Geçen sabah bir konuşmanın ortasında dedi ki doktorum, sen insan seviyorsun. Fark etmiyor senin için, kilosu, boyu, posu, konumu, yaptığı iş, dili, cinsiyeti... Sen insan seviyorsun. Gözlerin parlıyor senin, Hasan Efendiyi de, Doktor Olgun'u da, çaycı Beyazgül'ü de aynı içtenlikle selamlıyor ve ışıldıyorsun. Sonra bir arkadaşını görüyorsun, aynı içtenlik ve samimiyetle ona da gülümsüyorsun. Sen, insan seviyorsun. Derdin insan senin. Ayırmadan sevmen bundan.
***
İnsanlar üzerine düşüncelere dalınca, içinden çıkılmaz bir yola giriyor insan. Beyatlı'nın dizeleri geldi aklıma, nerde okudum bilmiyorum aklımda kaldığı kadarıyla: Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala gibi birşey diyordu şiirlerinden birinde. İnsan da benzer hem uzun hem güzel bir masala. Her masal gibi insanın yaşamı da ders verir insana, elbet, anlayana.
***
Demir almak vakti gelmişse der bir başka şiirinde... Ne çok demir aldım diye düşünürüm bazen. Üstelik, gemideki ben olmam çoğu zaman.
***
Bazen, bir mutsuzluğu anlatırken, neden serzeniş olup ulaşır benden ötedeki yüreklere ki kelimelerim. Bakarsın, karşındaki de benzer bir hal üzerinden, senin sözlerinin onda yarattığını anlatır ki bu serseniş değildir. Ben bu dengeyi çözemedim. Karşılıklı edilen sözlerden, ilk söylenen serzeniş, sonradan gelen; ifade ediş.
ben bütün hüzünleri denemişim kendimde,
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını,
bir bir denemişim bütün kelimeleri,
yeni sözler buldum seni görmeyeli
der ya Süreyya. Var mı sahi, yepyeni kelimeler, biri bana da öğretmeli. Kelimelerim, şairin de dediği gibi, kifayetsiz kalıyor çünkü.
***
Yüzümü size çeviriyorum, siz misiniz? diye sorar Cansever,
Biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin
Nereye, ama nereye olursa gitmenin
Hüzünle karışık bir ağrısı.
diye bitirir dizelerini. Gitmek, zordur. Kalmak zor...
***
Dün seyrettiğim bir dizide, kadın diyordu ki adama, geleceğimizi değiştirebiliriz, ben gitmeye hazırım, başka bir kente, başka bir hayat kurmaya hazırım. Adam, karısına sessizce baktı. Kadın; bir yanın gitmek bir yanın kalmak istiyor değil mi? dedi. Adam, karısına sessizce baktı. Kadın, bu evlilik bitemez dediğinde, hiç aklına gelmemişti değil mi, sebebinin senin kararın olacağı dedi. Adam, karısına sessizce baktı. Kadın, sen seçimini yaptın dedi. Ağladı.
***
Kadına özgü müdür, erkeğin söyleyemediğini, kıvrandığını görüp de son sözü söyleme hali. Hani kendi inandığı ve seçtiği bir durum değilse bile, bunu dillendirip, havada asılı olanı dinlendirme hali.
***
Bu gibi durumlarla karşılaştığımda hep aynısı olur, kendimi, bir köprüden geçerken bulurum. Durur etrafıma bakarım, çoşkun denizlere, güneşe, bulutlara, kuşlara ve ormana. Düşünü kurarım, o anda orada olmasaydım nerede olurumun. Şelaleye takılır gözüm, anlarım. Gözyaşlarımdır taşkın akan; yaşamak telaşı alır beni, şairi anarım.
Hiç böyle ısınmamıştım;
Daldaki vişneye,
Vitrindeki aydınlığa,
Salça kokusuna mutfağımın,
Akan dereye, uçan buluta,
Hiç böyle ısınmamıştım yaşamaya.
Öyleyse, neden üşüyorum şimdi.