
Hele de köylü pazarı... Annemlerin evinin hemen aşağı tarafında kurulan, köylü kadınların, adamların, çocukların kendi üretimleri olan ve çeşit açısından son derece kısıtlı ama insan tanımak anlamında zenginliği sonsuz olan bu pazarlara yolunuz düşsün, düşsün ki emek ve sevgiyi, yorgunluk ve mutluluğu bir arada görme fırsatına erişebilin. Düz siyah çarşaflısından çiçekli şarvarlısına, bilekleri dizi dizi altın bileziklisinden çıplak ayak terliklisine kadar ve 8 yaşından 80 yaşına kadar uzanan geniş bir yelpazede, insan ve insana dair herşey bulmak mümkün bu pazarda, ve tabi isteyene; sabah dalından toplanmış domates, biber veya özenle kurutulmuş patlıcan, toprağı üzerinde taze patates ya da dalları üzerinde dikenli kuşburnu bile bulmak mümkün dikkatli gözlerle baktıktan sonra... Maydanozun incecik saplarını bile yeme isteği uyandıran yeşillik tezgahında, çinden marul, fransadan fesleğen yok belki ama buram buram kokan bir dağ kekiği ile iştahınızı açmanız pek ala da mümkün bu pazarda.
Annemle ben, bu hafta "oturak fasülye" denen fasülyeye odaklanmışız pazarda, annem bir yandan ben bir yandan tezgahları tavaf ediyoruz. Heryerde "şeker fasülye"... Ben bir süre sonra pazarın hemen girşindeki "uzaylı turşuluk biber"lerin yanında annemi bekliyorum. "Dümatiz 500" yazan bir tezgahta yaşlı bir teyze domatez seçiyor. Bir süre sonra gözüm takılıyor. Teyze, iki büklüm, köyden şehre gelmiş ama aradığını bulamamış belli ki tavrı ile etrafına bakınıyor bir iki, sonra tezgaha eğiliyor ve yaklaşık 20 dakika domates seçiyor: Herbirini eline alıyor, önce parmakları ile domatesleri yokluyor, üzerindeki toprağı sildiriyor, sonra eğer almaya niyetlenirse sapını koparıp çantasına ayırıyor. Çürükleri, ezikleri olanları da tezgahta ayrı bir yere doğru koyuyor. Toplamda 23 tane domates alıyor. Sayıyorum tek tek... Ben pazarı, oturak fasülyeyi ve annemi unutuyorum. Zamanda bir yolculuk yapıyorum. Hangimiz neyi seçerken bu kadar özenli olduk diye düşünüyorum. Kendi seçimlerime gidiyor aklım, takılıp kalıyorum anlara... Teyze benim onu seyrettiğimi fark edince gülümsüyor, "çürümesin yazık olur" diyor...
O özeniyor, aklım dolambaçlı yollarında çeşitli anlara götürüyor beni: Seçimlerime, seçimler sonrasında gösterdiğim özene gidiyorum, kalıyorum bir süre, düşünceli ve nerede ne yapmıştım halimle... Ve sonra dönüp tekrar teyzeye bakıyorum; domatesi alırkenki sevgisine ve onları seçmek için gösterdiği özene şaşırıyorum... Dönüş yolunda; kendi evime yürürken, elimde nohut torbam, düşünüyorum; ben neyi, ne zaman bu kadar sevgi ile seçmiş ve sonrasında çürümesin, ziyan olmasın diye özen göstermiştim acaba...