Bazı anılar vadır, hatırlamak istemeyiz, unutmak isteriz, unuttuk sanırız, kaldırdığımız sandığın kapağını öyle bir kapatırız, öyle derinlere gömeriz ki sandığı, eski zaman hazine haritalarında bir işaret bile olmaz yerleri adına... Sımsıkı bir kavanoz kapağı düşünün, hani öyle sıkıdır ki, ters çevirir, dibine vurur, hafif ısıtır ama gene de açamayız ya kapağı, işte bazı anıları öyle kavanozlara kapatırız, mümkünse içi gözükmeyen koyu camlı kavanozlara... Ama an gelir kapak açılır, bulunmaz dediğiniz hazine sandığı yürürken kumsalda ayağınıza çarpar; onlar hayal kırıklıklarımızdır... Onlar geçmişin birer hediyesidir, her seferinde anarken içimizi burkar.
Bazı anılar vardır ki, onları sepetlere kaldırırız, kapağı olmayan örgü sepetlere... Elimizin altında dursunlar isteriz. Sadece yüksek raflara kaldırırız. Ulaşılmazlık hissi ile elini uzatsan ulaşabilirsin hissi arasında bir yere. Bir tek kare gelir gözümüzün önüne ne öncesi, ne sonrası... Çıkıp gelmiştir, zamansız ve mekansızdır. Takılır kalırız. Öncesini, sonrasını bulmaya çalışırız; neden şimdi geldiğini ve ne kadar kalacağını bilmek isteriz, onlar düşlerimizdir... Onlar geçmişin birer hediyesidir, her seferinde anarken dalıp gitmemizi sağlar.
Oysa bazı anılar vardır, hafızamız hiç silmesin, bir kavanoza, sandığa ya da bir sepete konmasın isteriz... Hep gözümüzün önünde olsunlar, hatta avuçlarımızda kalsınlar zamansız; sıklıkla aklımıza gelip, yüreğimize düşsünler isteriz. Onlar gelip de kurulunca aklımıza, yüreğimizi bir sıcaklık sarar: İçimiz ısınır... Yüzümüzde anlamsız bir gülümseme oluşur; onlar mutluluklarımızdır... Onlar geçmişin birer hediyesidir, her seferinde anarken yüzümüzü gülümsetir.
1 ve 2 nolu foto google image, 3 nolu fotoğraf deviantART