25 Mayıs 2009

TESTİ (*)


Tarifi olmayan mutlu anların sonrasındaki amansız, yola gelmez, söz dinlemez hüzün çeşmesinin başında durmuşum da kırılan testilere bakıyorum sanki.

Geçmişin izlerini taşıyan onca kırılmış testi içinde, çatlak bir tanesi dikkatimi çekiyor. Yaklaşıyorum. Elime alıp incelediğimde çatlak olmadığını, yapıştırıldığını fark ediyorum. Testi tanıdık gelmiyor eviriyorum çeviriyorum, altına bakıyorum derken, bir fısıltı duyuyorum, kulağımı yaklaştırıyorum testinin ağzına:

“Senli düşlere uyandığım zamanlar da oldu elbet ama bir sabah senle uyandığımda senin düşken daha güzel olduğunu fark ettim. Uzaktayken sevdim en çok seni. Mükemmeliyetçi yanınla yaşamak zorunda kalsan, sen seni sever miydin benim kadar, hep merak ettim. Yoran bir sevgin var senin. Zaman zaman boğan. Sevemem ben seni böyle. Hem sevgi mi seninkisi, esaret altına almak mı?


Hayır, hayır ağlama. Sevmedin beni demiyorum ki… Sevmedim de demiyorum. Çok sevdim. Çok sevdin. Biz seninle ne birlikte ne de ayrı olabilenler gibiyiz. Ama uzak durmalıyız birbirimize. Yakıyorsun yüreğimi, kırmızının en kırmızı hali gibi geliyor sevgin. Dozunda güzel olur kırmızı, hatırlasana, sen demiştin bir mektubunda: Dozunda güzel olur sevgi, tıpkı kırmızı gibi… Canım derdim sana, canımmmm… Kokun gelirdi burnuma her seferinde… Her canım deyişimde canımdan bir parça giderdi, senden bir parça yerleşirdi içime. Öyle çekerdim seni içime. Canımmmm…”


Elimden düştü düşecek tutuyorum testiyi. Sarılıyorum sonra bir sıkı: Canımmmmm

Yanıyor elim, yangınlar sarıyor yüreğim… Testi düşüyor elimden… Yapıştırdığım her yerinden bir kez daha kırılıyor. Kırılmayan parçaları da ayrılıyor bu sefer. Çömeliyorum suyun başında… Topluyorum bütün parçaları… Yapışmaz artık diyorum. Küçük çelimsiz bir parçadan belli belirsiz bir ses duyuluyor… Canımmmm… Toz bulaşmış sağına soluna. Alıyorum, yıkıyorum özenle… Kıyamıyorum onu orada bırakmaya. Koyuyorum cebime… O günden beri, bir cılız ‘canım’la dolanıyorum köyün tozlu yollarında. Köşeden dönüyorum sessizce, varıyorum meydana, görenler köyün delisi deselerde, ben canımı koyabileceğim bir testi peşinde dolanıp duruyorum avere…

______________________________________________

(*) Bugünlerde elinde bir testi dolanıp duran bir arkadaşım var... Bir köşe başında bekliyor öylece... Ya çatlakları ile alıp testiyi dönecek köşeden ya da köşe başında bırakacak herşeyi...
Dilerim hayırlısı olsun...
Evet bu yazı ona...
______________________________________________

Fotoğraf / 1x.com / Throw © Bob Patefield

24 Mayıs 2009

SESLİ DÜŞE KALKA KAHVALTI







Buradan da ulaşabilirsiniz...



Güzel bir fikrin, heyecanı ile ilk kayıt...
Dilerim ulaşması gereken yerlere ulaşır da
benzer heyecanlarla dolup taşar gece...


Fikrin sahibine teşekkür ve sevgiler...




BURANEROS'UN FİKRİ GELMİŞ - İYİ Kİ...


__________________________________________________________



Okumuş muydunuz bilmem; Buraneros'un Bir kitabın yalnızca bir kitap olmadığı bir durum üzerine yazılmış yazısını... La Paragas'ın harika hizmeti; Hayırlı Bir İş... ile, hem de sizi alıp götüren bir ses tonunda dinleme şansınız da var; şimdilik sadece bu yazıyı...

Aslında proje, görme engellilerin de blog dünyasının bir parçası olmasını sağlamak.
Sizce de harika değil mi?

Kendi adıma düşündüğüm ilk şey, mutluluk veren bir yazımı seslendirmek oldu... Ben, mutluluk, ses... diye giderken... Bu projeyi batıran olmak istemedim... Ama en yakın zamanda güzel sesi olan bir arkadaşıma olabilecek en mutlu yazımı bulup ricacı olup seslendirtmek istiyorum...

Ben fikri sevdim... Siz de sevdiyseniz, fikir sahibinin izni var kulaktan kulağa yayılması konusunda... Ben fısıldadım anladığım kadarıyla, sıra siz de...


BAZEN BİR ÖZLEM

bazen söküp atmak istiyorum yüreğimi kalanlarda onunla gitsin diye
bazen sıkı sıkı tutunmak yüreğime kalan ne varsa onunla avunayım diye
ağlamaklı bir tonla vurdum klavyenin tuşlarına
ve boğazım kurudu da nefes almayı mı unutuyorum diye telaşlandım yok yere
dışarıda bir şenlik havası
yüreğimde ateşi

neden kelimeler bu kadar yaralar insanı
neden uzaktayken yakın hissedersin hiç tanımadığın bir kadını
çıkıp gelemeyişime kızdım
hayatın denk getirilemeyişine
neden bilmem içmek istedim seninle
anneme söyleme kızar şimdi
çocuklarım alkolik mi olacak diye

yok yok kederden değil sana gelmek isteyiş
anlaşılacak olmaktan ve anlayabilme ihtimaline tutunuyorum en çok
karşılıklı oturup kahkahalar atarken
gözyaşlarıyla boğulmalara kalkmayacak olsak
belki hayatta bu kadar ters gitmez bize

şimdi izninle gidiyorum başka özlemler büyütmeye...
kelimelerin kelimelerim gibi geliyor bazen
bazen hiç olmadık bir zamanda geçmişe dönüp de
fal bakıyorum yazdığın anlardan kendime
anlarıma denk gelişine kızıyorum da haberin bile olmuyor
bazen bir özlem büyüyor içimde senin kelimelerinden sonra
hüzün çoğaltıyorum ben senin anlarında
zaten senin de mayan hüzün değil mi
bir sihirbaz gibi;
hayatın hüznünden hayatın mutluluklarını çıkartabilmene şaşıyorum en çok...
kendi içindeki hüzün başkaları söz konusu olduğunda mutluluğa dönüyor ya,
galiba en çok bunu seviyorum ben sende...


______________________________________________

Bir kadına, yazısından sonra mail olarak yazılmıştı... ( bir kısmı)
Günler sonra bir kadınla konuşurken bir kelime takılıp kaldı... (özlem büyütmeye gitmek)
Gün sonra verilen söz tutulsun diye değil,
söz yerini çoktan bulmuştu zaten diye ekleme yapılarak yayına verildi, sevgiyle...

______________________________________________

23 Mayıs 2009

BİR DAMLA YÜREK SESİ




Leona Lewis - Bleeding Love
___________________________________
seni düşlüyorum
elma ağaçlarının çiçeklenmiş dalları arasında elinde kitabın
keyfini bozmak istemiyor halimle
oturuyorum evimizin tahtadan basamaklarına
güneş yüzüme vuruyor yüreğinin sıcaklığını
uzaktan çok uzaktan seyrediyorum seni
bir gülümseme yakalıyorum yüzünde
an'lık
okuduğun herneyse beni hatırlattı diye geçiyor içimden
gelip boynuna sarılıp öpmek istiyorum seni
keyfini bozmak istemiyor halimle
oturuyorum evimizin tahtadan basamaklarına
mürdümler geç çiçek açtı diyorum içimden
duyuyormuş gibi cevap veriyorsun bana
kirazlar da öyle...
nerden bildin ne söyledim kendime diyorum
seni düşlüyordum
keyfini bozmak istemiyor halimle
oturuyorum elma ağaçlarının çiçek açmış dalları arasında
güneşin ısıttığı bedenimi sana yaslıyorum
uzaktan çok uzaktan diyorsun...
seviyorum seni diyorum
seviyorum seni diyorsun
uzaktan çok uzaktan
duyuyoruz birbirimizi
_______________________________

mesafelerin ve anların
aşkınızın keyfini bozmadığı bir düşe dönüşmesi için
izin verin
kendinize
yüreğinize
sesinize
yürek sesinize
___________________________________