14 Mart 2009

EPANYOL BRETON ve ÇULLUK


düşündü kadın
ne hissettiğini anlamaya çalıştı bir süre
sessiz ve derindi düşüncesi

 
bekledi gidenin ardından
hayat durmasa da
o duruyordu inatla
gitmiyordu ne ondan
ne de o andan


herkes seslendi dönüp geriye
sen de bizimle gelmelisin diye
kadın durdu
baktı kendine
ve ses verdi seslenene


sen kendini kurtar
ben Epanyol Breton tarafından bulunmuş
yaralı bir çulluğum şimdilerde
av ziyafetine hazırlanmalıyım bu gece
şarap eşliğinde kutsayacaklar etimin lezzetini
ve ben anlam bulacağım bir avcının iştahında kendime


...
...
...


düşündü kadın
ne hissettiğini biliyordu da
dillendirmek zordu
üzerine alınmak istemiyordu
o yokluk hissini
o çiğnenmişliği
o yutulmuşluğu
o üzerine bir bardak soğuk su içme halini


...
...
...


düşündü kadın
ne hissettiğini anlamaya çalıştı bir süre
sessiz ve derin bir çığlık attı geleceğine
soğuk bir su içti
alındı üzerine

_______________________________

Fotoğraf
Epanyol Breton

13 Mart 2009

KREDİ





Neye inanırsınız hayatta… İnandıklarınız için nelerden vazgeçersiniz. Bir gün inandıklarınız sizi yarı yolda bırakırsa… Bunlar vardı kafamda İstanbul’a yol alırken. Akılsız başımın cezasını bütün bedenim, beynim ve huzurla bir yerlerde kalmasını dilediğim anılarım çekti maalesef. Ne komiktir insan aklı… Nerelerden nerelere gidiverir. Küçücük çağrışımlar, büyük yankılanmalar sonrasında da yakınmalar yaratır insanın beyninde. Nedendir bilinmez çok azı güldürür. (Yoksa ben de mi böyle oluyor.)

Bir blog arkadaşı yazmamalarıma istinaden demiş ki; “Hayattan dilim parçaları okumak güzeldi,.... Maalesef artık, ne haber var, ne tasarım var....Saat durdu mu diye merak ettim...??? Yazarımın haberlerini bekliyorum.”


Bir cevap yazmış mıydım ? Hatırlamıyorum. Nerden aklına geldi derseniz. Komik ama yazmaya başlar başlamaz kulaklarımda onun sesini duydum.


_________________________________________


Hayatım, çok yakınlarımın bildiği üzere köklü bir değişikliğe uğradı geçtiğimiz aylarda. Önceleri kabullenmek zordu. Çok inandığım bir insanın başka bir yüzünü gördüm. Kendi deyimi ile stratejik bir hata yaparak önce ona olan güvenimi kaybetti. Sonra da biz birbirimizi…


Tahmin edilenin ötesinde;
Sizi üzen aslında dönüp dolaşıp kendinizmişsiniz.
Bu kadar inandığınız için.
Hani her şeyden vazgeçtiğiniz…
“aynısını O da benim için yapardı”ya olan sıkı sıkı bağlılığınız var ya…
Biraz romantik, biraz gerçek dışı, biraz filmlerde olan…


_________________________________________


Artık geçti…
Yeni bir hayat, yeni bir düzen bekliyor şimdi beni.
Daha emin kollarda, daha güvenli…
Hep bildiğim sıcaklıkta…



________________________________________


Evet üzerinden çok geçti... 2,5 yıl önce not almışım bu satırları...

Güvenmemek gerektiğini defalarca kanıtlamış bir insana daha ne kadar şans tanırsınız bu hayatta...

Merak ettim ne kadar krediniz var bu hayatta, sizi defalarca kırmayı başarmış insanlara...

_________________________________________

Fotoğraf / Without you by Daria Endresen

OLUR


Eğer niyetin sevmekse
Sen bana gelmesen de olur

Sesime ses verdiğinde
Baktığında gözlerime
Anlarım seni dediğinde
Yüreğimi gördüğünde
Düşlerini serdiğinde önüme

Ben anlarım
Niyetin beni sevmekse
Sen söylemesen de olur

__________________________

12 Mart 2009

BAKIŞ




senin güzelliğin benim bakışımda

varlığın zihnimde

yangının yüreğimde

sesin alabildiğine uzak da olsa

sen bendesin

ben de sende
_______

TUTUNAMAYAN - LAR




Tutunamayanlar, 1992 yılında okunmuş.
Üzerine mi yazılmış bilemedim bu şiir ya da bu şiirimsinin yola çıkış noktası mıdır Oğuz Atay’ın Tutunamayanları pek emin olamadım. Yakın geçmişimden izler çıkıyor karşıma bu aralar. Bana bir şey mi anlatmaya çabalıyorlar acaba… Belki… Şaşkın Kovam Şuşum ütü yapmak istemeyince geçmişe kısa bir yolculuk yapmış. Açmış zamanda yolculuk kutusunu, bu şiiri bir de entel dantel dediği yazıyı bulmuş. Şiiri üşünmemiş yazıp maille göndermiş. Yazı uzun olduğundan görüştüğümüzde verdi bana. KİMDE KİM? adıyla yayınlamıştım daha önce. Şiirin parçalarını kullandığım bir de öykümsü vardır: BEKLEMEK...



Şiirimsinin tamamı buradaki gibidir aslında;



I.
dudaklarımdan alnınıza bir öpücük...


ve işte herşey böyle başladı


vücudunuza bir sıcaklık yayıldı ilkin
sizi yakan, cehennemi yaşatan
(cehennemi hissetmektir
yaşamı yaşam yapan.)
durdurmanız imkansız
her noktanıza her duyunuza ulaşacak
siz ulaşamadıklarınızı anımsayıp öyküneceksiniz
meraklanmayın
sabırlı olun
sınırlarınızı çizin:


ki onlar sizin cehennemlerinizdir.


çevrenize bakıyorsunuz
dudaklarınızda bir terleme, bir telaş
kendinizi zor tutuyorsunuz


tutmayın, bunu yapmayın


(tutunamayanların öyküsünde değil,
sınırlarını bilenlerin şiirindesiniz bu sefer.)

II.
öpün
öptükçe bir sevgiyi büyüttüğünüzü bilin
gözlerinizle dudakları, dudaklarınızla alınları
ELLERİNİZLE YÜREKLERİ ÖPÜN.
(s e v g i l e r.. b ü y ü t ü l m e k.. v e.. p a y l a ş ı l m a k.. i ç i n.. v a r d ı r.
k e k r e m s i.. t a t l a r ı n.. s i z d e.. b ı r a k t ı ğ ı..
a c ı m a s ı z.. s e v i l e r i.. d o y a s ı y a.. y a ş a y ı n.)

III.
ben başlattım
size sadece büyütmek kaldı sevginizi.

IV.
paylaşın
paylaşın ki sevgi büyüsün
büyüsün ki paylaşım artsın
önemi kalmaz büyütmüş olmanızın
sevginizi paylaşımsız ortamlarda
unutmayın PAY-LA-ŞIM.
bu önemli, bu çok önemli



ben artık gidiyorum.
şimdilik hoşçakalın...


8 aralık 92, eskişehir
_________________