04 Mart 2010

CAMDAKİ ADAM

















Bu sabah uyandım…  Yatağımdan kalkarken yüzümde bir gülümseme vardı. Mutluydum. Güzel bir uyku uyumuştum ve huzurluydum.  Yatağımın sol yanında uyandım. Yatağımın sol yanı uzun zamandır boş. Sahibini bekliyor.

O olmasa da, masadaki sandalyesini boş bırakan bir anne tanıdım, oğlunun gelmesini dört gözle bekleyen. Her yemekte bir sandalye, bir tabak onun için de konurdu masaya. Günler sonra, oğlu gelmese de kızım dediği gelini gitmişti oğlunun yanına. Uzaklardaki bir masada oğlunun yalnız olmayacağını bilmek mutlu etmişti son günlerinde onu. Nerededir o çift şimdi kim bilir?

İnsan aklı nereden nereye…

Yatağımın sol yanını anlatıyordum. Dün gece ilk defa yatağımın sol yanında uyudum. Yastığa sarılmadan. Sadece kafamı dayadım. Güvenli, sevgi dolu bir göğse yaslar gibi huzurluydum. Sabaha kadar öylece uyumuşum. Sabah ilk defa yatağımın sol yanında uyandım. Dedim ya mutluydum. Mutluluk ne kısa ne uzun bir duygu. Anlık, o an var sonra o an aklına gelince gene var. Ama hüzün öyle mi… Hep içimde. Bir köşede sinsice bekliyor. En mutlu zamanda bile kendini hatırlatacak küçük bir ayrıntı buluyor. Mesela, tam da o uzun zamandır beklediğiniz öpücük size doğru geliyor. Kalbiniz çarpıyor, ağzınız kuruyor, kan öyle hızlı dolanıyor ki damarlarınızda; içinizde tuhaf bir korku…

Ve işte sahnede gene o görüntü:

Bir adam camdan dağın yamaçlarında kurulmuş şehre bakıyor, üzerinde küçük siyah bir şort. Bedeni çıplak, elinde bir sigara. Şehir gözle görünür mesafede, sabah ayazında üzerinde bir çiy. Kadın yattığı yatakta adamın keyifle sigara içtiğini düşünürken; adam yitirdiği kadına ağlıyor.

Neden sürekli bu görüntü gözüme takılıyor.  Neden beni o adamın ve kadının hali hüzünlendiriyor. O adam kim. Ben miyim yatakdaki kadın. Peki neden o yataktayım. O ev. O yamaç… İki yanı ağaçlarla çevrili bir ormana girer gibi dar bir yol.

Öpücük artık beni ilgilendirmiyor. Kafam o yolda. Korkuyorum oradan ileriye, yolun sonundaki eve gitmeye. Karşı evde kocaman bir köpek. Dost olduğumu anlar mı?

İçeride beni neyin beklediğini bilmiyorum. O adam hala pencerede mi ki? Sorsam, neden her heyecanlandığımda camın önünde duruşunuz geliyor gözümün önüne desem. O kadar gerçek ki görüntü aklımda. Bari diyorum bir kahve içimlik uğrayayım yanına. Bulur muyum yolu acaba? Ya da aradığım cevabı bu adamda. (06.05.2007)




___________________________________

Fotoğraf / deviantART
İlk Yayın Tarihi : Mayıs 2009

03 Mart 2010

FIRLAMA TEKLİF



bahardan oldum avare
dolandım 
tüm gün yemyeşil çimenlerde
yorulunca
aldım soluğu sinemada
izledim
bir aşk filmini
elimde bir torba abur cuburla

aniden  geldi bir adam
kahverengi derin bakışlı
sormadan öptü beni
dudakları yapış yapıştı

adım aşk dedi
çarparım adamı hiç anlamadan
çarp dedim
çarp beni kendinle
sesim kısıldı diyemedim, ama bölme!


uyardı yaşlı kadın
evladım hapur hupur yeme
dokunur sonra bünyene
teyze dedim ne diyon
ben o kolalı jelibonla
şu anda büyük bir aşk yaşıyom

_____________________________________

Fotoğraf / Manfred Halter

VAR MISIN?





Bugün okuldan kaçan çocuklar olalım istiyorum
Sadece sen ol
Sadece ben olayım
Bir tek sınırlarımız olmasın
Ama  heyecanlarımız olsun
Ya yakalanırsak diye

Umursuz olalım bu düşünceye
Keyfini çıkaralım günün
Okuldan kaçtık ya
Mesela gidip çimlere uzanalım
Ya da bir sinema salonunda öpüşelim ilk defaymışcasına

Elimizde bir köpek öldüren
Şarhoş olalım doyasıya
Şarkılar söyleyelim parkın ortasında
Bakışlara inat
Bağıra çağıra

Bugün okuldan kaçan çocuklar gibi olalım
Yetişkin hallerimize inat
Gidelim ormanın kuytusuna

Konalım bir dala
Kur yapan kuşlar gibi
Şakıyalım
Sabahtan akşama


______________________________________

Görsel / Kaynağı Hatırlanmıyor





02 Mart 2010

BİR AN OLMALI

Dil, seven yüreği kırdıktan sonra güzelleşir...





Oysa;
Bir an olmalı...
Yürek kırılmadan hemen önce,
Güzel sözlerin söylendiği
Tek bir an...
Olmalı!
 Zaman orada durmalı.



Fotoğraf / Marcin Klepacki

FOTOĞRAFIN FISILTISI / LÂL




Fotoğraf / Marcin Klepacki



Sitem bile etmiyordu dili
Yüreğini ayaz kesmişti