Benimkisi pazartesi sendromu değil, bildiğin bir iş tatminsizliği... Geçer, geçiyor. İşler durgun, bünye problemli olunca böyle oluyor. Her şeyden bir dert edinme becerisi gelip bedeni sarıyor. Sonra arayışlar, arayışlar...
Kaç gecedir bir sofra kurup rakı içesim var. Kaç zaman oldu, bir rakı masası kurup da dost sohbetlerinde yaşamın sırlarına vakıf olmayalı hatırlamıyorum... Ama bildiğim, rakıyı çok özlediğim.
Eskiden -yani gençken- sanırdım ki içkiyi ne kadar çok içebiliyorsan o kadar marifet, şimdiki yaşlarıma denk gelir, içkinin marifetinin sofrada ne kadar uzun kalınabildiğinde saklı olduğunu öğrenmem. Geçmiş zamanlarda bir sofra kurardım, sanırsın 20 kişilik davet var evde. Hepi topu 5-6 yakın arkadaş bir araya gelip havanda su döveceğiz: Çalıştığımız yeri, Türkiye'yi ve hatta dünyayı kurtarmakla başlardık işe, baktık işin içinden çıkılmıyor, onun bunun ilişkisine bok atar, gece ilerledikçe kendimize döndürürdük meseleleri... Hiç biri çözülmezdi... ya da biz ertesi sabah bulduğumuz çözümleri hatırlayamayacak kadar milyon dünya kafalarla uyanırdık. Öyle çok yer, öyle çok içerdik ki, ertesi gün geceden haz ile bahseden bir tane adam çıkmazdı ne yazık ki...
Bugün dolanırken okunmamış meraklarda, Mehmet Yasin'in yazısına denk geldim: Rakı, kebapla da balıkla da içilmez... Eyvallah da rakı bir zevk meselesi, kime ne diyesi geliyor insanın böyle yazıları okuyunca. Her işi kitabına uydurduk da rakı eksik kaldı sanırsın.
Balık ağlar denirdi bize yanında bir buzlu rakı ile içilmezse... Öyle olmadığını zamanla anladım. Damak zevki gelişmiş bir insan olarak, rakı masasına meze hazırlamak konusunda ciddi ciddi araştırmışlığım ve denemişliğim vardır. Severim. Hem hazırlamayı hem sunmayı hem de rakıya eşlik eden sohbetin içinde olmayı. Rakıyı buzsuz severim, birebir gibi bir ölçü ile çok soğutulmuş rakı üzerine çok soğuk su eklerim. Yanına su alırım, bazen suya buz kattığım da olur... Öyle her yemeğin yanına rakı içmeyi sevmem. Rakıya hazırlanmayı severim. Rakıyı beklemeyi... Yudum yudum keyfini çıkartmayı severim... Kısacası; rakıyı meze etmem hüznüme, ben rakıyı ortak edenlerdenim sevinçlerime...
Rakı üzerine bu kadar yazınca es geçmek istemedim tatlarımı; işte ilk aklıma gelenler...
- Mutlaka Ezine
- İlla ki zeytin, mümkünse kırık ve bol ekşili yeşil
- Kereviz salata ki ben elmalı ve cevizli yaparım
- Patlıcanlı bir meze olmazsa olmazım, közlenerek yapılanıdır makbülüm
- Yoğurtlu bir tat isterim, ya cacık ya da biber borani azıcık acısı kendinden olmalı tabi
- Ezme şart değil ama olacaksa sarımsaklı, cevizli olmalı, Hayruş usulü
- Denizden bir tat isterim masanın orta yerine; lakerda favorim ama börülcesine de hayır demem doğrusu,
- Kalamar tava ya da hakkı verilmiş bir çızlama keyif katar masaya
- Muska böreği ya da sigara böreği açlık derecesine göre yerini alır illa
- Kavun olmadı mandalina, elma ya da mevsimine göre kaşık ayva
- İlginçtir ki favayla hiç işim olmaz,
- Pilaki, annem yaparsa fena olmaz hani
- Mevsimine göre bolca salatayı rokasız düşünemem mesela
Hımm, sanki zamanı gelmiş bir rakı sofrasını kurmanın, çevresine dostları toplamanın...
Muhabbetinizin bol olduğu güzel zamanlarınız olsun anı kumbaranızda biriktirdiğiniz...
Can cana, cam cama değsin efendim...