16 Ocak 2010

DİLİMİN UCUNDAKİ

Elindeki mektubu defalarca okumuştu biliyorum, biliyorum çünkü kelimeleri ezberinden diziyordu ardı ardına, yine de elinden bırakmıyordu o mektubu. Bazen bir kelimeden sonra aniden duruyor, derin derin nefes alıyor tekrar başlıyordu kaldığı yerden okumaya. Kelimeler bitti sonunda. Derin bir nefes aldı. Gözünden tek bir damla yaş yanağının kenarından boynuna kadar aktı. Uzun kahverengi saçları kapasa da boynunu, damla tel tel ayırıyordu geçtiği yerleri... Değdiği her bir noktada derin bir iz kalıyordu. O, farkında bile değildi gözyaşının aktığının. O, ağlamıyorum sanıyordu. Ama o damla, o tek bir damla akıyordu gözümün içine bata bata... Uzaktan öptüm boynuna değen yaşını; dilimin ucu yandı. Acıydı.
Anladım; o, ağlamıyordu, yüreğindeki acı dışına sızıyordu.

YÜZLERCE






Herkes kendine bir yüz bulmuştu, arkasına saklanmış o yüzden rahat rahat konuşuyordu. Olur da bilinir, bulunursa hemen gibip başka bir yüze sığınıyordu. Ben de kendime yüzler aradım yüzlercesinin içinde; bir yüz, nasıl ince; yakışmadı tenimin rengine... Sonra başka bir yüze denk geldim; bakışları derin değildi, beğenmedim. Dolaştım nicelerinin arasında: Yüzler... Yüzlerce... Kendi yüzüne sahip çıkmalı insan, kendi yüzünden düşse de bir gaflete dedi yürek sesim bana.

Ben hep yüreğinin aklına güvenenlerden oldum galiba...
_____________________________________________________________

Fotoğraf  / deviantART

ŞU AN


GEÇMİŞTE ŞU AN
Bak ben şu an, evet tam 22:22 itibarıyla sana söylemek istiyorum ki sevebilirim ben seni. Öyle içimden geldi diye falan söylemiyorum bunu. Düşündüm ben üzerine, bir kadeh şarap içerken, senin de içtiğini düşleyerek... Sonra uyudum düş gördüm, dağ köyündeki evimizin bahçesindeki mürdüm eriklerini topluyorduk ve hatmigüller boyumuz kadar olmuştu... Sen elinde bir baston dalga geçiyordun benimle, yukarı köye böğürtlen toplamaya giderken ceviz düştü kafama diye... Bu da başka bir rüyam, bakma olmuş gibi anlatışıma. Hoşuma gidiyor varlığını düşlemek. Değmedi tenin tenime ve belki hiç değmeyecek ama ayıp saymazsan bir şey daha söylemek istedim sana: Düşündüm biliyor musun seni ve beni... Nefesini, sabah uyanıncaki halini. Gece nasıl uyumayı sevdiğini. Yatağın ne tarafında yattığını, sarılıp sarılmadığını... Düşündüm...

Aşkın bu hallerini seviyorum ben... Olgunlaşmadan önceki halini, ilk evresini... Sorularla boğuşmayı, tanımaya çalışmayı, tanıdıkça daha çok sevmeyi, gün geçtikçe yanındayken bile özlemeyi... Yeşertmeyi, çiçek açtırmayı, koklamayı, büyütmeyi... İlk dokunuşu, ilk öpüşü... İlk kendinden geçişi... Seviyorum aşkın bu hallerini...
Düşününce yüzünde oluşan anlamsız tebessümü, gün içinde gözlerinin parlamasını, cildinin bile yenilenip ışıldamasını... Yürüyüşü bile bir başka olur sevdalananın... Seviyorum aşkın bu hallerini...
Müzik fonda çalarken ve bir kadeh şarabı yudumlarken edilen doyumsuz sohbetleri... Rakı masalarında racon kesmeyi, bira patatesli akşamüstülerinden sabırsızlıkla eve gelmeyi... Bir film seyretmek üzere koltuğa uzanınca dayanamayıp sevişmeyi... Seviyorum aşkın en çok bu hallerini...
Çocuksu bir muzurlukla, tutkulu bir sevdanın ortasında saklambaç oynamayı, dudağa bir parmak bal çalıp kaçmayı ve sonra yastık savaşı yapmayı... Uyku tutmadı diye balkona çıkıp birer kahve içerken sigarayı tellendirmeyi, şarkıları dillendirmeyi... Seviyorum ben aşkın bu hallerini...
Yaşamak isteyene, yüreğinde hissedene, bulup da yitirmeyene aşkın halleri çeşit çeşit...
Tesadüflere bayılıyorum ben; Natalie Cole çalıyor son ses When I Fall In Love ve ben aşkın en saf halini yaşamak üzere balkona çıkıp gecenin serinliğini üzerime alıyorum, belli mi olur belki ay dede ile gönderirsin cevabını... Ya da yıldızlar söyler yüreğindekini...

__________________________________________________________________

BUGÜN ŞU AN
Küçük su perisinin kanatları çırpıyor akdenizin rüzgarında bir o yana bir bu yana... Fark ediyorum, yeni yepyeni bir tatlı telaş sarıyor yüreğini... Belki şu andır onun da göç mevsimi... Eski şehrin hüzne bulanmış ormanlarını bırakıp, umudun yeşerdiği vadilere süzüle süzüle uçmasının belki de tam zamanıdır. Sabırla, usul usul uç perim... Kırılgan kanatlarını rüzgara teslim etmeden, kendi hızında uç... Hayatta önemli olan nereye varacağın kadar varacağın yere giderken görebildiklerindir de sakın unutma... Bir gün dilediğin yere varamasan da uçup giderken ne kadar büyüdüğünün farkında varmak ve kanatlarıın daha da güçlendiğini bilmek daha uzağa uçmana yardımcı olacak... Kocaman sarılırım kanatlarına ki bilirim onlar aslında sımsıcak güleç yüzlü bir yürektir.

__________________________________________________________________
Fotoğraf / 1x.com
İlk Yayın / Mayıs2009

15 Ocak 2010

NİYE? ÇÜNKÜ .... .........




Haziran 2009

belki hoşçakal kısmında eksik bırakıyorum...
ve belki senin tarafında eksik kalıyor bir şey vedalaşırken...
ve belki de üzüyorum...

seni düşündüm...
en çok da duygularının onları ifade edişinin cesareti ve samimiyeti üzerine...
yani içinde herşey olan bir sürü şey düşündüm...
bir gün yüz yüzeyken anlatırım içinde herşey olan bir sürü şeyi...

eksik kalan şeyler var biliyorum...
ama onlar için kızma bana...
niye? çünkü:
.... .........

______________________________________________________________________________




Ocak 2010

içinde herşey olan bir sürü şeyi...
hiç anlatmadın...
yaşattın.
hala eksik kalan şeyler var biliyorum...
ama onlar için kızmıyorum sana...
niye? çünkü:
.... .........





__________________________________________
Fotoğraf / Fingers by ~bambuse
Fotoğraf / uhmmm o-o hug XD by
~Dan777

SESSİZCE







dudağıma fısılda
sessizce


sen bekle 
düşler düşsün gözkapaklarıma
sen sız
gözbebeklerime


ben  sana
uyanayım
sabahın ıssızlığı
bölünsün teninle
sen
 fısılda sessizce
gözlerime
gözlerin düşsün
sessizce
uzanıp öp
öp saatlerce
sessizce


 



____________________________
Fotoğraf  / Touch 3 by ~allysonriggs