En acısı neydi biliyor musun? Kal bile demedi...
Belki git diyememiştir, hiç düşündün mü?
Bir sohbetin ortaya yerindeyiz, nasılsın diye soruyor, iyiyim diyorum; galiba...
Ne oldu ki diyor, anlatıyorum olanı biteni, yüreğime değenleri...
Ben uzun bir sessizlikten sonra, sorumu soruyorum o beni başka bir soru ile yanıtlıyor.
Ayrılıyoruz caddenin duraklarından birinde, o karşıya geçip kendi yönünce ilerliyor.
Ben kalalalıyorum.
Hiç aklıma gelmeyenle başbaşa, yürüyorum.
Yol uzun, söylenen çok.
Tüm söylenenler içinde, ben daha çok bir iddaaya takılıyorum.
Sana söyleyeceğim ve son olacak...
Kendimi düşünüyorum da, hiç büyük iddaalarım olmadı benim.
Sadece sevdim.
Öylesine içten ve samimiyetle...
Oysa sen öyle miydin; sen sonsun, senden sonra gözüm görmez, kulağım işitmez, yaşamak bile boş ve anlamsız derdin. Bilirdim, son olmadığımı, gözünün benden sonra da göreceğini ve yaşayacağını dolu dolu. Öyle de oldu, ben daha yaralarımı saramadan, evleneceğin haberi geldi, hemen akabinde bir çocuğunun olduğu.
Ben senin gibi iddaalarla sevemedim seni.
Ama sevdim, çok sevdim.
Öylesine içten ve samimiyetle...
___________________________________________
Fotoğraf / Neslihan Öncel
Gözü de görmüş, kulağı da işitmiş ve hatta senden ayrı yaşamış bile...Tüh ona güle güle.Tontini.
YanıtlaSilgüle güle gittiği kesin tontinim :)
YanıtlaSilben sadece büyük iddaaları olanların o iddaalarına sahip çıkamadığını anlatmak istedim...
Evet büyük laflar etmemeli insan. asla dememeli. Bir gün hiç ummayacağın biçimde farklı davranabiliyor insan.
YanıtlaSilzaten git dememek ile kal diyememek aynı olmadı hiç..
YanıtlaSil:(
sevmenin bir iddaası olmamalı efsa... gerçek sevginin büyük laflara değil, büyük yüreklere ihtiyacı vardır.
YanıtlaSilsanki birinde hala sevgi var 7. oda ama hangisinde ben çözemedim...
YanıtlaSil