18 Şubat 2010

FOTOĞRAFIN FISILTISI / EMPATİ

Fotoğraf   / Wilson Hurst


Göremezsin içimi
Baktığın yer yanlış çünkü
Açını değiştir
Ya da
Acımı yüreğine iliştir
Belki anlarsın
Niyelerimi
Belki
...


DİLEK





İyilik ol
Güzellik ol
En çok da sevgi ol
Yağ üzerime

Üzerime yağ
Saldım şemsiyelerimi gökyüzüne

Sen yağ üzerime
Üzerime yağ
Sen yağ sadece
Ben ıslanayım
Islanayım seninle
Güneşli günlerde




DÜŞLERE DOKUNMAK

Düşüne dokunamayan insanlar tanıdım ben...














Bir kadın tanıdım mesela, hep bir çocuğu olsun isterdi, gözü yaşlı, gitmediği doktor kalmadıydı. Herşeyi denedi. Muskalar bile yazdırdı, hocalara gitti, kurşunlar döktürdü. Cami cami, kilise kilise dolaştı. Olmadı. Evlat edinmeyi hiç düşünmedi. O kendi çocuğu olsun istiyordu. Kendi canından kendi kanından. 

Şimdi ne zaman sorsam ne yapıyorsun diye, geç mi kaldım diye cevaplar... Bilirim, bir çocuk evlat edinmektir aklından geçen ama sanki edinirse düşünden iyice uzaklaşır diye korkar. O düşü hiç gerçekleşmeyecek olanlardandı, düşünde boğulanlardan.










Bir adam tanıdım mesela, hep 50 yaşında emekli olup dünyayı gezmek istediğinden dem vururdu. Henüz ayak basmadığı toprakları anlatırdı, anlatırken yaşardı sanki. Hep yeni bir kasaba, yeni bir kültür yepyeni bir yemek tarifi dilinde, anlatır da anlatırdı. O 60 yaşında emekli oldu. Hayat onu zorladı. Emekliliğinden kısa bir süre sonra beyne giden damarlardan biri tıkandı, felç oldu. Yatağa mahkum bir 12 yıldan sonra aramızdan ayrıldı. Bence o düşlerine dokunamasa da düşlerinde yaşamayı başardı. O düşünde yaşayanlardandı, bir düş gibi yaşayan.














Bir çocuk tanıdım mesela, büyüyünce balerin olmak isteyen. Öyle şişman öyle şişmandı ki, annesi bile bile yine de götürdü bale kursuna. Kurs öğretmeni şöyle bir bakıp bunun  mümkün olamayacağını söylediğinde, dönüş yolunda ikisinin nasıl da canından can çekilmiş gibi ağladını anlatırdı. Günlerce aç gezdi çocuk, günlerce yemedi içmedi. Yürürdü... Kilometrelerce yürürdü. O düşüne yürürdü. Düşünde bir kuğu gibiydi, gölün üzerinde tüyden hafif dans ederdi. 18 yaşına geldiğinde, anoreksiyaya bağlı kalp yetmezliğinden öldü. Öldüğünde tüyden hafifti, 30 kiloydu sadece. O düşlerine sadece düşlerinde dokunabilenlerdendi. O düşlerini de yanına alıp, düş diyarlara gitti.














Kendimi tanıdım mesela, büyüyünce ne olmak istediğini bile bilmeyen... Yazmayı seviyordum, yeteneğimde vardı ama yazar olmak değildi düşüm. Gazeteci ol derdi edebiyat öğretmenim bana, hem gözlem yeteneğin var hem de kalemin güçlü... Düşündüm ve hoşuma gitti ama hiç düşlemedim. Matematiği severdim, ama düşleyecek kadar olmadığını fark ettim ve Halkla İlişkiler okumak için Eskişehir'e gittim. Herkes, ne kadar başarılı bir reklam yazarı olabileceğimi söyler dururdu, ben Halkla İlişkiler alanında müşteri tarafında çalıştım.

Kurduğum tek düşün olmak istediğimle değil, olmak istediğim yerle ilgili olduğunu fark ettim. Bir yürekte...  Birlikte yaşamak ve yaşamı paylaşmak tek düşümdü benim. Yek diğerinde atan bir yürektim. Düşüme iki kere dokundum hayatta. Biri, canımı acıtacak kadar yakın, diğeri canımı yakacak kadar uzaktı...









Hep farklı kültürler ve farklı ülkeler tanımak istedim. Bir iki tanıdığımda oldu ama şöyle başımı alıp gitmeler şeklinde değildi hiçbirisi... Şimdi yepyeni bir düşe bıraktım yüreğimi, yepyeni bir düşe tutundum. Bir trenin yolcusuyum. Uzuyor... Uzuyorum. Dolanıyorum dünyayı... Düşün gerçeğe dönüştüğü zamanların anlatıcısı olmak istiyorum. Düşüme sarılıp ayağa kalkmak ve yürümek istiyorum. Arkama bakmadan ama neyi bıraktığımı da bilerek, ileriye, daha ileriye yürüyebilmek istiyorum.

***

Düşlerinin peşinden gidebilen insanlar vardır, şartlar onların içini kolaylaştırır... Ama herşeyi şartlara yüklemek, bir parça korkaklıktır; düşüne sarılmamaktır, yılmak, yenilmek ve bırakmaktır. Herşeyi şartlara bağlamamak lazım, biraz da poponun gücüne inanmak lazım. Hayata sımsıkı tutunup, seni bıraktığı yerden kopabilmek lazım. Belki düşün gerçeğe dönüşeceği yer, varacağın noktadadır.

Denemek lazım... Denemek lazım... Denemek lazım...




Fotoğraflar / deviantART



17 Şubat 2010

YEN(İL)Gİ




Duygularını dile getiriyordu, biliyordum...
Onun o heyecanlarına yenilen hallerini de anlıyordum...
Bir keşkeye sığdırılamayacak kadar çoğaldı acım.
Sustum...




Fotoraf / -dream- by ~tynaS

YAS


Karşılıklı mıydı
            Bilinmez...
Bekleseydi...
Karşılık bulur muydu
            Bilinmez...


B/oyunca sürmüştü aşk...


Oyun bitti...


Geride boyunca hüzün bıraktı...
Boyunca bir acı
B/oyunca bir ölüm...


Ya'sını düşünse,
              Belki ölmezdi...
Ya kalsaydı...
              Bilinmezdi...

O gidişin ardındaki yasını düşündü,
Yasını tuttu,
Ya'sını unuttu...
Ya'sı umuttu...
Yası ölüm...



Fotoğraf / deviantART