09 Şubat 2010

FIRTINA ÖNCESİ / DÜĞÜM 4

Haziran 1999, Kaş



Kasım Hoca: Zeynep gelmeyecek mi?
Sinan: Bu haftasonu Santa Fe'de olacakmış.
Sıla: Bayılıyorum şu kadına. Ne iş yapıyor demiştin...
Sinan: Yaratıcı Yönetmen...
Kasım Hoca: İç geçireceğine, seneye Güney Amerika'da kongre bul da ona katılalım bizde...

Dolu dolu kahkasını atması ile ayağa kalkması bir oluyor hocanın, teknenin hazır olduğunu bildiren kaptanın sesi ile hepsi toparlanıyor. Sinan geldiğinden beri ilk defa dalışa giderlerken, Hocanın ısrarı ile ekibe dahil olan Sıla, tekneyle açılmanın keyfini kaçırmıyor. O dalmasa da bol bol yüzüp, güneşin bedenini ısıtmasına izin veriyor.

Akşam üzeri, güneşin renklerini harmanlayıp sohbete, biralarını yudumlayıp keyiflerini çoğaltırken, Sinan'ın telefonu çalıyor. Yüzünde mutluluk yerine bir gerginlik, önce telefonun Zeynep'ten olduğunu anlamıyorlar. Bir süre sonra Sinan'ın sesi diğer müşterileri rahatsız edecek kadar yükseliyor. Sonra aniden susuyor. Yutkunuyor. "Sen bilirsin Zeynep" bir kaya gibi otelin havuzuna düşüyor. Her yan ıslanıyor, herkes üzerinde ne varsa kendini onunla korumaya çalışıp, kafalarını devekuşu misali gömüyor. Masaya döndüğünde, ne hoca ne Sıla ne de Sinan bir çift laf ediyor. Biralarından bir kaç yudum adıktan sonra, Sinan; "abi ben kalkayım, sizin de keyfinizi kaçırdım" deyip kalkıyor. Sıla, Sinan'ı ilk defa pes etmiş görüyor; bir arenanın orta yerinde, az önce açık pelerini ile gücüne güç katan matador, yere sinmiş, etrafta koşuşturan palyaçolar tarafından kurtarılmayı bekliyor. Aldığı darbelerle acısını belli etmese de giderken ardından kan damlıyor. Hoca, "yemeğe in diyor, rakı balık sensiz olmaz." O gece Sinan ne yemeğe ne de yemek sonrası Mehtaplı Geceler eğlencelerine katııyor.

Sıla, sürekli arkası dönük olan kapıya bıraksa da gözlerini, Sinan o gece uzunca bir süre gözükmüyor. Sıla, gidip yanına uzanmak istiyor. Öylece sessizce, yüreğini Sinan'ın yüreğinin yanına koyup bir uykuya daldığını hayal ediyor. Fasıl grubunun çalgıcıları gırtlak nameleri ile şarkıları dillendiriyor, o şarkıya hem hocasının hem de kendinin eşlik edişine tebessüm edip, feleğe küskünlüklerine kadeh kaldırışlarını görmezden gelip, yüklendikleri duyguları kendi içlerine gömüyorlar.





Hoca; "Aşkı, dermanı olmayan derde dönüştüren tüm yüreksizlere" diye bağırınca, ses buluyor sesi, "küsme be hoca, felek değil ki suçlusu, biziz..."

Sinan kocaman bakışlarını alıp yanına, oturuyor Sıla'nın karşısına. O gece içkiler su olup akıyor, her bir yürek suyu taşmaya hazırlanan barajlar gibi kapaklarını açıyor. Kadehe eklenen her buz, yürekten bir sızıyı döküyor, masa örtüsü yeniden dantel dantel işleniyor her bir gözyaşında. Masa tığ işi sızıyla örülmüş; göz nuru her bir iplik, her bir düğüm bir yürek emeği.

Hoca'nın ısrarı ile Sıla sazcılardan izin isteyip, çıplak ses bir şarkı söylüyor, Kaş susuyor, Meis ağlıyor...




_____________________________________________________________
Fotoğraf / İnternet
İlk şarkı Yeni Rakı Fasıl - Serap Kuzey - Ben Küskünüm Feleğe


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...