Kendime notlar düşüyorum acı tatlı ne varsa küçük not defterlerine...
Kolyeler yapıyorum; hayatı bir uğraşa ve o uğraşın alacağı beğenilere dönüştürüyorum...
Para bile kazanıyorum arasıra...
Hayatımın akışı, hızla değişiyorken ben saatleri unutup, annenemin el emeği kenarı dantelli beyaz patiskadan çarşafı üzerinde kolyeler yapıyorum... O benim ilham perim sanki... Sanki o olmasa göremeyeceğim renkleri, ipleri, boncukları, taşları...
Bir blog açmaya karar veriyorum... Evren'in Takı'ntılı Dünyası
İlk blog yazımı yayınladığım tarih... Onsekiz Ocak İkibinaltı
Günlerden Çarşamba...
Hayat akıyor; Boncuklar, taşlar, ipler akıyor...
Günler değişiyor; Çarşamba, Perşembe, Cuma...
Yıllar değişiyor; 2006, 2007, 2008...
Ben bugün dönüp bakınca geçmişe, her beklentinin kendini farklı tasvir edişine gülümsüyorum. Artık, o dönemde neden en çok kolye yapmayı sevdiğimi biliyorum...
İpler, kordelalar boynunuma dolanan sımsıcak eller gibi...
Taşların her biri ayrı bir öpüş...
Boncuklar birer dokunuş...
Kolyeler, sevdiğim adam...
_______________________________________________
Neden kolye yapmıyorsun artık diyorlar, oysa ne zevkliydi hepsi... Teşekkür ediyorum beğenilerine, bir adam var diyorum, bir adam var düşümde değil gerçeğimde, kollarını boynuma doluyor, öpüyor her sabah uyanınca ve uyuturken masallar anlatıyor dokunurken yüzüme, gözlerime... Anlamıyorlar, çünkü bilmiyorlar, kolyeler kolye yapmak için değildi ki, para kazanmak için hiç değil... Sevmekti her biri bir parça, sevilmekti biraz da... Uyanmak istemediğim bir düşe yoldu ipler, köprüydü aşka kordelalar...
Yürekten yüreğe uzanan bir aşka yelken açınca;
ne yola, ne de köprüye ihtiyacınız kalıyor aslında.
Hala soran olur arasıra;
evet derim yeni kolyeler yapmıyorum
ama isterseniz nasıl tamir edeceğinizi size de öğretebilirim...
Sevgi sizi tamamlayan bir kolye olarak süslesin boynunuzu
Ne dar gelsin ne de üzerinizden düşsün...