26 Mart 2010

Kemikler Kırılır İnce İnce, Değer Bilmez Ellerde

Bir şiir okudum... İlk defa... İlk kez şiir okumadım ama o şiiri ilk defa okudum. Ve ilk defa okuduğumda, şöyle dedim:

İliğine kadar sevmek böyle olsa gerek...
Bunu yoruma da yazdım. Yoruma yorum geldi:

Bence de Evren ve yine bence senin de vücudunda yok bir tek kemik aşka uygun olmayan, sen de öylesin :))
Öyle miydim..? Yani ben, yani ben iliklerime kadar sevecek kadar, her bir kemiğimi aşka adayabilir miydim..? Kelimelerim beni böyle yansıtıyor olmalıydı. Sonra uzun uzun üzerine düşündüm; kelimeler, görüntü, algı, insan, duygu, karşılaşma, etkilenme. Kelimeler... Bir insan bir insanı kelimelerinden tanısa sadece, hissettiği; etkilenme, hoşlanma, sevgi, aşk... Hangisi olurdu? İlk görüşte aşk var da, ilk kelime de aşk neden yok! Bence var, en azından ilk cümle de olmasa bile, cümlelerinde kaybolup gitmek var ve onun ihtimallerinden biri de aşk!

Bu sabah düşüncelere yelken almış, yol yol olmuş yüreğimi, iyotla doldurasım var. Alayım kendimi diyorum, yapayım gene, beni benle bırakan ve kendimle uzun sohbetlerin durağı olan Gölyazı'ya kısa bir kaçamak. Kitap okuyup, fotoğraf çekip, müzik dinleyip günü kendime armağan edeyim. Müzik ruhun gıdası da, kitap okumak değil mi ya fotoğraf çekmek.. Onlar da doyuruyor benim ruhumu yeterince... Ah! Günü bana armağan edecek misin? Her günü ettiğin gibi...

Kafamın karışık olduğu zamanlarda yapabildiğim en iyi şey düşünceleri yazmak alt alta, geldiği gibi karışık sırada. Herhangi bir düzenleme ihtiyacı duymadan, kelimelere ve anlatıma özenmeden, yazmak, öylece alt alta...

Geçtiğimiz günlerde bir bloga bir yorum bırakmıştım. Hafızam... Daha çok yazmalıyım... Hatırlayamadığım daha az şey olması için, daha çok...

etkileyici! oysa daha küçük bir çocuk. aklı nasıl da kelimeleri kendine oyuncak kılıyor, çocuk yeni oyuncağıyla saatlerce oynuyor, kelimeleri önce sıralıyor, bir cümle kuruyor, sonra sıralarını bozuyor yepyeni bir cümle daha. çocuk yeni oyuncağı ile saatlerce oynuyor, aklı nasıl da kelimeleri kendine oyuncak kılıyor. oysa daha küçük bir çocuk. etkileyici!

Bir şiir okudum... İlk defa... İlk kez şiir okumadım ama o şiiri ilk defa okudum. Ve ilk defa okuduğumda, şöyle dedim:

İliğine kadar sevmek böyle olsa gerek...
Bunu yoruma da yazdım. Yoruma yorum geldi:

Bence de Evren ve yine bence senin de vücudunda yok bir tek kemik aşka uygun olmayan, sen de öylesin :))
Yoruma yorumum gecikmedi...

;) bunu bir sır olarak saklayalım, kırılmasın kemiklerimiz ince ince, değeri bil(in)mez ellerde...
Yazdım ve herşey başa döndü...

Fotoğraf / John Dittrich

25 Mart 2010

Sorularım Var Sana, Ama Önce Aklıma Sahip Çıksana



Bu gece,
Mumları yakıp derdime mi yansam?
Yoksa,
mumları yakıp
bir şişe şarabı açıp
içip içip
sövüp sövüp
sarhoş mu olsam?


Allah'ım bana bu konuda bir işaret gönder desem
Gelen işaretin senden geldiğini sanıp
içsem,
Günahkar olsam
Dile gelsem
Sanmıştım desem
Aşka düştüm kaldır desem
Elini uzatır mısın
Elin o kadar uzun mu
uzunsa
güçlü mü
Güçlüyse duyar mısın
Duyarsan iç der misin
Demezsen demez misin
İçsem mi
Yansam mı
İçsem yanacaksam
Yansam yanmam mı
Allahım aklıma sahip çıksan mı
Çıldırsam mı
Kahrolsam mı
Benden bir bok olmaz mı
Allahım seni meşgul etmesem mi

Allahım ben bu akşam ne etsem
Nerelere gitsem
İçsem içsem bütün bu günü unutsam mı?

Önce bir eve gidip, mumları yakayım da
sonrasına karar verecem.
Allahım ben bugün bir katil olmadan günü bitirsem
Valla sonrasına kendim karar verecem
Bak bir çıkabileyim izninlen şu işten
Elimi kana bulamadan
Bak gör
nasıl mantıklı düşünecem

Hadi kal sağlıcakla
Öperim
Severim
Ha!
Bir de her sıkıştığımda, yanımda olduğun için teşekkür ederim.

Evren



Not: Kusura bakma, pek özensiz gibi oldu, hani büyük, küçük harf, nokta, virgül falan, idare et, gerginim. Çok, çok gerginim.




YA DA İLE ACABA


Zamanla affediyor insan ama unutamıyor
Ya da
İnsan zamanla unutuyor ama affedemiyor
Ya da
Zaman geçiyor, affetmek de unutmak da önemini yitiriyor
Ya da
Zaman duruyor, ne sen unutabiliyorsun ne affedebiliyorsun
Ya da
Zaman akıyor, sen affedememenin ve unutamamanın sancıları ile kıvranıyorsun
Ya da
Zaman tükeniyor, sen ölürken bile son nefesinde bir şey diyebilmek istiyorsun
Kimse bilmiyor, kimse merak etmiyor, kimse umursamıyor
Ondan başka...
O yaşadığı sürece, dilinde bir 'acaba'
                                      Affedildim mi yoksa unutulup gittim mi tadında




Fotoğraf / Gennadii Tarakanov

MÜHÜR/LE(N)MEK







Yağmur yağıyordu dışarıda alabildiğine sağanak...
Umrumuzda değildi.
Sen şarkıları söylerken birine yanıyordun, ben başka birine.
Bir konser çıkışı sarılmıştık birbirimize.



Yağmur yağıyordu dışarıda alabildiğine sağanak...
Baktın bana, çevirdin kendine...
Gözlerin dedin...
Gözlerin bakar mı hep bana böyle...
Bakarlar dedim.
Mühür ettin dudaklarını sözüme.



Yürüdük o gece son hücremiz de nasibini alana kadar...
Bu gece dedin, bu gece bende kal.
Kalırım ama dedim...
Merak etme dedin.
Yatağım var ayrı...
Hatta istersen ayrı bir odam...
Bu gece dedin...
Bu gece, kal bende.
Ya gitmek istemezsem bir daha dedim.
Mühür ettin gözlerini gözlerime...



O gece,
Sen ve ben
Sıcak bir banyonun ardından üzerimizde havlular...
Sohbet ettik güneşin ilk ışıklarına kadar.
Vokta içtik en shutından...
Güldük en kahkahasından...



Gün ağırınca fark ettik,
Ne biri vardı artık ne başka biri...
Sen vardın.
Ben vardım.
Biz olmak istiyoruz diyen iç seslerimiz karıştı birbirine...
Gel yanıma dedin, uzan şöylece...
Uzandım,
Hiç dokunmadık birbirimize.
Sarılmadık bile...
Uyuduk sadece.



Gene de...
O gece, tenini mühür ettin tenime.


______________________________________________

Fotoğraf / Autumn blues by -Thomas C.
İlk Yayın Tarihi / Mart 2009

24 Mart 2010

AĞIR/LIK

Fotoğraf :/ Joaquim Chitas



ben seni yüreğin kadar seviyorum demiştim, 
yüreğim kadar seversem taşıyamazsın...

yüreğin kadar sev dedi

sevdim 

ağır geldi 




23 Mart 2010

US/LANDIR YÜREĞİMİ





Ah benim yaralı ruhum
Ah benim insan kusurum
Ah benim isyanlarım, ah yalnızlıklarım
Gel artık uslandır beni * 

Sabahtan beri kaçıncı kez dinledim bu şarkıyı, kaç kere konuştum kendimle… İyi değilim! Seni de üzüyorum, dedim ya hiç ama hiç hak etmediğin halde. Senin gibi sevilmedim ben daha önce, yani senin gibi sevmedi kimse beni, böyle düşününce, düşünce değil his işte… İçimde bir yer kanıyor inceden. Senle ilgili değil bu, yani sadece senle ilgili değil. Ne şansızlık ki, benzer bir hikayenin bitişi gibi başladı bizim hikayemiz; bir yaranın kabuğunu kaldırarak… Yara şimdi sızlıyor, en ufak bir sevgi değse, ya da ne bileyim bir kelime geçse, ya da bir düşünce, ya olursa hali… Kahvedeki adamlar gelip oturuyorlar karşıma sonra… Sonra fark ediyorum ki; o benim ya olursa dediğim hal oluyor. Yani seviyorsun sen beni. Bu nasıl bir yara bilemezsin sen, ben o kadar çok inandım ki... Ama hep de dediğim gibi oldu sonları, bu sefer olmayacağını biliyorum ama sen gel de onu yaraya anlat… Yara kapanmazdan önce, su bile sızım sızım sızlatır ya… Bir de sevgiyi koy o su yerine… Yarayı açan da sızlatan da ben değilim diyorsun, biliyorum. En çok da buna üzülüyor ya yüreğim.

Seni seyrediyorum, uyandığımdan beri. Sabahları artık serin ya, camı açıp içime çekiyorum o serinliği, sıcağını hissediyorum sonra, bir gülümseme yüzümde, korkuyorum içten içe…

Hani herşeyinle teslim olup da o sırtından vurulmuş olma hali vardır ya, ölümden döndüm, bilirim... Eve gelmeseydi o gece, hiç tanıyamayacaktım seni. Şimdi yıllar sonra, iyi ki gelmiş diyorum, iyi ki... Bunun iki sonucu var yaralı ruhda ya da bende öyle oldu. Oluyor… Yara hızla iyileşiyor, bu beklenen sonuç ama bir de o yaranın açıldığı zamanlardaki bana gidip kendimi sorguya çekme hali var. Güçlü sanıp da kendini, o en güçsüz yüzünle karşı karşıya kalıyorsun ya  nasıl bir yıkım anı o bilemezsin... Kendine geldiğinde ve onun ya ölseydinde ki buz ellerinin, seni kaybetme halinden değil de, çıkacak onca yasal prosedür ve can sıkıntısından olduğunu anladığında ki; o yüreksizliğe, o sevgisizliğe şaşıp şaşıp keşke ölseydimlerinin, çaresiz yakınmalarının ve kendi çaresizliğine, zayıflığına sarılıp da çığlık çığlık ağlamaların nasıl bir yıkım anı olduğunu sen bilemezsin. Ama ben bilirim. Ben o sınırdaydım, çaresizliğin kendine esir ettiği bedenim o elektrik verilmiş dikenli tellere takıldı benim. Koptu lime lime yüreğim.

Samimiyetle söylemem gerekirse, bundan böyle kendime sakladığım kelimelerim az olsun istiyorum hatta kendime hiç kelime kalmasın... Öyle yapayalnız yaşadım ki ben o günleri… Öyle içime attım ki. Kendime sakladığım her kelime bir hançer şimdi. Sen hiç, birini, ben nasılsa affedebilirim ama onun bu hallerini başkaları bilirse sevmezler diye korkarak sevdin mi... Sevmediysen anlayamazsın beni... Ama ben anlarım. Ben tam o sınırda sevdim birini. Kendimi geçip ona vardım ve onsuz nefes bile alamadım. O yaşamdı, nefesti, onsuzluksa ölüm.

Bugün, onu sevme haliyle bir ilgisi yok bu anlatmaya çalıştıklarımın. Beni, öznesi yaptım yaşamımın. Beni anlattım sana.

Ve sen...
Ve sen ne yazık ki; bu kendimle yüzleşme ve yarayı söküp atma sürecimin paydaşı, ve sen güzel gözleriyle bana, içime bakan. Ve sen, derinime inip, derinini paylaşan. Öyle çok seviyorum ki seni... İlk defa zamansız ölmekten korkuyorum...

Biliyor musun, bak buradan da açık açık söylüyorum ki sana; isyanım hep yalnızlığıma oldu benim, yaralı ruhum, insan kusurumdu… Ama, sen gel uslandır beni istiyorum… Sen gel, us/landır beni… Korkuyorum!




Sözler / Zülfü Livaneli 
Fotoğraf / Marzena Gregier

MANİ (DAR) / YÖN BULMACA


Yaşam akıp gidiyordu yollarca
Yönlerin hepsi birer bulmaca
Ben, dışımda akan bütün yönleri çevirdim sana
Sen, benim dışımda kalanlara
Kesişmemiz zor zevgilim
Dünya yuvarlak olsa da
Uzun zaman gerekli sırtları dönüp yola çıktıktan sonra

Eskiden ben akıp giderken sana
Sen akıp giderdin benden daha uzağa
Hızımı artırsam ne fayda
Sen de hızlanıyordun aynı oranda
Geç fark ettim, kusura bakma
Yani sevgilim, bir sepet bul tak koluma
Anladım ki, şu saaten sonra herkes kendi yoluna

Yollar ve yönler çözülmesi gereken bir bulmaca
Bulduğunda, elinden kayıyor kolayca
Akıllanır mı yüreğinde aşk olan
Kapadım gözümü döndüm yönümü aşıka
Annem seslendi ardımdan bağıra çağıra
'Baktın kar havası, eve gel kör olası'


Fotoğraflar  / Joannès Ceyrat