"Tanrı'nın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!"
Sonsuz bir yeşilin ortasındayım demişti kadın... Sonsuzluğun içindeyim demişti adam...
İlk kez birbirlerini gördüklerinde sarılmışlardı içtenlikle, tanıdık bildik hallerine şaşırmamışlardı bile...
Kadın günler sonra yazdığı bir öyküyü şu cümle ile tamamlamıştı:
İzleyici, filmin kapanış jeneriğinde, yaz ortasında yağan yağmuru, üstelik tam da adam şehri terk etmek üzereyken, abartılı bulmazsa ne olayım ama yağdı işte... Ama ne yağmak...
Günler sonra 'o sabaha' yağan yağmurun adamı getireceğinden habersizdi ama gelmişti adam... Uçsuz bucaksız bir evrensin sen, kayboldum içinde diyerek...
Kadın baktı adamın gözlerine...
Belki de anlar sonra ilk defa taştı içinden kadın... Sığdıramadı kendini kendine... Öyle çok bekledim ki seni diyebildi... Uçsuz bucaksız bir yeşilin ortasında çiçekler açtırdın ruhuma... İyi ki yağdın dünyama...
Hatırlar mısın? Çok şey mi istiyorum demiştim de... Yok güzel şeyler istiyorsun, yetkili ben olsam verirdim hepsini valla, hatta daha da fazlasını:)) demiştin... Verdin ve veriyorsun... Uçsuz bucaksız sevmek böyle olsa gerek...
Bazı sabahlar uyanınca aklımda oluyorsun.... Dönüp bakıyorum telaşla, gittin mi ki aklıma düşüyorsun... Uzanıyorum tenine ve içime bir serinlik doluyor... Yanımdasın...
Bazı sabahlar uyanınca yüreğimde oluyorsun... Dönüp bakıyorum telaşla, gittin mi ki yüreğime düşüyorsun... Uzanıyorum tenine ve içime bir serinlik doluyor... Yanımdasın...
Bazı sabahlar uyanınca tenimde oluyorsun... Açıyorum gözlerimi bakıyorum bize... Öyle güzeliz ki hep mi vardık diye soruyorum...
Gözlerini açıyorsun... Gülümsüyorsun...
Tek tek vardık da hiç bir olmamıştık diyorsun...
İçime bir sabah serinliği doluyor...
Senli benli hallerin en güzelinde buluyorum kendimi...
Mutluluk şarkımı haykırıyorum sana... Öpüyorsun defalarca... İç çekiyorsun... Sarılıyorsun tekrar tekrar... Ne oldu diyorum... Ölürken kulağımda bu ses olsun diyorsun... Bu ses ve bu şarkı... Olmasın diyorum... Sen ölme... Ölmem diyorsun...
Ölmezsin di mi?
Ölmeyiz...
Daha çok genciz...
Daha çok genç...
Çığlık çığlığa bağırıyorum duyuyor musun...
______________________________
Yazmışım da düşünmüşüm üzerine... Sonrasında şu satırlar dökülmüş:
zemherinin kışında mı? şu gönlümün bir umudu gülüm gözlerimin yaşında mı?
KADIN uyandığında bu şarkıyı mırıldanıyordu... Adama doğru uzandı... Baktı... Adamın yüzündeki bu tebessüm, kadını bambaşka bir dünyaya taşıyordu... ADAM gözlerini açtı... Kendini seyreden kadını gördü ve gülümsemesi daha da güzelleşti...