29 Eylül 2010

Yağmur Yağıyor



Yağmur yağıyor.
Yapacak çok da birşey yok,
bulutlar geçene kadar yağacak.
Sonra...
Sonra yine güneş açacak.
Zaten uzun zamandır dolaşan kara kara bulutlar,
gri sabahlar,
uzun ve sessiz geceler habercisi değil miydi,
yüreğinin yağacağının.

İşte artık yağıyor,
yapacak çok da birşey yok:
Bir fincan kahve al eline,
kokusunu çek içine
yaşadığın onca güzellliğin seni büyüten yanını sev
ve bir gün usulca onun yanağından öpeceğin
o özlem dolu yürek yanmasını bekle.

Öp sonra doya doya,
Kucakla onu ilk hasretinle, bak gözlerine.
Bakışlarının koyu kahvesinde yitip giderken
korkuna yenik düştüğün o gece gelince aklına
yüreğinin neden yandığını daha iyi anlayacaksın, şaşırma.
Anladığında daha da çok yağacak yağmur, aldırma.
Islan ıslanabildiğin kadar,
dinecek  yağmur, unutma.

Gök, daha uzun süre gri kalacak
daha da koyulaşacak griliği
kararacak yüzü, korkma. 

Sanacaksın ki bir daha güneş doğmayacak
ama doğacak, sen kendine aldanma.
Yaşamanın kanunu bu.
Yüreğin işi gibi...
Sever,
kırılır,
büyür.
Daha çok sever,
daha çok kırılır,
daha çok büyür.

Güneş açar
unutursun son baharı
ilk baharı unuttuğun gibi...

Yüzün güler,
unutursun karanlığı
unutursun göz yaşlarını
unutursun her birini
kırıkların gibi...

Sanırsın ki, yaşıyorsun yeniden.
İlk defa gibi nefes alırsın,
derinden ve hevesli,
daha yutamadan,
acır yüreğinde bir yer.

Sonra geçer,
sonra sever,
sonra kırılır,
sonra büyür.

Sen de bilirsin:
sonrası yoktur öncesi olmadığı gibi
sen varsındır şimdide
bir tek sen

Ne öncen vardır ne sonran
şimdide ağlayan bir tek sen olduğu gibi...

Bir sen
bir de sana ağlayan ben.

Hadi,
yağ şimdi.

Yağıyor,
yağacak.
Yapacak çok da birşey yok gibi...





Fotoğraf

28 Eylül 2010

Yüreğim Sen/indir




bazen kocamandır yürek,
içine girip çıkmak istemezsiniz...
bazen öylesine kocamandır ki yürek,
içinde kaybolup yitmek istemezsiniz...

yürek işi benzemez akıl işine
kalsan da kırılır
gitsen de


hangisi kocamansa
 iz onda kalır
ayna diğerinde
kor birinde
sızı öbüründe

hangisi kocamandır
söylesene
alev alev yanıp izlerini gözyaşıyla silen mi
sızım sızım sızlayıp aynada kendi aksini seyreden mi
hangi yürek daha kocamandır söylesene

söylesene
hangisi daha çabuk soğur yangınından sonra
hangi biri
söylesene 

 ya da
sus söyleme
yüreğim sen/indir
bilir yüreğine değince









27 Eylül 2010

Hatırlıyorum







İçeri giriyor, yüzünde aydınlık bir MERHABA
Yüzüme bakıyor, gözlerinde "BENİ TANI"
Ben tanıyamıyorum, 'aa HATIRLADIM' oyununu oynayamıyorum.
Gel otur, diyorum. GEL.
Gelip oturuyor. Kendini anlatıyor. Tanımam için çabalıyor. Yok ben hatırlayamıyorum.
2 yıl önceydi diyor, çok ilgilenmiştiniz, çok dinlemiştiniz beni.
Yüzüne bakıyorum, yüzleri unutmayan ben, bir türlü çıkartamıyorum.
Çok ÖZÜR diliyor ve hatırlayamadım diyorum.
Biraz mahçup bir ifade ile 'bir çay içelim' diyorum.
Oturup bir ÇAY içiyoruz. Nane Limon var, Ayvalı Ihlamur, Naneli Yeşil Çay ve Earl Grey.
Earl Grey'i duymamıştım, onu denesem diyor.
 Yüzünde gülümseme büyüyor yeniden. Tadını seviyor. Kokusunu içine çekiyor.
O sırada "Siz ben işimi ayarlayamadığım için üzülmüştünüz,
iki gün daha uğraşayım diye ikna etmiştiniz ve izin almıştınız benim için. Ama olmamıştı."
Cümlesi bitmeden, çığlığı basıyorum, hatırladım ki ben seni...
HATIRLIYORUM.
Okumaya hevesli kız çocuğunun gözlerindeki ne yapmalıyım sorusu takılı kalmıştı gözlerimde,
hatırlıyorum, içim üzülmüştü kırılan hevesine. 
GÖZLERİ artık kocaman mutluluktan. Nasıl da ışıltılı, nasıl da pırıl pırıl. Güneş gibi, güneşten öte. Hatırlanmak, nasıl da keyfini yerine getiriyor. Gözleri, yanakları, dudakları, sesi: GÜLÜMSÜYOR
Beni BURSAya çeken bir şey olmalı diyor, iki yıl önce kazandığımda da Bursa olmuştu, bu yılda Bursa oldu.
Yüzünün güneşi doğuyor gri günüme. Yolcu ederken sarılıp öpüyor. Böyledir diyor, insan yaptığı iyiliği unutur ama iyilik yapılan o iyiliği yapanı asla unutmaz. Ben sizi hiç unutmadım.

Yüzüm dünden beri ilk defa gülüyor. İçimi karartan bulutları kovalayan kocaman yürekli, güzel gözlü kıza sarılıyorum. Ben bugün seni beklemişim diyorum. İçimin sıkıntısını dökmek için sana ihtiyacım varmış.
 O gidiyor. Ben daha mutluyum. Daha huzurlu. Daha farkında.
Oysa UMA'yı okurken, cevabı orada bulacağımı sanmıştım.
Cevap kapımdan içeri girdi: Hiç beklemediğim bir anda, beklemediğim bir suretle...
TEŞEKKÜR EDERİM SANA.
Çok teşekkür ederim, varlığı/m/nı hatırlatışına.





Görsel




26 Eylül 2010

Ağlamak İçerime...


Neden huzursuzluk gelir çöreklenir yüreğine hiç düşündün mü?
Nedir o anda olan?
Nedir başlatan..
Bir söz müdür?
Bir bakış...
Bir duruş...?

Nedir söylesene...

Nedir ağlamaya hazır hale getiren seni..?
Sabahtan akşama değişen nedir durup dururken?

Ağlamak içerime
Nasıl birşeydir sen bilmezsin.
Bilemezsin bazen susmak acıtır, bazen konuşmak.
Bazen soru acıtır bazen cevap.
Bazen gelmek acıtır bazen gitmek.

Nicedir kabarmamıştı yüreğim kahve fincanının dibinde.
Nicedir karanlık çıkmıyordu içim..Sıkılmamıştı böylesine.
Nicedir bir yolu özlemle beklemekteydim ben divane.

Yarın hatırlat da bir fincan kahve içeyim.
Belli mi olur falımda çıkar yarın ertesi düşlerim,
Belki de düşüşlerim...
Sana kapılıp gidişlerim...

Ama sevmek herşey değil dimi?
Aşk da öyle,
Bazen yenik düşer biri yek diğerine.
Bazen de küçüğüm, sevmek herşeydir,
Öğrenirsin yaşın yaşıma erişince.

Yollarına mürdüm eriklerinin çiçeklerini döşedim geleceksin diye
Bekliyorum sonsuz yeşilliklerin tam ortasında
Yerini husursuz kılma bende.
Yerin sevda senin
Yerin sevda
Senin...






_____________________


İlk Yayın Tarihi : Haziran 2009

Tersine Dünya





Tersine döndü dünya
Mide tersine
Gözler baygın, gidiyorlar sanırsın Mersin'e
Şimdide takılı baş ağrısı
Bünye sarsılıyor titreye titreye


Dünden beri
Tersine döndü dünya
Düzelse bari yarına