Yağmur yağıyor.
Yapacak çok da birşey yok,
bulutlar geçene kadar yağacak.
Sonra...
Sonra yine güneş açacak.
Zaten uzun zamandır dolaşan kara kara bulutlar,
gri sabahlar,
uzun ve sessiz geceler habercisi değil miydi,
yüreğinin yağacağının.
İşte artık yağıyor,
yapacak çok da birşey yok:
Bir fincan kahve al eline,
kokusunu çek içine
yaşadığın onca güzellliğin seni büyüten yanını sev
ve bir gün usulca onun yanağından öpeceğin
o özlem dolu yürek yanmasını bekle.
Öp sonra doya doya,
Kucakla onu ilk hasretinle, bak gözlerine.
Bakışlarının koyu kahvesinde yitip giderken
korkuna yenik düştüğün o gece gelince aklına
yüreğinin neden yandığını daha iyi anlayacaksın, şaşırma.
Anladığında daha da çok yağacak yağmur, aldırma.
Islan ıslanabildiğin kadar,
dinecek yağmur, unutma.
Anladığında daha da çok yağacak yağmur, aldırma.
Islan ıslanabildiğin kadar,
dinecek yağmur, unutma.
Gök, daha uzun süre gri kalacak
daha da koyulaşacak griliği
kararacak yüzü, korkma.
Sanacaksın ki bir daha güneş doğmayacak
ama doğacak, sen kendine aldanma.
Yaşamanın kanunu bu.
Yüreğin işi gibi...
Sever,
kırılır,
büyür.
Daha çok sever,
daha çok kırılır,
daha çok büyür.
Güneş açar
unutursun son baharı
ilk baharı unuttuğun gibi...
Yüzün güler,
unutursun son baharı
ilk baharı unuttuğun gibi...
Yüzün güler,
unutursun karanlığı
unutursun göz yaşlarını
unutursun her birini
kırıkların gibi...
kırıkların gibi...
Sanırsın ki, yaşıyorsun yeniden.
İlk defa gibi nefes alırsın,
derinden ve hevesli,
daha yutamadan,
acır yüreğinde bir yer.
Sonra geçer,
sonra sever,
sonra kırılır,
sonra büyür.
Sen de bilirsin:
sonrası yoktur öncesi olmadığı gibi
sen varsındır şimdide
bir tek sen
Ne öncen vardır ne sonran
şimdide ağlayan bir tek sen olduğu gibi...
Bir sen
bir de sana ağlayan ben.
Hadi,
yağ şimdi.
Yağıyor,
yağacak.
Yapacak çok da birşey yok gibi...
Bir sen
bir de sana ağlayan ben.
Hadi,
yağ şimdi.
Yağıyor,
yağacak.
Yapacak çok da birşey yok gibi...
Fotoğraf