf / 1x.com

17 Nisan 2009

YÜREĞİNE YAKIŞAN


biliyorsun değil mi?

sen taşı sevsen bir çiçek filizlenir ortasında
öyle büyük bir yürek seninkisi


biliyorsun değil mi?

kazananı hep karşındaki olan bir oyun seninkisi
sen bu savaşı en başında kaybetme gönüllüsü

biliyorsun değil mi?

sesini duymaya, elini tutmaya hasret onca sevdalı varken
sen istedin gene bildiğin, tanıdık, acı denizlerde yüzmeyi


biliyorsun değil mi?

gün gelecek kaçınılmaz benzer sonla karşılaştığında
bir tek dostların olacak rakı masasında hayata söverken

biliyorsun değil mi?

sevdanın başka başka yazıldığı haller de var bu hayatta...

sevildiğin, değer verildiğin ve el üstünde tutulduğun
yüreğine yakıştığı gibi bir sevda dilerim sana


______________________________________________

Fotoğraf / 1x.com

TAVŞAN KAÇ, TİLKİ TUT


gözkapaklarım gözkapaklarına düştü önce
sonra bir yangın sardı ormanları
bir tavşan bir tilki ile bir olmuş kaçmaya uğraşırken
açmaya çalıştım gözkapaklarımı
tam da o anda yangını söndürmek için filler girdi ormana
koca hortumlarıyla söndürdüler yangını da
kırdıkları ağaçlar ne olacak diye üzüldüm ben sonrasında

gözbebeklerim gözbebeklerine değdi önce
sonra bir kıvılcım sardı yüreğimi
bir dudak bir dudak ile bir olmuş öpüşürken
açtım gözbebeklerimi bir iyice
bir baktım sen kapatmışsın sımsıkı aksine
vardır dedim bir bildiği, kapadım gözbebeğimi ben de

bir de ne göreyim içimde
orman dediğim yürek
yangın dediğim sevda
tavşan dediğim ben
tilki dediğim sen
fil dediğim ilişkimiz
ağaç dediğim duygularımmış

gözlerimi açtığımda ve gördüğümde karşımda seni
"senin ağaçların da kırılmış olabilir mi filler geldiğinde"
diyecektim ki...
küllerinden doğup başlamıştın bile uçmaya...
oysa ne zümrüttün ne de anka
hatta ormanın bile yoktu ya senin


peki neydin sen öyleyse...


galiba,
geçiyordun ve uğradın bir gece vakti düşlerime
gözkapaklarım gözkapaklarına düştüğünde geç kalmıştım gerçeğe
TAVŞAN KAÇ, TİLKİ TUT BİR OYUN DEĞİL MİYDİ SADECE...



___________________________________________________________


Fotoğraf / Vigilant © Elin Torger

16 Nisan 2009

ATAM





İNSANDI ÖNEMLİ OLAN
İNSANCA YAŞASIN İSTEDİN HALKIN
FARKLI BİR ŞEY DEĞİL
BUGÜN DE İSTEDİĞİMİZ
İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ
KORKMADAN
KORKUTMADAN
SUSMADAN
SUSTURMADAN
EZİLMEDEN
EZMEDEN
İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ

____________________________
Not:
Bu bir mimdir öykü'nün başlattığı...
Cumhuriyetimizin kurucusunu hatırlatıyoruz, unutanlara dilimiz döndüğünce...

15 Nisan 2009

ŞAŞIRMA


ŞAŞIRMA


"Önce sosyalistleri topladılar; sesimi çıkarmadım. Çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar; sesimi çıkarmadım. Çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar; sesimi çıkarmadım. Çünkü Yahudi değildim... Sonra beni almaya geldiler... Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”

Alman Papaz Martin Niemöller (1892-1984)

"Naziler geldiler. Önce komşularımı götürdüler, sonra yazarları, ses çıkarmadım. Sonra komünistleri götürdüler, ses çıkarmadım. Tekrar geldiklerinde sosyalistleri tutukladılar, götürdüler. Yine ses çıkarmadım. Beni almaya geldiklerinde, ses çıkaracak kimse kalmamıştı.”

Brecht (1898-1956)



BİR GÜN GELECEK

BENZER KELİMELERİN ALTINA


KENDİ ADINI YAZACAKSIN

AZ KALDI