09 Aralık 2009

( Yol + cu ) + luk = Aşk

Yol sana çıkıyordu
Yolcu sana...
Yolculuk bir düştü, her seferinde yönü aşka

Yol sana çıkıyordu
Yolcu sana...
Niyet yola çıkmaksa da
Aşk bu; her seferinde geçit vermiyordu sevdaya

Yol sana çıkıyordu
Yolcu sana...
Yolculuk bir düş'tü, eşitlik bazen bir küçük eğik çizgi ile kolayca bozulsa da

Düş; yüreğince olsa da,
Gerçek; yüreğine uymasa da


Yolculuk düş/tü... Yolcu düştü... Yol düş...





Yolculuk bir yolcunun yola çıkma niyetiydi, yol hep vardı, yolcu hep hazır...
Yüreğinde kocaman sevdalarla, yeni yepyeni bir aşka yelken açan sana;
dilerim bu sefer yolculuğun son durağı yüreğince olur.
Düşün gerçeğin, gerçeğin düş gibi olur.



08 Aralık 2009

ANLADIN DEĞİL Mİ?










Bazen net gibi gözükse de herşey, derine daha derine bakmak gerek, görünenin ardına; duygunun gözyaşındaki yansımalarına...



Ve fark etmek gerçeği:
Çok seven yüreğin içten içe yandığını...

07 Aralık 2009

FARK ETTİN DEĞİL Mİ?













Bazı mantarlar ne kadar lezzetli gözükseler de, ufacık bir ısırığı bile öldürür duygularını...



BİLİYORSUN DEĞİL Mİ?






7 veren dağ çilekleri gibi sevgin...


04 Aralık 2009

YARINLAR İÇİN




Noel Babanın geyiklerini anlattı komşu teyzeye gelen şehirli çocuk bana... Ondan ne istersen kızağına koyar, istediklerini getirir sana dedi...
Noel Baba yok ki bizim buralarda dedim...
Şaşırdı... Noel Baba her yerde vardır dedi. Yeni yılın geldiğini haber verir...
Yeni yıl nedir ki dedim...
Yeni oyuncaklar, yeni kıyafetler, yeni yarınlardır dedi...
Sevindim... Ellerimi çırpmak istedim mutluluktan, ses vermediler onunkiler gibi...
Koştu camı açtı bana, bak sizin buralarda da kar yağıyor dedi, bu iyiye işaret...
Neden ki dedim...
Geyikler karda kızakları çekerler, kar olursa kızak kayar gider, böylece taşıyacakları hediyeleri de çok olur. Bak gördün mü kardan adamı?
Ben de bakmak istedim kardan adama, koşmadı ayaklarım onunkiler gibi, göremedi gözlerim kardan adamın havuçtan burnunu, kömürden gözlerini... Duymadım karın toprakta erirken çıkardığı sesi...
Neden ağlıyorsun diye sordu şehirli çocuk bana...
Bizim buralarda kar kötüye işaret dedim, yollar kapanır, umutlar kararır, donar küçük çocukların yarınları büyük çığların altında... Senin Noel Baba'na söylesem getirir mi bana ellerimi, peki ya gözlerimi, olur mu benim de senin gibi yarınlarım dedim...
Olur dedi... Önce inanmalısın onlarsız yarım olmadığına, bilmelisin eksikliğin değil var olmamaları...
O gece sabaha kadar dua ettim Allah'a, aracı ol bana, Noel Baba duysun sesimi diye... Ertesi gün koşarak gittim, komşu teyzeye, şehirli çocuğun yanına. Gitti dedi komşu teyze, şehre döndü. Günler günleri kovalarken, bir çığ düşmüş; 10 kişi kalmış altında, yukarı köyden akrabalardan da varmış aralarında. Anam ağlamaklı geldi yanıma: Oku dedi, büyük şehirlere git, kurtar kendini... Dayanırım uzaklarda olmana.
Sessiz kaldım, içimden; Ah anam dedim... Yok ki bizim buralarda Noel Baba...


Üç ay sonra aylardan Aralık...

Kapı çalındı, bizim köyün muhtarı Ahmet'e bir paket var dedi. Büyük büyük bir paket... Şehirli çocuk göndermişti. Annem açtı paketi, içinde onlarca gömlek, kazak, pantolon, çorap, ayakkabı vardı, bir de el yazısı ile eklenmiş bir not.


Sizin oralar uzak diye, duymaz belki dedim Noel Baba oralardaki çocukların sesini... Görmez belki yüreklerinizin güzelliğini... Vermez belki istediklerinizi... Arkadaşlarınla paylaşırsan sevinirim sana gönderdiklerimi. Yarınlara umut olmasa da bugünlere gülümseme olsun hediyelerim. Hepinize daha iyi bir yıl dilerim...


İmza: Şehirli Çocuk



Ağladı anam sicim sicim, titrek eliyle çıkardı bir bir kutudan giyecekleri, ayırdı bir bir boylarına, bedenlerine, numaralarına göre gelen hediyeleri... Bunlar Nezifegillerin büyük oğlanla kıza, bunlar Karamanların gelini Ayşe'nin torunlarına... Anneme göstermeden gözyaşlarımı, koştum gittim arkada bahçeye, bahçenin odamdan görünen bir köşesine bir kardan adam yaptım kendime, yaptım havuçtan bir burun, kömürden kara gözler, şehirli çocuğun hediye ettiği  kaşkolu doladım boynuna; üşümesin istedim... Döndüm odama, uzandım yatağıma, bakarkan uzaklardan gelen şehirli çocuğun bana verdiği yarınlara, ilk defa duydum toprağa değen kar tanesinin sesini... İlk defa...

______________________________________________________________________




Ve başka bir Şehirli çocuk; uzaklardan, çok uzaklardan devam ediyor hediyeler dağıtmaya... Belki o bir Noel Baba değil ama çocukları duyuyor, dinliyor yüreklerinin sesini, biliyor nelerin onları mutlu edeceğini... Bir göbeği yok kaşıdığı kahkahalar atarken ve kızağını çeken geyikleri ama kocaman bir yüreği var, hayatta yapmak istedikleri... Ve gördüğünde mutlu çocuk gülümsemelerini hayata sımsıkı sarılan sıcacık elleri var...

Bu sefer yükü ağır olsun istiyor, sırtında taşıdığı çantası dolsun taşsın... O çantaya iki parça da ben eklemek isterim diyorsanız, çocuk gülümsemesi gözlerimin görebileceği en güzel manzaradır diyorsanız, elimi uzatmak bir çocuğun elini ısıtmak benim de istediğim diyorsanız; buradan bir TIK ile, Noel Babanın bile ulaşamadığı diyarlara gidersiniz... Taaaaaaa Adıyaman'a...

_____________________________________________________________________

03.Aralık.2009 Dünya Engelliler Günü / Destek olmak için BU SAYFAYI ziyaret edin...