06 Nisan 2009

BENİ BENİMLE BIRAK



Kadın sabahın ilk ışıklarına gülümseyerek MERHABA dedi. Yeni bir gün başlıyordu gene. 63 yıldır hep umutla kalkardı yataktan da sonra ne olurdu bilemezdi. Gün uzarken geceye umut da onla mı giderdi anlayamazdı.

Kontrol günüydü bugün. Sevmezdi kontrol günlerini. 10 yıl önce kalbi teklediğinde “doktor üzmeyeceksin bu kalbi, canın sıkılmayacak ona buna, dikkat edeceksin. Seni sevenlerle mutlu olduklarında beraber olacak gerisinden uzak duracaksın" demişti.

Daha 40’larında bile yoktu doktoru. Önemli başarılara imza atmış yakışıklı bekar bir adamdı. Ne de çok kızmıştı genç doktora. Ne yaşadın ki sen diyecek oldu, sustu. Ne çok korkmuştu ölümden o gün.

Kızı daha yeni evlenmişti. Torunun göremeyecek miydi? Damadı sevememişti. Bir zeka pırıltısı yoktu genç delikanlının bakışlarında. Durgun bir hali vardı, kendisi ancak pişmemiş sarımsak yer tansiyonu düşer ve bu kadar durgun olurdu. Ama kızı sevmişti genç adamı. Evlendikleri gün de aynı temennide bulunmuştu.

Yeter ki mutlu olsunlardı. Heyecanlarına yenik düştüğü 30’lu 40’lı yaşlarını anımsadı. Ne hareketliydi. Ne neşeli. Düşer düşer ayağa kalkardı. Şimdi öyle miydi? Ne de olsa kaç yangın geçti bu yürekten kaç yara aldı ruhum diye düşündü. Arkadaşlıkları, para sıkıntıları, sosyal çevresi, ailesi, kız kardeşi, çocukları, eşi, abisi... Kimler kimleri çağrıştırdı. Radyoda çalan şarkı ile kadın hayallere daldı.


Beni benimle bırak giderken
Başka bir şey istemem ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun
...
Sanma ki senden senin uğrana verdiklerimden
Geriye bir şey isterim sen ayrılırken
Sanma ki senin için yaptıklarımın
Hesabı sorulacaktır senden


Kim kimin için yazmıştı acaba diye düşündü. Bu şarkıyı bilmezden önce kendisine yazılan cümleyi hatırladı. Gözyaşına karşılık yazılan o uzun mektuptan arda kalan tek cümleyi

Beni bana bırak ben seni sana bıraktım.

Adamı düşündü, biliyor muydu acaba bu şarkı sözünü. Kendisi ile konuştuğunu fark etti: “aslında hepimiz insanız aynı duygularla yoğruluyor aynı hislerle boğuşuyoruz.”

"Beni bana bırak ben seni sana bıraktım. " demişti adam giderken...

Oysa adam onu alsın kendine götürsün istemişti de diyememişti adam kapıyı kapatırken.

Özdemir Asaf'ın da dediği gibi.

NOKTASIZ
Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin.


Adamı gülümseyerek düşünmesi kadını düşündürdü. Yaşanmışlıklarına sığdırdıkları duygular gelince aklına, gözyaşına söz dinletemedi. Adam en çok buna kırılmıştı, incilerini adamın yüreğine bu kadar kolay bırakıvermesine. Ağlamazdı adam. Öfkeye dönüşürdü gözyaşları. Sevmezdi hüznünü paylaşmayı. Saklardı kendini kendine, hüzün yüreğine hapsolurdu. Adamı hiç öyle görmemişti hatta düşünmemişti. Kadın şiirleri ezbere bilmezdi, baş ucu kitabı yapar fal bakardı şiirlerden kendine.


AĞLAMAK
Ağlamak
Unutmak kadar kolaydır inan
Sevin ağlayabiliyorsan
Sevin ağlıyorsan
Gül ağlayabiliyorum diye
Gül ağlıyorum ağlaıyorum diye
Sana bir şey yapamam
Ağlayamıyorsan



Heybetli bir adamdı. Güzel bir yüzü kocaman elleri vardı. Kendi ellerine bir daha baktı. Sahi ne de küçük kalmıştı elleri adamın avucunda. Gülümsedi. Ellerini severdi kadın. Tırnaklarını. Kırışlıklarına baktı. Kum tanelerini tutmaya çalışırken ki hallerini anımsadı. Nasıl da güçlü, nasıl da inatçı elleri vardı. Şarkı sözlerini mırıldanırken, Kum tanelerinin bıraktığı kırışıklıklara baktı.

Beni benimle bırak giderken
Başka bir şey istemem ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun

Adamın zekasına bir kez daha hayran kaldı. Ne de olsa ya ayrılmayacak ya da rakip olacaklardı. Adam son hamlesini çok zekice yapmıştı.
Zaten aşık olduğu zekası değil miydi? Nasıl da ustaca ve bilgece cevaplar verirdi bana diye düşündü. Nasıl da zorlardı beni. Zaten en çok da zorlayışını sevmişti.

Gözünde bir anı belirdi yüzünde bir gülümse. Utandı bu yaşta adamla uyanışına. Bedeninin o günkü gibi yanışına. Adamın koca ellerini hissedişine. O ellerin bedenini sarışını hatırlayışına öfkelendi. Nasıl da izin vermişti. Hayat dedi nereden alıyor nereye getiriyor. Hayal koridorlarında yolculuğu devam ederken radyoda anons geçti. Saat 9 haberlerine kulak kabarttı. Bu memleketin hali giderek kötülüyor dedi. Güne geç kalmanın heyecanıyla yataktan kalktı az sonra torunu gelecekti. Allahtan torunu kendisi gibi hareketliydi, zekası gözlerinden fışkırıyordu. Şimdi fırtına gibi içeri girer

“Anane sadece bu kadar mı hazırlık yaptın” diye azarlardı. Sonra kucağına atlar. Sımsıkı sarılırdı. "Özledim seni, kokunu" derdi öperdi. Kokuya önem verirdi. Daha küçücüktü "Ananen nasıl kokuyor" diyenlere "Temiz" derdi. Duştan çıktı kapı çaldı. Derken başladı yaşam kendi rutininde dönmeye. Kahvaltı masası günün telaşını yaşarken, kadın şarkısını mırıldandı.

Beni benimle bırak giderken
Başka bir şey istemem sen ayrılırken
Bana bir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun

Senin olsun


Kahvaltı masasından izinle kalktı.
Odasına dönüp kafasını kurcalayana bir fal baktı:

KALAN
Bir şey kaldı gecelerden birinde Senden.
Öncesinde bilinmemiş birşey,
Silinmez bir ses gibi giden..
Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
Bir şey kaldı senden
Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı.
Veriliş rengi başka, alınış rengi başka..
Söylemeye vakit kalmadan
Dudakların altına bırakılmış bir şey.
Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta..
Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı.
Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden,
Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz..
Seninle dolu, seninle sensiz bir şey..
Arandıkça bulunmamış yıllar yılı,
Bulundukça aramaklı.



______________________________________


Fotoğraf / Morning © Robert Strahinjic
Şiirler / Özdemir Asaf
İlk Yayın Tarihi / 09.11.2008
Şarkı Sözü / Mehmet Teoman

İSTEMEM



Yazıp sildiğin kaçıncı başlangıç bu. Daha kaç kez sonunu görmeden baştan sileceksin. Sonra da benim kaderim bu diyeceksin. Söylesene, sen devam etmek istemezsen, sen bir yanlışlık var dersen, sen sonunu merak etmezsen, o sonu değiştirmek istemezsen yazılır mı hikayeler.

Sen masallara inandın diye, hep mutlu olmak zorunda değil ki sonu. Bir kere mutlu olmadı diye, masallara kulakları tıkamak niye. Daha ne kadar kapatacaksın kapılarını senin dışındaki evrene söylesene. Kapını her çaldıklarında arka odalara kaçmalarda neyin nesi? Yakışıyor mu sana?

Her insan kendi masalını kendi yaratır ve kendi kahramanlarını kendisi belirler unutma. Sen prenses olmak istersen ve bir prens tarafından uyandırılmaksa niyetin, masal aynı cümle ile başlamasa da benzer bir cümle ile bitebilir sonunda.

Sen istersen...


- İSTEMEM


O zaman başkalarına bel bağlama. Sen istemedikten sonra onların yapacakları birşey kalmıyor, anla artık ve devam et kendi kurguladığın yalnızlık masalına... ve en önemlisi mutlu olmayı öğren seçtiğin masalda.


_______________________________


Kırmızı Günlük, Prenses'e yazmış bugün, yazdığım yorumdan sonra aklıma takıldı hem prenses olmak istemeyeceksin hem de olamadım diye üzüleceksin. Olacak iş mi yani?

_______________________________


05 Nisan 2009

TEKRAR



___________________________________________

Yazma artık dedi... Neden ki dedim. Kendini tekrarlıyorsun dedi. Hayat kendini tekrarlar dedim. Durdum, düşümdüm... Ve sordum:


- Bir adam çıktığında karşına, ilk gördüğün de etkilendin varsayalım...

- Eeee..

- E'si, heyecanlanır mısın?

- Haliyle...

- Bu her seferinde benzer midir?

- Benzerdir...

- Kendini tekrarlarsın aslında... Daha basit bir örnek vereğim; sabahları kahvatı eder misin?

- Ederim... de sen bana salak muamelesi yapma istersen, öyle basit falan... Her sabah kahvaltı etmeden çıkmam evden...

- Off, ben anlatamayacağım için tercih basit canım. Kendini tekrarlarsın yani...

- Hayır canım ne alakası var. Bazı sabahlar çeşitleri değiştiririm. Zeytin yemem ya da yumurta... Bazı sabahlar sadecce börek yerim mesala yanında çayla... Bazı sabahlar protakal suyu içerim sadece...

- Ne niyetine?

- Adam demek isterdim de bildiğin üzere kahvaltı...

- Ya bir baştan çıkartma adamı, ciddi bir şeye odaklanıyorum gecenin şu saatinde... Ne diyordum, kahvaltı... Kahvaltı niyetine sadece tercihlerin değişir ama kendini her sabah uyandığında tekrarlarsın. Ben de kadın erkek hikayeleri yazıyorum, kendini tekralamak bundan ibaret aslında. Kelime tercihlerim ise o sabah ki isteğime bağlı, bazen ballı ekmek yiyorum bazen acı bir zeytin denk geliyor kaderime. Tercihlerim oluyor benim de... Canım süt içmek istiyor sadece ya da gidip bir pastanede alıyorum soluğu. Ama her sabah kahvaltı etmeyi seviyorum kendi canımın istediğince.

- Nasıl beceriyorsun bunu?

- Neyi?

- Kelimelerle oynamayı... Kendini tekrarlamak derken ben hep aynı konuları yazıyorsun demek istedim aslında...

- Tam da aksine hep aynı konuyu yazıyorum ben. Bak şimdi ne yazmışm ben kendimi tanıtma kısmında: "Adam ve kadın hikâyeleri yazıyorum, geçmişe, geleceğe ve ana dair. Yüreğimden geçen en çok onlar…" Bu meselenin kahvahtı etmeden sokağa çıkmam kısmı.

Sonra ne demişim: "Yaşama dair notlarım da var aralarda hayata çivi niyetine çaktığım. "Bu kahvaltıda bazı sabahlar yumurtayı tercih ettiğimin bir göstergesi. Anlatabildin mi nasıl dolaşıp geldiğimi?

- Alemsin valla... "Çiviler batar bazen ayağıma bir serzeniş olur kelimelerim." de o sabah zeytini yağlayıp, kekiklemek olsa gerek bu durumda.

- Dalga geçmiyorsan, evet aslında tam da anlatmak istediğim bu. hayat tekralar kendini. Tekrarlarken değişenler olur elbet: kelimelerin anlamı, söylenişin şekli, acının, sevincin, aşkın, tutkunun şiddeti... Ama öz değişmez. Niyet kahvaltı etmektir. Kahvaltı etmeden evden çıkmamamak bir prensiptir. şekil değişir zamanla öz aynı kalır insanda.

- Anladım yazacaksın sen inatla...

- İnatla???

- Yani her sabah kahvaltı etmek gibi ya...

- Keyifle yazıyorum ben her seferinde... Kelimelerle oynuyorum, aynı şeyleri farklı farklı kelimelerle dile getirmeyi seviyorum. Bazne bir şiirimsi bazen bir öykü, bazen öylesine bir sesleniş benimkisi... Duyan olunca, hele de sesime ses verince mutlu oluyorum kendimce. Bak ne diyeceğim sen okuma beni bir süre... Tekrarlama kendini ne dersin?

- Ne o benim kelimelerimle beni vuruyorsun...

- Yok yok yanlış anladın. Şimdi sen diyorsun ya kendini tekrarlıyorsun diye. Aslında hayat tekrarlar kendini. Sen de bile görebilirsin bunun yansımasını diyorum sadece. Tercih senin yani... ben tekrarlamayı tercih ediyorum...Sen...

- Tamam Allahın cezası ben de okumaya devam edeceğim seni... Zaten bir gün okumasam, meraklanıyorum ne yazdı acaba diye...

- Her gün aynı şekilde yazmadığımı kabul ediyorsun yani...

- Ama sen de kabul et aslında aynı şeyi yazıp duruyorsun...

- Hayat kendini tekrarlar her seferinde... Mesela yarın bunu yazacağım sana itafen... Okuma da göreyim...

- Tamam anladık hayat tekrarlar kendini, kısa kes ve bir şarap aç da içelim...

- Bu gece de mi?


_____________________





04 Nisan 2009

KAYA


Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.


Jacob Riis


_____________________________________________


Kırdın beni deriz ya bazen, kırılırız gerçekten, gözlerimiz dolar, ağlayacak gibi oluruz hatta. Yüreğimiz acır ya derinden...



Hiç düşündünüz mü kaç kez vurmuştur karşımızdaki bize sözleriyle, davranışlarıyla, yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla...



Kaç kez vurulmuşuzdur da kırılmışızdır sonuncuda?


_____________________________________________


Fotoğraf / Bulduğum sitedeki bilgi Sinop Kayalıkları olduğunu belirtiyordu. Beni çekense kayanın içinden fışkıran hayattı.


03 Nisan 2009

GİTMELER ÇOĞALDI



Gitmeler çoğaldı bugünlerde...


Akla düştü mü gitmek, dur demek olmuyor... Desen de zaten sesin duyulmuyor...


Bu sefer giden İnandığı Masalları anlatan adam Haşim... İlk tanışmamızda Haşmet diye seslenmeme nasıl da gülümseyerek cevap vermişti oysa...



Geçenlerde LAL gitti. Bazen gitmek gerek dedim kendime, LaL'in gidişine... Ama bugün Haşimin de gideceğini öğrenince, ağır geldi bir haftada iki veda... İnandığım Masalllar benim sorularıma cevaplar bulduğumdu... Zaman zaman açar okurdum eskilerden de... Haşimin eskileri benim yenilerim olurdu. Şimdi, yani bu tarihden sonra bıraktığı bütün izlerde arayacağım cevaplarımı. Teşekkür etmedim belki de hiç sana, bana kattıklarına, sorulara, cevaplara, duygulara, düşüncelere... Yaz demese de yazardım ben ona... Yazdım yüreğimden geçenleri, dilimin döndüğünce...


kimbilir kaç defa yazdım aslında... ve bir kadar da yazmadığım an vardır biliyor musun? seni ilk ne zaman buldum hatırlamıyorum ama o gün de kafamda bir soru, sen de bir cevap vardı mutlaka... mutlaka diyorum çünkü ben seni kendimi bulduklarıma ekledim.

kendimi buldum evet...


kendimi kaybettiğim zamanlarda, buldum dediğim her seferde ve aslında bulamadığımı fark ettiğimde nedense bir masala inandım. senin anlattığın masal değilse de hatırlattığın bir masal vardı beni kelimelerine çeken. şimdi sen gidiyorsun, şairin dediği gibi ellerin durur mu onlar da gidiyorlar ki, o eller ne sorulara cevap verdiler... o eller ki, yürekten taşanı yazdı, akıldan sızanı, muhteşem alıntılar yaptılar bazen, bazen arkasına yarınlarla meraklandırdılar okuyanı, kısacık öykülerle düşündürüp, aşkı yaşattılar, kadın oldular adam oldular monologları diyologlara dönüştürdürler.


sen içinle hesaplaştın da biz durduk mu sanki; biz de hesaplaştık senden sonra. şimdi sen gidiyorsun masal diyarlara, kelimelerin durur mu onlar da geliyorlar ardından... düşüncelerin, duyguların, aşkların, hüzünlerin, soruların, hüzünlerin... bir tek bıraktığın izler kalacak biz de masal tadında ki; o izler kadınlara sürme, erkeklere dövme olacaklar.


yolun açık olsun masalcı... yüreğin mutluluk dolsun, aklına bilmediğin kelimeler takılsın. sorduğun sorulara bulduğun her cevabı bir kenara not etmeyi unutma. belli mi olur büyürsün, torunların olur, an'ları anlatırsın onlara eski bir masal tadında....


sevgiler,

şimdiden özlemle...

KARŞITLIK




özledim demek için çok mu erken
ne kadar oldu ki bendeki yokluğun


bıktım demek için çok mu zaman geçti
ne kadar oldu ki sendeki varlığım


gel demek için çok mu bekledim
ne kadar oldu ki gittiğin


git demek için biraz erken değil mi
daha ne kadar oldu ki geldiğim







_______________



Fotoğraf


ÜÇLEME




Üşümek - Üşütmek - Üşenmek

Her şeyi içselleştirmek



Adamak - Ağlamak - Aldanmak

Her seferinde yeniden başlamak



Sevmek - Sevilmek - Sevinmek

Her an yaşadığını hissetmek



Kanmak - Kanırtmak - Kanamak

Her acıda biraz daha güçlenmek



Uyanmak - Uyumak - Unutmak

Her kişide farklı bir anlam bulmak



Şans Vermek - Şans Tanımak - Şansına Küsmek

Her seferinde aptallığına yenilmek