08 Eylül 2011

Ufak Şeyler



Ufacık şeylere kocaman tepkiler veriyorum... Koca yüreklisin deseler de bazen ufacık şeyleri yüreğime sığdıramıyorum. Enerjim düşüyor, ışığımsa hemen soluyor. Kısa zaman içinde yeniden koşuştururken soran gözlerle bakanlara, enerjimi kıskanacağınıza sabahları gülümseyerek uyanın diyorum. Gülümsemenin sihrine inanıyorum. Çevremdekileri sıklıkla bana teşekkür ederken duyuyorum. Onlar teşekkür ettikçe teşekkürlerim çoğalıyor daha da kocaman gülümsüyorum. Söylemiş miydim, bu kadar kocaman gülümseyen ben kolaylıkla ağlıyorum. 



görsel / deviantart

07 Eylül 2011

Aynadaki Aşk



İnsanın en büyük mutluluğu unuttuğu kendiyle karşılaşması galiba hiç beklemediği bir anda... 
Adına ne dersen de, AŞK olunca içinde bir başka bakıyorsun hayata. 
Anlamlandırdığından çok başka yere götürüyor seni gördüklerin. 
Sen heyecanlarına yenik düşüp, içindeki yeni yetmeye söz geçiremezsen de, içinin başka bir yerinde soluklanan kadını dürtüveriyor köşe başında oyun oynamak isteyen çocuk... 
Gülümsüyorsun hayatın denkliğine; bir gün bir yerde unuttuğun bir sesle çıkıveriyor hayat yine karşına. 
Ve sen seviyorsun kendini, ilk günkü gibi... 
AŞKla... 



ne güzel bir aynasın bir bilsen...




görsel / deviantart

04 Eylül 2011

İki Kişi




"İki kişi birbirini çok sevse bile bu yetmeyebilir mi?"

Seyrettiğim diziden bir replik... Seyrettiğim dediysem ne adını biliyorum ne de konusunu... Oradan oraya gezinirken denk geldi cümle... Yazdım bir kenara, üzerine bir gün yazmak için. Kaldı öylece... 

Balkonda oturmuş Eylül'ün gelişine, onun az önce ellerimi tutup "ben istemez miydim bu gece sen de olasın" deyişine, havalar serinlediği için üzerime aldığım şala tutunan anılara gülümserken aklıma düşüyor cümle:

"İki kişi birbirini çok sevse bile bu yetmeyebilir mi?"

Üzerine ne çok şey düşündüm... En çok da geçen yıl bu zamanları... Sevmenin, ve hatta aşık olmanın tek başına yetemediği o zamanları. Balkonda -artık manzarası boş bir araziden okula dönen o balkonda- oturmuş; Eylül'ün gelişine, onun az önce ellerimi tutup "ben istemez miydim bu gece sen de olasın" deyişine, havalar serinlediği için üzerime aldığım şala tutunan anılara gülümserken çok sevdiğim bir adamın da dediği gibi, akıp giden zamana not alıyorum. Zamansızca aklıma düşüşüne bir anlam yüklemek istesem, bu kesinlikle özlemek olurdu biliyorum.  Ya da onun hep dillendirdiği gibi, özlemek bir bütünü ve parça parça her bir anı... 

"İki kişi birbirini çok sevse bile bu yetmeyebilir mi?"
Yetmeyebilir...
Yetmez!
Sevmek;
özlemek gibidir,
bir bütünde ve parça parça her bir an'dadır.




görsel / deviantart



31 Ağustos 2011

Günler Geçip Gidiyor

Bir bayram daha geçiyor... Sabahın erken saatlerinde başlayan bayram ziyaretlerinin sohbetine doyum olmuyor. Günlük koşuşturmanın yanında deniz kenarında olmanın da verdiği bir rahatlıkla misafirler gider gitmez plaj kıyafetleri kaldığı yerden hükmünü sürüyor. Havlular omza atılmış, deniz gözlükleri aranırken; kendinden önce sesi gelenler bu sefer kahkahalarla karşılanıyor, ne de olsa ev halkı suç üstü yakalandı, gelenler de bu fırsatı değerlendirip bir kahkaha daha patlatıyorlar: Nasıl da yakaladık...

Bilmem kaçıncı kahvelere bilmem kaçıncı fallar eşlik ediyor. Dilenen hep aynı; iyiler güzeller olsun kötüler bizden uzak dursun...

Öğle sıcağı bastırınca kapış kapış giden gazetelerden birinin üçüncü sayfasındayım... Kara bir bulut gibi çöküyor kelimeler yüreğime... Sıkışıyor... Ağrıyor... Acı sanki her yerde. Söyler misiniz ne oldu o iyi dileklere. 

Telefonun susmayan öbür ucunda bir ses "ben seni hiç unutmadım, senin yerin çok başka" diyor. Gözlerim doluyor. Ben de unutmadım ama... aramak nedense hiç aklıma gelmiyor. Yüreği sahte olmayan insanlardan o... işi düştüğü için değil, yüreğine düştüğüm için arıyor. Ziyaretime geleceğine söz veriyor. Gülümsemem yüzümde asılı kalıyor. Eskiye gidiyorum, onun da içinde yer aldığı anılar yumağını kucağımda buluyorum. Bir kedi misali oyun oynayıp keyif almayı ne zaman öğrendim sahi ben?

Bir bayram daha gelip geçiyor. Eski bayramların tadı yok diyenlere, yenisinden tat almayı öğrenin derken buluyorum kendimi. Anılar güzel elbet, o anılarda yer edenlerin olmayışından belki de özlem duymak. Ama yarın, yeni anılar olacak bugünün de tadını çıkartmayı öğrenmek gerek.

Tüm bunları kaleme alırken, gülümseyen halimi yakalıyorum... Ben son zamanlarda daha sık gülümsüyorum. Aşkın yüreğimde olduğunu fark ettiğimden beridir, eskiye de, yeniye de, olana da, bitene de... hep gülümsüyorum... Ben gülümsedikçe hayat da bana gülümsüyormuş gibi garip bir fikre kapılıyorum. 




29 Ağustos 2011

Pamuklara Sarılmak



en nazlı gününüzde
kuş tüyü yastıklara gömülüp
kalkmak istemezsiniz ya yataktan
yüreğiniz pamuklara sarılsın da 
hiç kırılmasın istersiniz ya yorganı usulca üzerinize alırken

sonra aniden hiç beklemedik bir anda
içten sımsıcak bir öpücükle uyandırıldığınızda 
yüzünüzde kocaman bir gülümseme ile yeniden doğmuş gibi olursunuz ya 

öyledir bayramlar anne babayla olunca

***

iyi ki ben hala çocuğum dediğim bir bayrama açacağım gözlerimi yarın sabah

siz de kendinizi özel hissettiğiniz bir yerde olun dilerim
yüreğinizce olsun bayramınız
yüzünüz gülsün kocaman

***
sizlere bir de ikramım var
bayram şekeri niyetine beş altın kural

 1. Kalbinizi nefretten uzak tutun 
2. Beyninizi telaşlardan uzak tutun. 
3. Basit yaşayın 
4. Daha fazla verici olun. 
5. Daha az bekleyin.













görsel / buradan