31 Mayıs 2022
Bir Parmak Bal
22 Nisan 2022
Bazı Sabahlar
İki sabah önce bir şarkı ile uyandım... Dil 90'lar, yürek biraz daha ileri yıllara sarmış. Ne güzleri geride bıraktı şu yürek, ne acıları, ne aşkları, ne sanmaları, ne aldanmaları, ne baharları yaşadı, ne kelebekler uçtu rengarenk, ne örümcekler ne ağlar ördü duvardan beter. Dile geldikçe anlatır yeter ki suskun kalmasın yüreğim kederlerden. Şöyle bir blog yazılarıma bakıyorum da galiba kederlerimde bile susmayı değil de yazmayı tercih etmişim. Anlattıkça rahatlamış, ördüğüm duvarları tuğla tuğla, kum tanesi kum tanesi sökmüşüm. Aferin kendim.
Geriye sarıp gelmesi güzel oluyor, sizde de olmuyor mu? Fotoğraflar geçti içimden, anlar durdu gözlerimde, avcumda hissettim sıcaklığını yaşanmışlıklarımın. Bugün olan halimden memnun, o günkü hallerime şükür ile doluyum şimdi. Valla bir aferini daha hak ettim. Dur geciktirmeyeyim: Aferin kendim.
Nerden mi geldim buralara, geçenlerde Buraneros sessiz sakin büyüyünce, çaktırmadan ama usul usul duyurunca yaşının yaş aldığını, e bir de "yaşamak" halini "en sevdiği" ile taçlandırınca yıllar içinde, kaleme almış hallerini,
Yaş Aldıkça Değil Yaşadıkça Büyüyormuş İnsan
13 Nisan 2022
İyilik İyidir*
Mavişin hayatımıza girmesi ile şimdinin kabul gören söylemi ile daha minimal bir hayatın bize yetebileceğini anladık. Dönüşmeye başladık. Evin içinde eşya mı seni sen mi eşyayı kullanıyorsun ikileminde yönümüzü eşyayı kullanmaya çevirdik. Doğada olmayı sevdiğimiz kadar evde olmayı da seviyoruz. Meselenin nerede olduğumuzla ilgili olmadığını, nerede olursak olalım, bizi mutlu, huzurlu, özgür hissettiren bir ortam yaratabilmek olduğunu anladık.
Kamplara görmekten keyif aldığım objeler taşırım, üşenmem, ille yer bulurum onlara, gerekirse bir tişört çıkarır onları alırım yanıma, minik detaylar önemlidir. İnsanı özel hissettir. Bazen eve gelirken yan bahçenin çimi içinde kendiliğinden bitmiş bir papatyanın "seni düşündüm, ne mutlu olursun sen bu papatyanın varlığına" diye uzatılması 100 gülün alımlı paket kağıtlarına sarılarak, bir aracı ile gelmesinden daha fazla anlam ve mutluluk yaratabilir. Bazen de anlamsız bir "ne kopardın, ne gerek vardı" ile sonuçlanabilir.
Kimine iyi gelenin kimine gelmemesi yadırganacak bir durum değildir aslında, mutlak doğruluk üzerinden bir hayat biçimlendirmenin mümkün olamayacağı gibi. Mümkün olan tek şey var, benim bilebildiğim, anlayabildiğim kadarıyla, hayata baktığın pencere bir yerde bir şekilde şekilleniyor, o şekillenmede "sevgi" bir doz, önemli ve olması gereken, onsuz kesinlikle olmuyor, gerisi teferruat, belli bir saatten sonra işte o pencereden ne gördüğün senin seçimin oluyor.
Bir arkadaşım "Ben meczuptan, sarhoştan korkmam bilir misin? Ben en çok sevgisiz büyüyen insandan korkarım" demişti. Sevgisiz büyüyen insan için seçmek daha zordur, kat edeceği yol çok daha fazladır. Ama olmaz değildir, mümkündür yani, içindeki, en derinindeki, elle tutulamayan, gözle görülemeyen, ama ille hissedilen tohumun ihtiyaçlarını bilip, seçimini onu büyütmekten yana kullanmak.
İyilik iyidir, bunu bilmediğimden değil de, bir düstur olarak kabul edip bir çakıl taşı daha koydum cebime.
Bu arada bir tavsiye, bak yarım asırlık kadınım var elbet bir bildiğim, eteğinizdeki taşları değil, ceplerinizdeki çakıl taşlarını çoğaltın. Etekteki taşlar kaya olur, tıkar yönünüzü, cebinizdeki çakıllar yol olur, bulursunuz gönlünüzdekini.
Nasıl laf ettim ama :)
Tam yaşıma uygun değilse ben de bir şey bilmiyorum.
***
*Ali Sürmeli bir söyleşisinde paylaşmıştı. "Bir Alevi köyünde bir mezar taşı okumuştum, mezar taşına şöyle yazılmıştı; “ İyilik iyidir “