Aslında aklımda önce fotoğrafları düzenleyip, sonra da güzel bir gezelim - görelim, mümkünse de yiyelim içelim yazıları yazmak var ama, hayırlısı demek istiyorum. Dile kolay bir ay gezdim. Okyanus ötesi seyahatlerde insanın başına gelme olasılığı yüksek, insanı imsomnia'ya ulaştıracak bir hal oluyor. Kısaca ben buna "bünyenin uyum sağlama sürecinde yaşadığı olağan saçmalıklar" diyorum. Evet bu kısa hali, uzun tanımı için saatlerdir uykusuz olduğum gerçeğinden yola çıkarak bir zahmet üzerine kaç sayfa yazabileceğimi tahmin ediverin.
İmsomnia da ne ola... Ömrümde yaşamadım, duymadım, ben kafayı koyar uyurum, saatler dakika gibi gelir diyenler, yazıyı lütfen terk etsinler, kendilerine ağır bir laf söylemek istemem doğrusu sabahın şu saatinde...
Ve eğer, "ala ala ben de de olmuştu, böyle saçmalamıştı bünye, ne olaki bu durum" merakında olanlar varsa da, onlar için internetten bulunan bir cümle ile durumumu açıklamak isterim:
Uykuya dalma, uykuyu sürdürme ve sonlandırmaya ilişkin sorunlar, dinlendirici olmayan uyku, insomnia (Uykusuzluk) karşılığı kabul edilmektedir.
Bu tanıma, olur olmadık saatlerde uyku gelmesi (bkz. saç boyatırken, gün ortasında) olur olduk denilen saatlerde ise, (bkz. tüm mahalle derin uykularda) bulutlu gökyüzünde koyunları saymaya çalışma marifeti ile ayakta günün doğumuna şahitlik etme de eklenmeliydi. Tıp henüz o kadar gelişmedi. Bence aslında yeterince uykusuz kalmamış doktorlarımız, yoksa bu tanımı kesin bulurlardı.
Neyse ne diyordum,
İçimde öfkeli bir kalabalık var bünyeme karşı. Saat dört yoksun diye söylenen içimin öfkeleri, bu saatten sonra gelsen ne yazar diye resti çekti. Eğer başıma bir şey gelmeyecekse ve siz de laf etmezseniz, erken erken işime gideyim diyorum. Belki bünye masayı görünce kafayı vurur ve uyur. Ne de olsa, tatil sonrası çalışma psikolojisi bünyeye ağır gelebilir. Ya da şöyle diyeyim, lütfennnnnn gelsin. Ağırlaşan beden, bünyeye laf geçirsin. Bünye şöyle saatlerce uyusun kalsın. Normale dönsün.
Amin.
Amin.