BİLMEM
Yağmura karışan bir AH sesi
Yağmura karışan bir AH sesi
Yürek kabartınca
İçten olduğu belli
Bilmem sızladı sadece
Belki kırıldı ortadan
Ama ses çok netti
Kısa
AH
Yürekten geldi
Yüreğe gitti mi
Bu satırları karalamışım vakti zamanında, ah bir sızının sesidir aslında, ama bir de ah etmek hali vardır... Büyükler ne derler bilirsiniz, ah döner dolaşır gene seni bulur. Ama yürek bu; elde değil, ah diyorsa, sen sustuğunda avaz avaz bağırıyorsa, o zaman ne yapacağız hiç düşündünüz mü? Yani ah etmiyor, sadece ah diyor.. Sadece ah...
Sen burada duruyorum dedin
Ben birkaç adım geldim
Ben burada dururum dedin
Ben birkaç adım gittim
Gitmek ve gelmek uzaklıkla ilgili değildi
Bütün mesele ödün verebilmekti
Şimdi herşey dengelendi
2 adım ileri gitmiştim
2 adım geri geldim
Şimdi ben burada duruyorum
Peki sen bir kaç adım gelebilecek misin?
Yaşam; sen bir adım at ben sana koşarım üzerine kuruluysa bir yürek için, işi zor. İlk başta adımı atan da, koşan da, sonunda kaçan da hep kendisi oluyor.
Dün akşam bir süper modelin yaşamı üzerine bir belgesel biyografi seyrederken, onca güzelliğine rağmen aldatılışını anlatırken ki hüznüne takıldım. 20 yaşında aşık olup evlendiği adam için yaşadığı kenti, ailesini, herşeyi bırakıp eşinin peşine gitmiş o konser senin bu konser benim dolanmış bir şehirden başka bir şehre. Sonra bir gün, konserin olduğu kasabaya gitmemeyi tercih edip şehirdeki lüks otelde kalmış, çünkü ertesi gün eşi tekrar o şehre dönecekmiş. Gece eşini yalnız bıraktığı için huzursuzlanıp, bir taksi ile onca yolu göze alıp, bir süpriz yapmak üzere yola çıkmış ve asıl süprizle oraya vardığında karşılaşmış. Eşi, giyinme odasında dansçı kızlardan biriyle sevişiyormuş. O anda orayı terk edip, boşanma davası açmış. Ben asıl sonrasında kurduğu cümle ile uğraştım bütün gece:
Dün akşam bir süper modelin yaşamı üzerine bir belgesel biyografi seyrederken, onca güzelliğine rağmen aldatılışını anlatırken ki hüznüne takıldım. 20 yaşında aşık olup evlendiği adam için yaşadığı kenti, ailesini, herşeyi bırakıp eşinin peşine gitmiş o konser senin bu konser benim dolanmış bir şehirden başka bir şehre. Sonra bir gün, konserin olduğu kasabaya gitmemeyi tercih edip şehirdeki lüks otelde kalmış, çünkü ertesi gün eşi tekrar o şehre dönecekmiş. Gece eşini yalnız bıraktığı için huzursuzlanıp, bir taksi ile onca yolu göze alıp, bir süpriz yapmak üzere yola çıkmış ve asıl süprizle oraya vardığında karşılaşmış. Eşi, giyinme odasında dansçı kızlardan biriyle sevişiyormuş. O anda orayı terk edip, boşanma davası açmış. Ben asıl sonrasında kurduğu cümle ile uğraştım bütün gece:
Bütün erkekler aynıdır, yüreğinizi teslim ederseniz, ihanetleri kesindir?
Çünkü ilişkiler, güç dengesidir.
Çünkü ilişkiler, güç dengesidir.
Gece uyku ile uyanıklık arasında dolanırken düşündüm.
Yüreği teslim etmeden sevmek mümkün mü?
Yüreği teslim etmeden sevmek mümkün mü?
Peki pratikte ki sonu hep aynı ise, yani ihanet kesinse, o zaman bir ilişkiye yüreği teslim etmemek mi gerekir? Yüreksiz bir sevgi... Mümkün değilmiş gibi...
_____________________________________________________
Fotoğraf / deviantART
Fotoğraf / deviantART