07 Mayıs 2009

KIŞ UYKUSU

Her şey o karmaşık durumda ne yapacağını, nasıl karar vereceğini bilememesi ile başlamıştı. Farkındaydı. Başka bir arkadaşına olsa “deli misin sen evde iki yabancı gibi yaşayacağına konuşsana, al karşına ne oluyor bize diye sor” derdi. Oysa kendisi o kadar da kolay yapamamıştı. Kocası ile iki yabancı gibi yaşamaya başlayalı beri hayatında hiçbir şey iyi gitmiyordu.

İşinde sorunları vardı, sürekli gergindi, sabahları zor uyanıyor, hatta yataktan kalkamıyor, eşinin hadi hadileri arasında güne başlıyor, işe sürünerek gidiyor ve bütün gün bir sürüngen kıvamında çalışıyordu. Bunu çözmesi, bu durumdan kurtulması ve bir an önce hayatına devam etmesi gerekiyordu. Yolu yoktu, bütün cesaretini toplayıp bu gece bu konuyu açıklığa kavuşturacaktı. Konuyu nereden nasıl açmalıyım diye düşündü. Sabah yataktan kalkamama durumu ile başlasa konu ister istemez neden niçin bölümüne gelir, oradan da aralarındaki iletişimsizliğe varırdı elbet.

Akşam yemeğe oturduklarında, yorgun bedenine zorla monte edilmiş kafasını isteksizce kaldırdı ve kocasına:

- Ben bir önceki hayatımda galiba kış uykusuna yatan bir hayvandım. Baksana şu halime yaşamaya mecalim yok.

- Tembellik diyoruz biz buna.

- Tembellik değil, sanki kanım yok, kalbim atmıyor ve de hissetmiyorum.

- ….

- Sence de bir sorun yok mu ortada?
- Bir şey mi istiyorsun sen? Bir şey mi yaptım. Önemli bir günü unuttum gene di mi? Günlerdir surat asmaların, oflamalar püflemeler buna.

- Hayır hayır… Hem ne zaman surat astım ben sana.

- Ne bileyim bizim Bülent’in karısı bir haftadır Bülentle yatmıyormuş. Ne güldüm ya. Sonra seni anlattım Bülent dedi abi kesin unutmuşundur özel bir günü diye.

- Bülent'i ne iyi dinlemişsin. Keşke Bülent'i dinlediğin kadar dinlesen beni.

- Hayda sen de tuhaflaştın valla. Bak ben seni yarın annenlere göndereyim. Ara patronu. İzin al iki gün. Bak bir şeyin kalıyor mu annenlere gidince?

Kadın sessizce baktı. İlk tanıştıkları günlere giiti aklı... Ne kadar da başkaydı. Ne kadar da özeldi. Konuşurlardı. Dinlerlerdi. Gülerlerdi. Aynı dili konuşamayan iki insana dönüşmüşlerdi. Ne zaman olmuştu bu değişim. Yoksa hep böyleler miydi? Kadın adama baktı… Masadan yavaşça kalktı...

- Kusura bakma toplayamayacağım mutfağı. Bu arada merak edersen; hibernasyon benim ki… Öyle bir günden yarına değişmez. Annemle falan da geçmez. Yatıyorum. Odaya geldiğinde bedenim soğuksa sakın ola ki sarılmaya kalkıp beni ısıtmaya çalışma. Bu aralar mevsim değişti ya bizim hayatımızda, bünyem yeni duruma alışana kadar izin ver bana.


______________________

İlk Yayın / 06.01.2009

Hipernasyon için bkz.

BİLEMEDİM

Hayatın hangi tuşlarına basarsam
Güzel bir melodi çıkartırım bilemedim


A Ş K


umutluydu sesi


D O S T L U K


keyifliydi sesi


A İ L E


huzurluydu sesi


Sen çıkınca karşıma
Oturdum piyanomun başına
Aşk mısın dedim?
Evet dedin
Dost muyuz dedim?
Evet dedin
Sonsuza kadar dedin
Sonsuza kadar dedim


Kulakları tırmalayan bir melodi oldu sonu
Şimdi hayatın hangi tuşuna basarsam basayım
Hüzünlü bir kadın sesi duyulur oldu








___________________________________________

Fotoğraf / From the note's point of view © Juha Saransalmi

06 Mayıs 2009

52 DAKİKA

Daha 25 günlük bir bebektim ben 1972 yılının Mayıs ayında...

Ve sen, her gülün altına dilek bırakan insanlardan biri değildin o geceki bahar kutlamalarında... O zamanlar da kutlanır mıydı hıdırellez bilemedim...

Onca ateşin üstünden atlamıştın da, 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlandığında ki henüz 1-2 saat bile olmamışken, senin değil de onların dilekleri gerçekleşmiş olacaktı ne acıdır ki...

Bir bahar gelmiş de denizler gitmişti 6 Mayıs sabahında...

Boyunlarındaki yafta, gül ağacına bağlanabilecek bir dilek değildi oysa...

"Ölenler ölür, ölenler güneşe gömülür " derken,
" Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum." derken,

öptüğün kızlar geldi mi aklına...
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarıma yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice
...
...
...
Ne garip duygu şu ölmek
Öptüğüm kızlar geliyor aklıma
Bir açıklaması vardır elbet
Giderken dar ağacına
...
...
...
Şafak Türküsü - Nevzat Çelik

_______________________

Fotoğraf / Karanfil

05 Mayıs 2009

UCU YANIK MEKTUP

ucu yanık bir mektubum var geceye
umut koydum bohçama
huzur, sağlık ve mutluluk ekledim bir tutam
aşkı unutur muyum hiç aşkı da koydum elbet
kelimelerimin kıfayetsiz kalma riskine karşı
yüreğimi koydum bir de aklımı tabii
ama en çok hislerimi doldurdum bohçaya
hüznü ekledim bir tutam
tenimin kokusunu koydum bohçama
nefesimi eklemeyi unutmadım elbet
en masum en içten gülüşümü ekledim
bir de en güzel düşümü koydum içine
ucu yanık bir mektubum var geceye
adettendir dediler bir ateş yak
anlatamadım onlara
ben yüreğimin yangınlarını da koydum bohçama
bu gece gül ağacının dibine koyacağım bohçamı
ve içinde bulacaksın ucu yanık mektubumu
sabah kalkınca bakacağım penceremden
gül bükmüşse boynunu anlayacağım sen bulamamışsın hazırladığım bohçayı
ama gonca dönüşmüşse açan bir güle
bayram edeceğim tez elden cevap gelir bana bugün yarın diye




_________________________


Fotoğraf / Mektup

04 Mayıs 2009

UZAYIM


Gelmeni çok istedim, gelirsen yalnız olmam bir daha dedim.

Geldin de... Adını ben koydum da sevmedin ilk başlarda...

Farklıydı adın sen gibi...


Ağladım çok sensizliğe yokluğunda, gelişine benden çok sevinen oldu mu bilemedim ve gidişine ağlayan sonrasında... Çok kalamadık yanyana... Hayatının akışını değiştirmek konusundaki kararlılığın ve azmine hayıflanmadım içten içe dersem yalan olur ama en çok da ben gururlandım yaptıklarınla.


Sevmezsin anlatılsın sağda solda başarıların, sevmezsin senle başlayan cümleleri... Kızarsın bir de ama kabul et, senin yaptıklarını yapmak sadece akıl, sadece yürek, sadece inanç gerektirmiyor, seni sen yapan hayattaki duruşun... Hayata baktığın pencereden gördüklerinle, hayata tutunuşunu seviyorum ben en çok senin...


Ama böyle bir adam olmasan da severdim ben seni... Hani o gıcık ve vurdum duymaz gibi göründüğün anlar var ya işte o zamanlarda bile çok çok severdim. Çünkü bilirim ki her insanda olmayan bir yürek var sende, öylesine kocaman, öylesine sevgi dolu...
Gel dedim geldin ya, bilirim ne zaman ihtiyaç duysam koşar gelirsin sen bana...


DOĞUMGÜNÜN KUTLU OLSUN...