05 Nisan 2009

TEKRAR



___________________________________________

Yazma artık dedi... Neden ki dedim. Kendini tekrarlıyorsun dedi. Hayat kendini tekrarlar dedim. Durdum, düşümdüm... Ve sordum:


- Bir adam çıktığında karşına, ilk gördüğün de etkilendin varsayalım...

- Eeee..

- E'si, heyecanlanır mısın?

- Haliyle...

- Bu her seferinde benzer midir?

- Benzerdir...

- Kendini tekrarlarsın aslında... Daha basit bir örnek vereğim; sabahları kahvatı eder misin?

- Ederim... de sen bana salak muamelesi yapma istersen, öyle basit falan... Her sabah kahvaltı etmeden çıkmam evden...

- Off, ben anlatamayacağım için tercih basit canım. Kendini tekrarlarsın yani...

- Hayır canım ne alakası var. Bazı sabahlar çeşitleri değiştiririm. Zeytin yemem ya da yumurta... Bazı sabahlar sadecce börek yerim mesala yanında çayla... Bazı sabahlar protakal suyu içerim sadece...

- Ne niyetine?

- Adam demek isterdim de bildiğin üzere kahvaltı...

- Ya bir baştan çıkartma adamı, ciddi bir şeye odaklanıyorum gecenin şu saatinde... Ne diyordum, kahvaltı... Kahvaltı niyetine sadece tercihlerin değişir ama kendini her sabah uyandığında tekrarlarsın. Ben de kadın erkek hikayeleri yazıyorum, kendini tekralamak bundan ibaret aslında. Kelime tercihlerim ise o sabah ki isteğime bağlı, bazen ballı ekmek yiyorum bazen acı bir zeytin denk geliyor kaderime. Tercihlerim oluyor benim de... Canım süt içmek istiyor sadece ya da gidip bir pastanede alıyorum soluğu. Ama her sabah kahvaltı etmeyi seviyorum kendi canımın istediğince.

- Nasıl beceriyorsun bunu?

- Neyi?

- Kelimelerle oynamayı... Kendini tekrarlamak derken ben hep aynı konuları yazıyorsun demek istedim aslında...

- Tam da aksine hep aynı konuyu yazıyorum ben. Bak şimdi ne yazmışm ben kendimi tanıtma kısmında: "Adam ve kadın hikâyeleri yazıyorum, geçmişe, geleceğe ve ana dair. Yüreğimden geçen en çok onlar…" Bu meselenin kahvahtı etmeden sokağa çıkmam kısmı.

Sonra ne demişim: "Yaşama dair notlarım da var aralarda hayata çivi niyetine çaktığım. "Bu kahvaltıda bazı sabahlar yumurtayı tercih ettiğimin bir göstergesi. Anlatabildin mi nasıl dolaşıp geldiğimi?

- Alemsin valla... "Çiviler batar bazen ayağıma bir serzeniş olur kelimelerim." de o sabah zeytini yağlayıp, kekiklemek olsa gerek bu durumda.

- Dalga geçmiyorsan, evet aslında tam da anlatmak istediğim bu. hayat tekralar kendini. Tekrarlarken değişenler olur elbet: kelimelerin anlamı, söylenişin şekli, acının, sevincin, aşkın, tutkunun şiddeti... Ama öz değişmez. Niyet kahvaltı etmektir. Kahvaltı etmeden evden çıkmamamak bir prensiptir. şekil değişir zamanla öz aynı kalır insanda.

- Anladım yazacaksın sen inatla...

- İnatla???

- Yani her sabah kahvaltı etmek gibi ya...

- Keyifle yazıyorum ben her seferinde... Kelimelerle oynuyorum, aynı şeyleri farklı farklı kelimelerle dile getirmeyi seviyorum. Bazne bir şiirimsi bazen bir öykü, bazen öylesine bir sesleniş benimkisi... Duyan olunca, hele de sesime ses verince mutlu oluyorum kendimce. Bak ne diyeceğim sen okuma beni bir süre... Tekrarlama kendini ne dersin?

- Ne o benim kelimelerimle beni vuruyorsun...

- Yok yok yanlış anladın. Şimdi sen diyorsun ya kendini tekrarlıyorsun diye. Aslında hayat tekrarlar kendini. Sen de bile görebilirsin bunun yansımasını diyorum sadece. Tercih senin yani... ben tekrarlamayı tercih ediyorum...Sen...

- Tamam Allahın cezası ben de okumaya devam edeceğim seni... Zaten bir gün okumasam, meraklanıyorum ne yazdı acaba diye...

- Her gün aynı şekilde yazmadığımı kabul ediyorsun yani...

- Ama sen de kabul et aslında aynı şeyi yazıp duruyorsun...

- Hayat kendini tekrarlar her seferinde... Mesela yarın bunu yazacağım sana itafen... Okuma da göreyim...

- Tamam anladık hayat tekrarlar kendini, kısa kes ve bir şarap aç da içelim...

- Bu gece de mi?


_____________________





04 Nisan 2009

KAYA


Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.


Jacob Riis


_____________________________________________


Kırdın beni deriz ya bazen, kırılırız gerçekten, gözlerimiz dolar, ağlayacak gibi oluruz hatta. Yüreğimiz acır ya derinden...



Hiç düşündünüz mü kaç kez vurmuştur karşımızdaki bize sözleriyle, davranışlarıyla, yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla...



Kaç kez vurulmuşuzdur da kırılmışızdır sonuncuda?


_____________________________________________


Fotoğraf / Bulduğum sitedeki bilgi Sinop Kayalıkları olduğunu belirtiyordu. Beni çekense kayanın içinden fışkıran hayattı.


03 Nisan 2009

GİTMELER ÇOĞALDI



Gitmeler çoğaldı bugünlerde...


Akla düştü mü gitmek, dur demek olmuyor... Desen de zaten sesin duyulmuyor...


Bu sefer giden İnandığı Masalları anlatan adam Haşim... İlk tanışmamızda Haşmet diye seslenmeme nasıl da gülümseyerek cevap vermişti oysa...



Geçenlerde LAL gitti. Bazen gitmek gerek dedim kendime, LaL'in gidişine... Ama bugün Haşimin de gideceğini öğrenince, ağır geldi bir haftada iki veda... İnandığım Masalllar benim sorularıma cevaplar bulduğumdu... Zaman zaman açar okurdum eskilerden de... Haşimin eskileri benim yenilerim olurdu. Şimdi, yani bu tarihden sonra bıraktığı bütün izlerde arayacağım cevaplarımı. Teşekkür etmedim belki de hiç sana, bana kattıklarına, sorulara, cevaplara, duygulara, düşüncelere... Yaz demese de yazardım ben ona... Yazdım yüreğimden geçenleri, dilimin döndüğünce...


kimbilir kaç defa yazdım aslında... ve bir kadar da yazmadığım an vardır biliyor musun? seni ilk ne zaman buldum hatırlamıyorum ama o gün de kafamda bir soru, sen de bir cevap vardı mutlaka... mutlaka diyorum çünkü ben seni kendimi bulduklarıma ekledim.

kendimi buldum evet...


kendimi kaybettiğim zamanlarda, buldum dediğim her seferde ve aslında bulamadığımı fark ettiğimde nedense bir masala inandım. senin anlattığın masal değilse de hatırlattığın bir masal vardı beni kelimelerine çeken. şimdi sen gidiyorsun, şairin dediği gibi ellerin durur mu onlar da gidiyorlar ki, o eller ne sorulara cevap verdiler... o eller ki, yürekten taşanı yazdı, akıldan sızanı, muhteşem alıntılar yaptılar bazen, bazen arkasına yarınlarla meraklandırdılar okuyanı, kısacık öykülerle düşündürüp, aşkı yaşattılar, kadın oldular adam oldular monologları diyologlara dönüştürdürler.


sen içinle hesaplaştın da biz durduk mu sanki; biz de hesaplaştık senden sonra. şimdi sen gidiyorsun masal diyarlara, kelimelerin durur mu onlar da geliyorlar ardından... düşüncelerin, duyguların, aşkların, hüzünlerin, soruların, hüzünlerin... bir tek bıraktığın izler kalacak biz de masal tadında ki; o izler kadınlara sürme, erkeklere dövme olacaklar.


yolun açık olsun masalcı... yüreğin mutluluk dolsun, aklına bilmediğin kelimeler takılsın. sorduğun sorulara bulduğun her cevabı bir kenara not etmeyi unutma. belli mi olur büyürsün, torunların olur, an'ları anlatırsın onlara eski bir masal tadında....


sevgiler,

şimdiden özlemle...

KARŞITLIK




özledim demek için çok mu erken
ne kadar oldu ki bendeki yokluğun


bıktım demek için çok mu zaman geçti
ne kadar oldu ki sendeki varlığım


gel demek için çok mu bekledim
ne kadar oldu ki gittiğin


git demek için biraz erken değil mi
daha ne kadar oldu ki geldiğim







_______________



Fotoğraf


ÜÇLEME




Üşümek - Üşütmek - Üşenmek

Her şeyi içselleştirmek



Adamak - Ağlamak - Aldanmak

Her seferinde yeniden başlamak



Sevmek - Sevilmek - Sevinmek

Her an yaşadığını hissetmek



Kanmak - Kanırtmak - Kanamak

Her acıda biraz daha güçlenmek



Uyanmak - Uyumak - Unutmak

Her kişide farklı bir anlam bulmak



Şans Vermek - Şans Tanımak - Şansına Küsmek

Her seferinde aptallığına yenilmek