Merhaba Sevgili Evren,
Devam edelim mi kaldığımız yerden...
OLAY:
Salondaki büyük masada yemek yerken, sessiz ve sakindiniz. Sohbet; günler öncesinde yerini derin iç seslere bırakmıştı. Aniden çalan telefon ile onun masadan kalkışına ve hatta sırtına dönüşüne anlam verememiş ve az sonra şakıyan sesini duymuş ve şaşırmıştın. Telefon görüşmesi bittiğinde, "hayırdır" der gibi bakmıştın, "şantiyeden bir arkadaş sadece"... Verilen cevabın yüzde yarattığı anlamsız tebessümü anlamaya çalışırken de bakmaya devam ediyorsun sessizce... Onun, gülen sesi, yüzü ve gözlerini anlamaya çalışırken; o, "yahu valla, sen şimdi böyle bakıyosun ya, sinirim bozuldu benim, ondan gülüyorum" demişti...
ÖĞRENİLEN:
Unutmaki, heyecan önce sesle ele verir kendini, sonra bir gülümsemeyle, sonra inkarla... Duyarga her ne kadar eklem bacaklılara özgü; başın ön bölümünde bulunan, eklemlerden oluşmuş hareketli duyu alma organı olsa da, senin gibi yüreği kocaman insanların da bir süre sonra antenleri gelişir. Gözlem yeteneği güçlü, karşısındakinin hal ve tavırlarını o güne kadar dikkate almış biri olarak hemen fark edersin, değişimi. Böyle bir değişimle karşılaştığında ilk tepkin, güveni devam ettirmek niyetiyle, eyvallah olmasın söylenene; karşındaki ses titrediğinde sebebi sen değilsen, şahidi de sen olma!
Fotoğraf / Crystal Newton