Biri La Dolce Vita’dan geldi: çocukluk anılarım… Diğeri Yalnızlık Okulu’ndan: hayatıma yön veren şair…
İçiçe geçmişim düşünürken; neyi nasıl yazayım diye... Nasılsam öyle yazdım...Zormuş seçmek hem anıları hem de şairi... Bir yerden başlayınca gerisi geldi, hem anıları bulmak hem de şairi anmak için fazla zorlamak gerekmedi...
ANI 1
4 ya da 5 yaşlarındaydım… Annem kağıt 5 lira verdi. Bakkaldan leblebi tozu alacaktım Apartmanın önünde adını hatırlayamadığım bir kız arkadaşım da vardı. Beraberce bakkala gittik. Ben leblebi tozunu aldım ama onun parası olmadığı için bakkal amca ona leblebi tozu vermedi. Ben de bıraktım aldığım leblebi tozunu ve çıktık dışarı. Parası olmadığı için leblebi tozu alamayan arkadaşım mutsuz olmuştu. Baktım elimdeki kağıt paraya ve onu ortadan ikiye böldüm. Yarısı onda yarısı bende kağıt 5 lira ile girdik tekrar bakkala; bakkal amca o kadar çok güldü ki, o gün ikimize de leblebi tozu verdi, hatırlıyorum…
BENDE KALAN 1
Ne zaman birinin bir şeye ihtiyacı olsa ve mutsuz olsa ona sahip olmadığı için, hala, yarısını, tamamını, üzerimdekini çıkartıp verme huyum vardır.
ANI 2
6 yaşımın yazını yaşıyorum… Balkonda sallanıyorum salıncağımla, bir öne bir geriye… Apartmanımızın hemen önünde kurulan pazarı seyrediyorum. Bütün mahallede bir şenlik havası… Karşıdaki yumurtacıdan feryat figan bir ses… “Gelirsem oraya…” “Annene şikayet edeceğim seni…” Hiççççç üstüme alınmıyorum ama adam basbayağı bana bağırıyor işte… Yan balkona bir bakıyorum, bizim komşunun ufaklık bir elinde sapan bir elinde taş yumurtaları hedef alıyor… Hemen ayağa kalkıyorum ve sesimin son tonunda “Ne bağırıyorsun küçücük çocuğa bir hata yapmış işte, öğretsene bir daha tekrarlamasın” diyorum, hatırlıyorum….
BENDE KALAN 2
Ne zaman bir hata yapılsa ki – hatırlatırım Kalite Koordinatörü olarak çalışıyorum - hala, hatanın sonuçlarını anlatmak ve tekrarını önleyecek çözümleri üretmek gibi bir huyum vardır, terzi kendi söküğünü dikemez özdeyişi tam da bu "kalan-2" de yer bulur bende…
ANI 3
7 yaşımdayım, ilkokulda… İki şeye çok bozuluyorum tam da bu yaşta… 7 aylık doğmuş, 9 aylıkken yürümüş, 1 yaşında konuşmaya başlamış, 4 yaşında yazmayı sökmüş, 6 yaşında okumayı yaşam biçimi bellemiş olan ben, sınıf arkadaşlarımın düz çizgi, yatay çizgi, çubuk çizememesine sinir oluyorum. Öyle ki sonunda sınıfta bir okuma ağacı yapılıyor ben ve Levent ağacın en tepesindeki elmalar olarak yerimizi alıyoruz. Sınıf arkadaşlarımıza çizgi çizmeyi öğretiyoruz. Kendimi adıyorum ben bu meseleye, görev ediniyorum bir anlamda… Sonra da bir gün; bayrağı alıyorum elime “Okuma yazma böyle öğrenilmez diyorum, Cumhuriyet gazetesi lazım, ben oradan öğrendim bu işleri” diye bitiriyorum cümlemi, hatırlıyorum…
Diğer bozulduğum mesele ki bu hayattaki duruşumun 7 yaşındaki farkındalık yansımasıdır geleceğe… Bu sınıftaki herkesin abartmıyorum ben ve cem hariç herkesin bir ablası-abisi var... Dersler bitiyor, okuldan çıkıyoruz ve ağabeyler ve ablalar kardeşlerini alıyorlar ve evlerine gidiyorlar… Ben ağlayarak gidiyorum eve: “Yalnız öleceğim bennnnnnnnnnnnnnnnnnnnn” diye, hatırlıyorum…
BENDE KALAN 3
Lider olmayı severim ama bir ekibin değerini de bilirim… Şimdi ne zaman bir karşı duruş sergilesem, elimde dayanaklarım ve önerilerim mutlaka olur. Öğrenmeyi, öğretmeyi severim, kendimin ve yanımdakinin gelişiminin buna bağlı olduğunu düşünürüm. Evet düşünürüm, okurum ve anlarım, anlamadığımda sorarım.
Annem ağlamalarıma dayanamayıp kardeş yapmaya karar verdiğinde, bir CISV (Children International Vocation Camp) için ilkokul çocuklarını Almanya’ya götürecekti. Sordu, ne istersin dedi, kırmızı bisiklet ve bir de erkek kardeş… İkisi de geldi… Şimdi kardeşim çokkkkkk uzaklarda olsa da, yaş farkımızdan dolayı birlikte büyüme şansımız olmasa da varlığı yetiyor bana… Bir keresinde büyüdün artık “evren de” bana demiştim. Tek ablamsın ve ablamsın demişti… Sen de benim canımsın… Biliyorum sen varsın ve ben o zamandan beri yalnız değilim, ağlamıyorum...
ANI 4
Gene ilkokuldayım, 8 yaş ve artık ablayım… Erkek çocuklar bahçede birdirbir oynuyor. Ben de oynamak istiyorum ama “sen kızsın” deyip oynatmıyorlar. Sonra bir iddiaya girişiyoruz “atlarsın atlayamazsın” diye… Atlarsam diyorum futbolda oynayacaksınız benimle… Tamam diyorlar… Biri eğiliyor… Ben uzaktan koşarak geliyorum, tam atlayacağım, eğilmiş olan erkek çocuğu, kendi yüksekliğini artırıyor… Çok fena burnumun üzerine düşüyorum, canım yanıyor, hatırlıyorum…
BENDE KALAN 4
O zamandan beri güvenmem erkeklere… Ve yapmak istersem bir şeyi ve inanıyorsam yapacağıma, yaparım canımın yanma pahasına… Bir de futbol oynarım erkek çocuklarıyla...
ANI 5
İşte tam da burada çok sevdiğim şair geliyor çocukluk anıma… Hayatıma yön veren, şairi ve şiiri sevmemi sağlayan… 8 bilemedin 9 yaşındayım... Yani küçücük bir çocuğum ilk duyduğumda mısralarını. Pazar mıydı ayrımına varamam ama babamla parktaydık. Güneşli bir gündü. Babam gökyüzüne baktı. "Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar" dedi. İçime işledi. Ne zaman bir sevda yaksa yüreğimi babamın sesi gelir kulağıma ve seslenir bana Nazım'ın yüreğinden:
"Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da… Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte, yani yürekte..."
BENDE KALAN 5
Şair ve şiir kaldı bende...Hem de ne kalmak... Yandaki sütunlarda beni etkileyen şairlerin, hayatıma yön veren şiirlerinden bir seçki var aslında...Bir de şair ve şiirin bendeki tadını anlatmaya çabalağım kendimce cümlelerim...
Şiir Tadında Olsun Hayat Bir Şairin Kelimelerinde
Bir şiir oku önce
Bir şiir oku önce
hatta, bir daha oku sonra
biraz ara ver mesela bir kaç ay belki yıl
sonra bir daha oku
her seferinde ayrı bir tat kalır belleğinde
her okuyuşunda
becerebiliyorsan, kelimelere kelimeler ekle
kat hayatının içine
hayat şiir tadında güzel
bir şairin kelimelerinde
diyelim beceremiyorsun
o zaman oku sadece sen istemesende karışır şairin kelimeleri kelimelerine
sen de fark edersin zamanla
hayat şiir tadında güzeldir şairin kelimelerinde
________________________________________________
Yüreğimden geçenler bunlar oldu mimler geldiğinde… Biliyorum iç içe geçti…Beceremedim belki de mimleri ve hatta belki hakkını veremedim ama an durdu gene... Teşekkürler Nily ve Erdem Beyler… Keyifliydi çocukluğumun anılarında gezinmek… Çok ihtiyacım varmış üstelik mutlu anları hatırlamaya…
Şaşkın Kovam ikisi birden sana gelsin mimlerin…
Belki şifa getirirler sana…
Şaşkın Kovam ikisi birden sana gelsin mimlerin…
Belki şifa getirirler sana…