07 Şubat 2009

O GECE İLK DEFA



Günlerdir güneşli olan havaya inanamadı o sabah uyandığında… Önemsemedi önce on günden fazladır açan güneşin o sabah görünmemesini… Gelirdi elbet bir yere takılmıştır mutlaka diye düşündü ve gülümsedi aynadaki yansımasına…

O sabah gene uykusuzdu. Gece ikiyi biraz geçene kadar beklemişti adamın aramasını. Adam içince geç saatte mutlaka arar, uzaklarda olmanın özlemini; “Kadın
özledim seni, geleceğim ulan yanına, hadi uyu şimdi”
diyerek dile getirirdi... Bilmezdi adam, kadın her uyanıştan sonra bir daha uykuya yatamaz, düşlere dalardı sadece. Sabah olurdu kadın adamın geride bıraktığı saatlerde hep adamı merak ederdi. Adam bazen aramalara cevap verir, bazen de tüm gün ortadan kaybolurdu.

Kadın o sabah da içindeki korkuyla uyandı güne. Günlerdir güneşli olan havada bir gariplik vardı. Zaten adam da aramamıştı gece. Belki erkenden yatıp uyumuştur diye düşündü. Kötü bir şeyler olmadığını umarak.

İşlerini planlamak üzere masasının başına geçti. Laptop’unu açtı. Yoğun günlük programını gözden geçirdi. Ötelenebileceklere yeni tarihler girdi. Asistanına paslayabileceği işlere gerekli notları düştü. İşlerinin büyük bir kısmını asistanına bırakmış olmaktan huzursuzdu ama bu haftasonu çalışmak için uygun bir zaman değildi. Kalktı koyu bir kahve yaptı. Beklemek dedi…
Beklemek neden boğar bir insanı bu kadar…

Cümlesi bittiğinde…
…..

Kadın : Kaç uçağı ile geliyorsun???
Adam : Her zaman ki gibi 19:30 da havaalanında olurum canım???
Kadın: Bekliyor olacağım kapının diğer tarafında…

Nasıl da beklemişti boşuna. Adam gelmişti de kendini bırakmıştı aslında başka kollarda. Kadın kapı açılır açılmaz anlamıştı adamın bakışlarını kaçırmasında farklı bir suçluluk vardı. Adam öperken kadını, kadın aldatılmış yüreğini eline aldı… Ve adamın kulağına fısıldadı. “Hiç yakışmadı canım sana, hem de hiç”


Kadınla adam o günden sonra bir daha hiç eskisi gibi bakmamıştı birbirlerinin gözlerine…


Ve kadın o günden sonra hiç sevmedi beklemeyi…


Yıllar sonra gene bir sabah uyandığında ki bu sefer neden beklediğini bile bilmiyordu, bekliyordu kadın. Hayatında belirsizlik olduğunda hayatı duracak kadar kontrollüydü ve hayat her seferinde kontrolün onun elinde olmayacağını ona öğretiyordu. Ama kadın inatla her seferinde kontrol onda olsun diye onlarca soru soruyordu hayata, çoğu cevapsız kalan…
...


Cevapsız bir sorunun muhatabıydı o sabah ve ne olacağını bilmiyordu. Gene de sabahtan başlamıştı hazırlanmaya geceye… Kuaföre gitti. Saçını boyattı. Ağda yaptırdı. Manikür, pedikür… Klasik bir kadın telaşıydı yaşadığı. Kaç defa gitti eli telefona saymadı… Ama aklından kaç defa aynı soruyu sorduğunun biliyordu…
Bir de bu gece orada yalnız olmak istemediğini…


Eve dönerken adamın en sevdiği şarabı aldı. Gece başlamadan belki bir kadeh şarap içeriz diye düşündü. Kadehlerine baktı sanki yerlerinde olmamak gibi bir seçenek varmış gibi… Gece bittiğinde belki eve dönerler diye düşündü. Yatak odasının kapısını açtı. Uzun zamandır bu odada uyumuyordu. Hatta bu eve taşındığından beri hiç uyumamıştı. Mis kokulu çeyiz sandığından çıkardığı en sevdiği çarşafları yaydı. Yatağının sol yanına baktı. Kapadı kapıyı…


Evden çıkmak üzereydi. şaraptan bir uydum aldı. Aynadaki yansımasına baktı. En güzel maskelerinden birini seçti kendine ve kapadı kapıyı…


Araba kalabalığın içinden geçerken kadın maskesinin ardına gizleniyordu. O başkaları için her zaman parlayan bir yıldızdı. Araba ineceği yere yanaştığında, dışarıdaki yağmuru fark etti ve bir de hala adamı beklediğini. Kapıyı açan bodyguard şemsiyeyi tuttu kadının güzelliği bozulmasın diye… Kadın ilk adımını attığında flaşlar da patlamaya başladı ardı ardına… Kadın en büyük korkusu ile yüzleşiyordu. Kırmızı halıda tek başına yürüyemeyecek kadar güçsüz hissediyordu kendini. Muhteşem yalnızlığının fotoğrafları çekiliyordu art arda… Kadın ağlıyordu gülümseyen maskesinin altında…Bakar mısınız bakar mısınız bağırışları arasında ilerlerken kapıya, flaşlardan farklı bir ışık gördü. Adam oradaydı, kalabalığın içinde. Gelmişti. Yanında değildi ama oradaydı işte. Ve kadına uzatmıştı elini. Kadın baktı adama.
Gülümsedi. Son bir poz için kameralara döndüğünde... Maskesini fırlatıp attı.
Artık ihtiyacı yoktu sahte gülüşlere... Kadın hiç olmadığı kadar dipdik duruyordu ve gülümsüyordu adama. Kendinden emindi kadın ve biliyordu adam. Kadının gözlerinin içi bundan daha fazla gülemezdi...

...

Kadın ve adam gece boyunca yanyana durmadılar ayrı ayrı girdikleri kapıdan o gece beraberce çıktılar.

...

Ve
Kadın
İlk defa o gece...
Kontrolü adama bıraktı…

__________________________________________________________

06 Şubat 2009

KARŞI KIYI




03.10


Saat 03:10’u gösteriyordu son maili attığında…

“geldim demekle eşti arayışın
ve gittim demek kadar acıttı içimi”

Son satırlardı hayata kazınan. Kalktı masasının başından. Koridorda yürüdü yavaş yavaş.
Üstüne giyindi kadınlığını, telaşını ve sevdasını yavaş yavaş.
Aynada baktı kendine…
Saçını taradı, rujunu sürdü, yavaş yavaş…

Kadın adamla ilk karşılaşmalarında en güzel haliyle olmak istiyordu. Hazırlandı o yüzden yavaş yavaş. Zamanı durdurmak ister bir hali vardı. Kapıyı kapadı. Kilitledi yavaş yavaş
Merdivenlerden indi. Telaşsız ve sakindi. En az 1 saatlik bir yolu vardı. İki saat önceden çıkmıştı yola, sevdiği adama giderken zamanı olsun istiyordu. Direksiyona oturdu.
Arabayı çalıştırdı. Radyoda bir kanal buldu. Koyuldu yola yavaş yavaş.

Yol boyu düşündü kadın, daha ilk karşılaşmalarıydı ama ne çok şey yaşamışlardı anlarda…
Korkuyordu kadın, anlar kadar güzel olmazsa karşılaşmaları diye ve yavaş yavaş yol alıyordu bu düşüncelerle…

Limana geldiğinde, arabayı park etti. Arabadan inmeden önce saatine baktı. En az 20 dakika vardı. Ne demişti adam, 20.40’da orada olacakmış. “En erken böyle gelebiliyorum yanına. Çok kalayım istiyorum yanında.”

Kadın çay bahçesindeki boş masalardan birine geçti, limanı görecek şekilde oturdu ve bir çay söyledi. Çayı şekersiz içerdi ama gene de karıştırdı yavaş yavaş…

Uzaktan çok uzaktan gördü önce, yakınlaştıkça, hızlanmaya başladı yüreğinin atışları.
Adam binmiş miydi o gemiye onu bile bilmiyordu aslında. Son konuşmalarında
adam geleceğim demişti. “Bekle beni, geleceğim.” Kadın da “Bekliyor olacağım karşı kıyıda demişti.” Adam duymuş muydu bilmiyordu. Bir daha da hiç konuşmadılar adamla bu konuda. Çayından bir yudum daha aldı biraz telaşlanarak. Gemi yanaşınca limana, kadın kalktı hızlı hızlı yürüdü limana doğru. Yaklaştı karşılama kapısına saatine baktı 20.40’tı. Tam saatinde yanaşmıştı gemi.
Kadın karşılama kapısının ardında bekledi…
Kadın kapıda bekledi…
Kadın adamı bekledi…
Kadın bekledi…



Kadın hızlı hızlı yürüdü arabasına
Zamanı ileri almak telaşı sarmıştı kadını.
Arabaya bindi. Hem ağlıyor hem de sövüyordu hayata…
Söz vermiştin dedi...
Hayata kazıdığı son söz de bu oldu.



Adam ertesi gün gazeteyi açtığında başlığa takıldı önce
“Yalova – Bursa yolunda beklenmedik bir kaza”
Haberdeki her ayrıntıyı okudu defalarca…
Oturdu olduğu yere. Bir sigara yaktı. Derin bir nefes aldı.
Gemiden inmeye cesaret bulamadığına artık daha fazla yanacaktı.



_______

05 Şubat 2009

ÖRTÜ


Bu Gece, Belki! (*)

üzerine düşülen küçük not


Bu gece üstüm açık uyuyacağım

Belki gelip sarılırsın diye

Huzurdan ilmek ilmek dokunmuş

Renklerini aşktan almış
bir örtü olursun üzerime

Kimbilir bu gece

Sen uyursun benimle

Uzaklardan
çok uzaklardan gelip

Sarılırsın bedenime

______


YOLCULUK


Yüreğimde bir sızı kalacaktıysa da
Gelmediğin için değil
Gelip de gittiğin için olsaydı bari...


Tutacağım elini
Son sözlerin mi olacaktı yani.
Sana inanmışlığın hüznü
Son aldanışın eseri şimdi

Ben sana sevdalandım
Sana sarıldım
Seninle uyudum sanıyorsun

Sen daha anlamıyorsun
Ben bendeki seni sevdim en çok
Ellerini tutacağım demiştin

En büyük acın içinden çıkıp da

karışınca güne
Ben sen de yok olma pahasına
Senle bakacağım yüreğinin derinlerine
Acının yokluğu geride koca bir
boşluk bırakacak
sen bana kızacaksın umarsızca
Ama gene de geleceğim sana
Tutacağım elini
Seveceğim yüreğini
Bilsem de aslında senin için
Karanlıkta bir yalnızlık duygusuyum sadece
Ve bilsem de aslında sen bana değil
Sendeki bana sevdalısın


İçerlemiyor değilim ama
Boş ver sen bana bakma


Ben bineceğim bir otobüse
Yol boyu terettüt edeceğim içten içe
Ama sen dememiş miydin bir seferinde
Tereddüt etmek iyidir
İnsan doğruyu bulur yüreğinde
Ben sadece yüreğimi alıp yanıma
Geleceğim yanına
Kırsam da kırılsam da
Sürse de bir gün bir gece
Gene de geleceğim yanına
Tutacağım ellerinden
Öpeceğim doya doya
Başka hiç bir şey için söz veremem ama
Tutacağım ellerinden...
...

______

04 Şubat 2009

VERTISUS


Bir aydan fazladır görüşmüyorlardı…
Kadın masasının başında son katılacağı kongre bildirgesini hazırlarken, konuşmaları geldi aklına:
...
- Sana geleceğim bu gece
- Hem de bu gece nasıl olacakmış o
- Bulduğum ilk araçla
- Zaten gecenin bu yarısı kesin bulursun bir araç
- Koşarak gelirim ben de…
...

Ertesi gün gelen maille adamın ne kadar ciddi olduğunu anlamıştı. Lütfen Ciddiye Alın başlığındaydı... Sevdiği adamdan geliyordu. Heyecanla maili okumaya başladı. Sevgilisi gene harika bir öykü kurgulamıştı. Sevdiğine Koşan Adam – Vertisus adında. Ve bir link vardı mailin sonunda.
www.sevdiginekosanadam-vertisus.com.tr İnanamadı. Linke tıkladı. Adam yola çıkmıştı o sabah. Yıllık izninden 10 gün almıştı. Üzerindeki tişörtte SANA GELİYORUM… yazıyordu. Deli demişti içinden. Serseri…


Yola çıktığının 5. günüydü
Sabah haberleri sevgilisinden bahsediyordu.
Kadın adamın açtığı bloga kendi düşüncelerini giriyordu fırsat buldukça.
O sabah şöyle bir not düştü tarihe…

"Haberin geldi… 72 saate kadar burada olacakmışsın. Görmelisin yüreğimi, hızına erişemez oldum. Ellerim ayaklarım telaşta… Nerede duracaklarını bilmiyorlar haberin geldiğinden beri dağınık şimdi tüm düşünceler…

En sevdiğin yemekler yapılmak üzere sıraya girdi bile. Önce pazara çıkılmalı… Yaprak alınacak, bir de patlıcan. Yoksa bir rakı sofrası mı kursam ? En sevdiğin balık ve deniz mahsulleri… Yanına sadece bol salata tabi bir de sarma."


Gelmesine kırksekiz saatten az bir süre kala telefon acı acı çaldı, yüreği hop etti kadının.
Telefondaki ses;
"Yakınınızmış cep bilgisayarında sizin adınız kayıtlıydı o nedenle aradık. Gelseniz iyi olur…"

Kadın olduğu yerde yığılıp kaldı. Yola çıkacak gücü kalmamıştı. En yakın arkadaşından yardım istedi. Yolda olup biteni anlatırken…

“Doktorlar aradı. Önce inanamadım olduğum yere yığıldım kaldım. Canım ya İstanbul’a kadar gelmiş. Taksim’de kısa boylu, çelimsiz, cılız bir adam kollarından tutup sarsmış. Görgü tanıklarının söylediği bu… Birden çıkmış karşına adam sabah sabah. Adam koşarak uzaklaşmış sonra...
Bizim ki yığılmış kalmış sokağın ortasına. Çevreden görüp de hastaneye kaldırmasalar…”

Ağlamaya başladı kadın kelimelerin ortasında. Deli dedi… Koşarak sevdiğine gitmek ancak bir delinin işi zaten. Kadın bu düşüncelerle hastaneye vardığında...


________