26 Şubat 2006

KIRMIZI


Severim kırmızıyı...
Burcumun bir özelliği olması bir yana, çağrıştırdıklarıdır beni kırmızıya bağlayan.
Ama öyle her tonunu sevmem.
Tutkulu olmalı, beni içine çekebilmeli.
Yakıcı olmalı ama ısıtacak kadar.
Tıpkı aşk gibi...


Kırmızıda huzur yoktur. O sevmek gibi değildir.
Emin olamazsınız kırmızının siz de çağrıştıracaklarına.
Mesela ben dozunda severim kırmızı. Üzerimde taşırken fazla olmamasına özen gösteririm.
Yakar çünkü. Gözü alır. Size fazla gelmese karşınızdakine ağır gelir.
Tıpkı aşk gibi...


Oysa sevmek öyle midir?


Bugün büyük bir keyifle yazılarını okuduğum Haşmet Babaoğlu'ndan bir alıntı var gene.

Bir arama motorunda "Haşmet " yazınca çıktı karşıma.

Kırmızıdan aşktan söz ederken...

"Nasıl oluyor da, "seni seviyorum" lar bir süre sonra ve iç burkucu
biçimde "beni boğuyorsun"a dönüşüveriyor?

Uzun ve acıklı bir hikaye..

Ama şurasını olsun söylemeliyim;

Sevmek ağırdır. Uykuları kaçırır, uyanıklığı sarhoşluğa çevirir...

Oysa modern insan her şey hafif olsun istiyor, sevmek bile !...

Mümkünse sadece sevilmek istiyor.

Ancak ayrılık acısı çökünce, terk edilince, özlem ateşiyle yanınca
farkediyor ki,

Seviyormuş..."

Aşklarınız ve sevgileriniz kırmızıya dönüşsün ama kavurmasın dilerim.

PS: Bu hafta 1 yıl arayla yaptığım iki kolyeyi yanyana koydum. İlki çok sevdiğim ablam içindi. İkincisini kendime yaptım sonra.





Güllü Kokoş

Bu çiçeği ilk gördüğümde; ince, uzun boyunlu, bakımlı ve kokoş biri canlandı gözümde... Ortaya bu tasma çıktı. Fotoğrafta belli değil ama yeşil kristallerin çevrelerinde çok ince sarı yaldız var. Böylece sarı materyal ve zincirle birbirini tamamlamış oldu.

25 Şubat 2006

Kokoş Takılar














Bu hafta yaptığım takıları görünce annemin
ilk tepkisi "aaa ne kokoş olmuş bunlar" oldu.

Neden bilmem ama bu hafta böyle, pek bir kokoş havamdayım. Mesela diyorum gidip gene saçlarımın uçlarını kırmızı mı yapsam. Pek kokoş oluyorum o zaman.

Bizim kuşak bilir bu cümleyi

"Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız
yerinde olsun." :)

Sevgiyle kalın.

Evren


23 Şubat 2006

Afrikan Takılar



Bu hafta gene Bursa'dayım .
Bu aralar böyle oldu.

Leylekleri havada görmek gerçekten de bol hareketli günlerin habercisi oluyormuş.
Takı Külübünden Sibel özellikle afrikan serisini beğendiğini söyleyince bir kaç örnek daha eklemek istedim siteye... Daha önce demimişmiydik sırası geldikçe diye.





21 Şubat 2006

Çok Özel ve Çok Güzel...



Bizim özel günlere düşkünlüğümüz olmadı hiç.
Hani vardır ya hatırladın hatırlamadın kavgaları... Olmadı yani...
Biz birlikte geçirebildiğimiz günlerin değerini bildik hep.
Durup dururken mumları yakmanın, şaraplar içmenin tadını çıkarttık birlikte.
Bazen o girdi mutfağa, bazen ben, ama hep aşkla harmanlandı ocak üstünde dumanı tütenler...
Bu nedenle güzeldi...
Ne zaman kaybetsek birbirimizi, gözlerimiz aradı yek diğerini.
Bulunca rahat bir nefes aldık, bundandı gözlerimizin gülümsemesi.

Hiç mi üzmedik birbirimizi. Üzdük tabi.
Kolay mı iki iken bir olmak.
Ama özür dilemesini de bildik. Kendimizce, dilimiz döndüğünce.


İlk günkü gibi sevmek bize yakışmazdı...
Çoğaldık.


Seni Seviyorum...
Aşkla



Sevdanın peşinden gitmek sizi herşeye rağmen gülümsetebiliyorsa, durmayın derim size... Koşun, kovalayın, arayın, kapısına gidin
hatta gerekirse sabırla onun size gelmesini bekleyin.

Sevgiyle kalın,
(becerebiliyorsanız sevginizi çoğaltın.)

Evren

Nuray'ın Takıları-II

Bu da Nuray'ın vakti zamanında aldığı ve öylece yanyana dizdiği boncukları. Arada kum boncuklar da vardı ama bu tasarımda kendilerine yer bulunamadı. Ortada duran mavi boncuk benim kirli çıkıda bulduğumdu. Nuray bu takıyı beğendi.
Güzel güneşli günlerde sevgiyle takması dileklerimle...

Nuray'ın Takıları

Geçen haftalarda Nuray bana kullanmadığı takılarını getirmişti. Geçtiğimiz haftaların yoğunluğundan bir türlü vakit bulamamıştım onlarla ilgilenmeye. Bu sabah uyanır uyanmaz atölyemasama kuruldum. Amcasının mısırdan getirdiği bir kolyeden 2 kolye türetmiş oldum. Biri spor diğeri biraz parıltılı. Yeşil ve siyah yarı değerli taşlarla üç sıra dizilmiş bir kolyeydi. Siyahları sarı yaldızlı kum renkli kristal taşlarla kullandım.
Yeşil taşları da yukarıda gördüğünüz ahşap obje ile deri iplikler kullanarak harmanladım.

Bu tür durumlarda öncesi ve sonrası fotoğrafları yapmak gerek.
Sevgiler...

06 Şubat 2006

SÜRPRİZ ???


Gene uzun zaman oldu biliyorum. Ama hayat ne yazık ki acı tatlı sürprizlerle dolu. Şuşu için planladığımız doğum gününden hemen sonra Bursa’ya gelmiştim. Hem ailemi ziyaret edecek hem de Bursa’daki dostlarla buluşacaktım. Ben annemlere uzun uzun planladığım haftayı anlatırken…

Salı sabahı hastaneye gittik. Annem ameliyat olacaktı. Tamamen tesadüf sonucu bulunan bir “parça” alınmalıydı. Bu gerçekten bir sürpriz olmuştu hepimiz için. Hani bildik yüz gülümseten, kahkaha attıranlardan değildi maalesef…
Bu olay tam da yürek burkan cinstendi.
Annem…
Canım annem her zaman ki gibi güçlü ve dayanıklıydı.
Testler yapıldı.
Sonuçlar geldi.
Her şey yolunda gidiyordu.
Babamın gözlerindeki endişeyi ben hiç görmemiştim daha önce. Yerinde durmuyor oradan oraya geziniyordu. Ameliyat sırasında sürekli bilgi alıyorduk, her şey iyi gidiyordu da…
İşte biz orada öylece eli kolu bağlı duruyorduk.

Anneler ve kızları, hep böyle midir bilmem ama büyüme çağlarında bir türlü tutturamazlar frekansı. 30’lu yaşlarla birlikte kızlar büyüyor galiba. Ya da ben de öyle oldu.
Annemi daha çok anlamaya başladım. Anneme daha çok benzemeye!

Bir gün hiç aklıma gelmezdi ama kısaca onu anlatmak isterim sizlere…
Annem titizdir. Çalışkandır. Tutumludur. Kocamandır yüreği. Herkese yer vardır o yürekte. Vicdanlıdır. Ayrıca inançlıdır da benim annem. “Doğru”ya ve “hak”ka inanır. İlkelidir. Durduğu yeri, durması gereken yeri bilir.
Güçlüdür. Kimse onu kolay kolay yıkamaz. Bir sevdimi her şeyini verir. Öyle elinden gelenle yetinmez, daha fazla ne yapabilirse daha da fazlasını yapar.
Köylere gider ders vermeye. Sanmayın altında arabası. İki minibüs değiştirir.

Kar kış vız gelir ona. Öyle kolay kolay hastalanmaz mesela.
Haftasonu, bayram ne güne duruyor değil mi ama?
30 yıllık öğretmenlik hayatında doğumları hariç ki anlatılanlara göre son dakikada almıştır hep raporlarını, tek bir gün raporu yoktur mesela.
Gönüllü olarak çalışır çeşitli kurumlarda. Emeğini koyar ortaya.
Kendini, değerlerini, ilkelerini koyar…
Zamane reklamında olduğu gibi “süperdir benim annem, süper…”

Annem ve babam...
Birbirine hala aşkla bakıyor, yürekleri ile gülümsüyorlar.
Emek verince bir aşka başı da güzel olur sonu da...

Seni seviyorum annem…
Geçmiş olsun sana.
Birbirinize her zaman aşkla bakın, hayatınızdaki sürprizler hep keyiflendirsin sizi...

Bi de unutmadan, yıllar sonra hala böyle güzel bakabilmek istiyorsanız aşkınıza
emek harcayın bolca...
Evren



Posted by Picasa