yaşam
hiç beklemediğiniz bir anda gülümsetir yüzünüzü
ve siz
ilk gençliğinizin festival açılışlarını
koltuğunuza oturmuş televizyondan seyrederken
elinizde festival programı
sinema gişelerindeki uzun kuyruklarda
yönetmenin sinema dili üzerinden ahkam keserken
günde üç filmi seyredip
aralarda
kahvenizi yudumlarken
filmden yola çıkıp
hararetli bir tartışmanın ortasında
yönünüzü dünya meselelerine çevirirken
ve geceyi
galatada rakı balık ile kapatırken
ya da
beyoğlunun arka sokaklarındaki salaş bir rock barda
bira yudumlarkenki
halinizi hayal ederken bulursunuz
yaşamın size sunduklarına
gülümserken
elinize
az önce kapınızda bitiveren
çiçeklerin dikeni batıverir
gerçek dünya böyledir
siz hayal kurarken
geçmişe dair
veya
geleceğe yönelik
şimdi
kendini hissettirir
şimdi
gül bahçesinde olmak gibidir
ya
güllerin çiçeklerini görür sevinirsiniz
ya
dikeni elinize batar üzülürsünüz
ya
dikeni elinize batar üzülürsünüz