25 Haziran 2025

Deneme Bir İki - Benden Haberler






Koskoca bir yıl geçmiş, elime klavye almayalı. Haliyle tutukluk var. Düşünceler dağınık. Kendime diyorum bir hedef koysam... Her güne bir paragraf. Yarın başlasam, cumartesi, pazar yazamam. Pazartesi desem, çok zaman var kesin bahaneler sırasına kaynak yapan bulunur.

En iyisi mi, ben son bir yılda neler oldu özet geçerek başlayayım.

Taşındık!

Bölge, şehir, köy değiştirdik.

Marmara Bölgesi'nden, Ege Bölgesine, Bursa'dan İzmir'e, şehirden köye...

Zorlu bir iki yıllık süreçti. Ülkenin çalkantılı ritmine uyumlu bir kalp ile geçtiğimiz Nisan ayında, Seferihisar Orhanlı Köyü sakini olduk.

Telaşesi bol günler, yeni yetme bahçeciler olarak hali hazırda devam ediyor. Yeni hayata, sisteme ve zamanlamaya uyumlanma süreci devam ediyor.

Şehirde erken kalkardık, işe gitmek için, köyde daha erken kalkıyoruz bahçede çalışmak için.

Şehirde erken yatardık, ertesi sabah dinç olmak için, köyde daha erken yatıyoruz yorgunluktan bayıldığımız için.

Sütü, yumurtayı, köy ekmeğini, bahçeden ilk ahududu, salatalık, bolca semizotu, nane, soğan, reyhan ve biberi saymazsak düzende değişen bir şey olmadı. Köylü pazarından alışverişe devam yani. Yakında domatesler olacak gibi. Bolca yumru var.


Manzaramız değişti, öyle değişti ki, o tepeye, o yeşile uyanmak yaşama sevinçle her gün yeniden bağlanmak gibi.

Geçenlerde yazayım dedim; bir şeyler de dökülmedi değil ama devamı gene gelmedi, o paragrafları da şuraya iliştireyim en iyisi;

Günlerin günleri amansız bir takiple kovaladığı günlerden geçiyorum. 53 yılını farkı olsalar da kentti olarak geçiren ben ve 65 yılının farklı kentlerde olmak üzere 55 yılını kentli olarak geçiren eşim, hayali gerçeğe dönüştürecek kararlarla, köye göç ettik. Niyet, mütevazi, bahçeli bir köy evinde varsa ömrümüz, yaşamaktı. Arazi mütevazi olamadı, ev desen öyle, bahçe desen bizi aştı. Ama köy köydü. Öyle sarpta, yabanda, kuş uçmaz, kervan geçmez yerde değildi ama mahrumiyet vardı, kesilen elektrik, taşan su, kuruyan toprak, internetsiz ve televizyonsuz günler.



Olayları uzun yıllardır takipte zorlanan bünyeme, nefes gibi gelmişti her şey. Bu molayı ne yalan söyleyeyim sevmiştim. Ruhum dinlendi. 

Su, hava, toprak ve odun!

Evi kapat, taşı, kolilerce eşyayı aç, yerleştir, sen yetişemeyince dostlar el atsın, ha oldu olacak, oldu galiba derken, bayram geldi, misafirleriyle... Ne eğlenceli, heyecanlı, telaşlı geçti.

Çekmeyen hat, çeken bir internet sağlayıcı ile çeker hale getirildi. Takip edilemeyen gündem eve bomba etkisi ile düştü.









Ölümün her türlüsünün zamansız olduğu gerçeği ile bir kez daha yıkıldı kalpler. Acıyı tarif et deseniz, samimiyeti, dostluğu, aşkı, sevdayı, adanmayı, inancı ve kendini feda etmeyi, adını belki de hiç aklıma getiremeyeceğim, tanımadığım, tanımakta geç kaldığım bir isimle yanacağını yüreğimin, hiç tanımadığım o güleç yüzlü adamla tarif etmezdim düne kadar.

Köy evinden hallice malikane diye dalga geçilen iki oda bi salon evimizin her köşesinde gözümdeki yaş kuruyana kadar ağladım. Kadere isyan ederek ağladım. Sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek memleket sevdalısı insanlardan birini, ihmal veya mukadderat her ne derseniz deyin, kaybedişimize ağladım.

Bir parti başkanının, tüm sıfatlarından bir anda sıyrılıp dostunu, kardeşini toprağa verişine ağladım. Yurdum insanının iyilik karşısında, sağı solu bırakıp bir oluşuna ağladım.

Gülen bir çift göz, inanan, çalışkan, dürüst bir insanın yapamayacağı şey yoktur, bunu gösteren benden 5 yaş küçük bir adamın inancına ve ailesine ağladım.




Yukarıdaki yazıyı, o gün aldığımız haberin de etkisi ile derin bir üzüntü ile yazmıştım. O da dursun işte buralarda... 

Şimdi kaldığımız yerden devam edelim. 

Köy dedin mi, zorluğu da beraberinde gelmiyor değil, mesela günlük hayatta kolaylık olan internet, kırsalda biraz zor, telefonlar çekmiyor, internet bulursan o da ADSL, ne ala. Galiba bulduk, akmasa da damlayacak olan internetimizi iki göz yaşı, çokça kapı aşındırma ile - kaşıyın popoları - galiba bulduk. Haftaya medeniyet denen tek dişi kalmış canavar ile büyük vuslat gerçekleşecek.

İlk aylar su taşması ile tanışma, elektrik kesintisi nedeniyle stokculuk alışkanlığında kökten bir değişiklik, börtü böcekleri sıklıkla evde misafir etme gibi sınavları başarı ile vererek, kırsala uyum sürecinde bir adım daha yükseldik diye düşünüyorum.

Mahalle çıkmaz sokak, sürekli oturan iki aileyiz. Hepi topu 7 hanenin 2'si ile uyumlu bir komşuluk olacak belli ki, yeterli bence. Köyde olmanın güzelliklerinden biri çat kapı torba ile bırakılan bahçe mahsulleri, bir gün açıyorsun enginar yanında taze soğanı dereotu tam tekbil... Ne güldümdü o sabah.

Köyümüz deli zeytinlikleri ile vadide kadim  bir köy. Deli zeytin ağaçları hatta ormanları Rumlardan kalma, 300- 400 yıllık ağaçlar. Portakal ve mandalina ovası var, deniz derya sanırsın, öyle uçsuz bucaksız. Ne yazık ki, her yer gibi buralarda jesciler, tiny housecular, madencilerin talanı ve tehdidi altında. Köylü bilinçli bir direniş gösteriyor ama, "sesimizi duyan var mı?"

Dün gece ilk defa tilki yavruları geldi bahçeye, iki tane... Kuşlar, kertenkeleler, bolca örümcek ve çeşit çeşit kuşlar yeni arkadaşlarım. Çok söylenen yaşlı mahalle kedimiz, her evin kapısında 10 dakikalık söylenme seansını her gece düzenli olarak tamamlıyor. Bilmem dedikodu mu yapıyor, yoksa yemekleri beğenmediği için şikayet mi ediyor ama kaynanamı aratmayacağı kesin.

Tuhaf bir şekilde hastane işleri çok kolay. Tam vaktinde gelen randevu saatleri, kolaylıkla halledilen tahliller, büyük bir hastalık olmazsa, rutin yaşlılık halleri için gayet ideal bir düzen.

Kadim zeytin ağaçları gölgesinde, ilk heves oturup yazacağım yazı da bu olacakmış demek ki!

Sohbet niteliğinde, kırsaldan bildiriyorum serisi ile umarım ve dilerim, yeniden yazıyla kesişir yollarım.

Eski günlere özlemle, büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim. Yaş grubu kemale erenlere de sarılırım.


                                                                                                                         Kırsalın gülü Evren...

18 yorum:

  1. Sizin adınıza çok sevindim. Güle güle oturun sanırım belli bir yaştaki herkesin hayalini siz gerçekleştirdiniz. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Hülya, o hayalin taşlarını yıllardır bir bir kenara koyduk, şansımız da yaver gitti diyelim. Darısı dileyen, hayalini kuran herkesin başına. Çok teşekkürler.

      Sil
  2. Hoş geldin, sefa getirdin Sevgili Evren :)
    Köy deyince, bahçeli ev, ekip biçmek deyince akan sular durur benim için. Bergama' nın bir köyünde (yeni tanımla mahallesinde) tek katlı ev inşa ettirip, hatırı sayılır büyüklükteki bahçeye ekim işleri yapmıştık. Hey gidi günler, sabahın erkeni kuşların sesini dinlemek için muazzam bir saat. Çok iyi yapmışsınız, aksaklıkları olsa da güzeldir doğanın kucağında olmak ve börtü böcekle tanışmak. :)
    Güzellikler getirsin yaşamınıza, kahkahalar eksik olmasın bahçenizden. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah Bergama nasıl da sevmiştik. Denize biraz yakın olsun istedik de buralara geldik. Şimdilerde orak (cırcır) böceği sesleri kuşları bastırsa da, güzel buralarda olmak. Teşekkürler dilekler için, yol düşsün buralara, kahkalar çoğalır böylelikle. Sevgiler.

      Sil
  3. Güzellikle geçsin yeni hayatınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Mehtap. Güzeli çirkini yaratan da biz değil miyiz? İnşallah hepiniz güzellikler içinde yaşarız. Sevgiler.

      Sil
  4. Merhabalar.
    Yeni yurdunuz hayırlı olsun. Güle güle oturun. İnşAllah buradan çok memnun kalırsınız. Ben de İzmir'in şirin ilçesi Seferihisar'ı çok beğenirim. İmkanım olmadığı için benim yer değiştirmem mümkün değil. Çok güzel bir paylaşımdı. Tekrar daha dikkatli okumaya ve incelemeye sayfanıza misafir olacağım.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Recep Bey. İmkan yaratmak kolay değil bizim ülkemizde, bizim şansımız yaver gitti. Sizin de düşleriniz gerçek olsun dilerim. Sevgiler.

      Sil
  5. Aaaa bi baktım ki hemşirem buralara gelmiş, hoş gelmiş. Bir yıl sonraya pek şahane yakışır bir yazı olmuş. Devamını hasretle bekliyoruz. ADSL'in bol, ADHD'in az, yazıların bereketli olsun diyelim. :))
    Beni Bursalara getirip kendin memleketime göç ettin ya hemşirem ben en çok ona yanıyorum. O taynihausculara da o çok yüklenme. Bu gidişle memlekete dönüş yolum anca o olacak gibi malum. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım benim. Berbat bir blog yazarıyım kabul edelim. Belli mi olur, o ıssız dağ başında romanını yazanlar gibi ben de bloguma yazarım zaman içinde. Ayrıca sen telaş etme bahçe büyük, senin miniye her türlü yer buluruz. :)

      Sil
  6. Ayy, once sasirdim ama heyecan içinde okudum her bir cumleni. Hoş geldin sevgili Evren. Yeni kurduğunuz hayat hayırlı uğurlu olsun, bol bol guzellikler getirsin. Bursa güzeldir ama en son bir kadın prof cok sikayet etmişti havasını. Aşırı nem olduğunu söylemişti. Şaşırmıştık. Bence çok cok guzel bir karar almışsınız.
    Blog yazmak içinse naçizane önerim; günlük ya da günaşırı rutine bağla ve o gün yaşadıklarını / hissettiklerini cok kisa olsa bile aktarmaya çalış. Kedinin kapı kapı gelmesini aktarmissin ya, ona cok güldüm :))
    Rengârenk geçsin günleriniz, tatlı yorgunluklar guzellikler sersin hep önünüze.
    Sevgiler, selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllardır bir düzen oturtamadığım bu canım bloga ömrümün 3. baharında bir düzen gelir mi dersin Sevgili Zeugma. Bursa'da neredeyse doğmuş büyümüş ben ve eşim artık nefes alamaz hale gelmiştik. Kısmet buralarmış. Keyfini sürmeyi deneyeceğiz bu ülke ne kadar izin verirse.

      Düzenli yazabilen herkese hayranım , mesela günlük tutabilenlere. Elbet ben de bulacağım kendime bir ritm , sağol öneri için.
      Dilekleri de aldım koydum cebime, hepimize güzel olsun günler.
      Sevgiler...

      Sil
  7. Buyük geçmiş olsun Sevgili Evren.. çok üzgunüm olanlara 🥺🙏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Momentos, sorma... Çok kahırla geçti ömürler ama bu kadar yakınımıza hiç düşmemişti ateş. Gene doğacağız küllerimizden, inanıyorum. Doğa kendini yeniler insan izin verirse. Sağol desteğin için. Sevgiler.

      Sil
  8. Ya muhteşem bir yazı bu, ben henüz şimdi gördüm... Ne olur daha sık yazın, her anı yazın hatta, çok merak ve gıpta ediyorum....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili C. heyecanın geçti bana. Bilsen nasıl iyi geldi. Yazacağım, istiyorum, kendi ritmimi bulmaya çalışıyorum. Henüz değil ama yakın zamanda tekrar barışacağım şu klavye ile hissediyorum. Sevgiler...

      Sil
  9. Güzel kaleminden süzülen yazılarını, sondan geriye dönerek okuyorum Sevgili Evren. İyi ki yeniden yazmaya başlamışsın. Aynı dertten ben de mustaribim aslında, önceleri neredeyse gün aşırı yazardım. Sonraları haftada bir derken... pandemiyle birlikte aylık dökümlere başladım. Bunda resim çalışmalarımın da etkisi var tabi. Yazmak kadar, çizmek de ruhuma çok iyi geldi çünkü. Buraya da çok emek verdik, bu yüzden bloğumu da kapatmayı hiç düşünmedim. Sonuçta bu platformlar, öncelikle bizim kişisel tarihimize düştüğümüz notlar. Bu yüzden kıymetli. Güncelimizde ve yakın çevremizde/ ebeveynlerimizde bazen olağan dışı yaşadıklarımız kadar, şu çalkantılı /tuhaf gündemin de bunda rolü var tabi. Hassas bünyelerimiz etkileniyor hepsinden. Yine de sanata tutunmak başlı başına bir terapi. Üstelik çokça malzemen var bu yeni hayatında! Bahçen, çiçeklerin...börtü, böcekler, kedilerin...emek verdiğin ve ellerinle güzelleştirdiğin her şey... Demem o ki, yine ritmini yakala Evren'cim! ;)
    Sevgiyle, umutla, mutlulukla... Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Esin, iyi ki bu platformla başlayan tanışıp yolculuklarımıza arkadaşlık ettiğimiz zamanlardan geçtik. Gezi yazılarınla başlayan hayranlığım resim yeteneğini keşfettiğim diğer platformla katlandı elbette. Ne çok isterdim bir eserin evimde odamda olsun. Kısmet. Belki bir gün.
    Zeugma da diyor iki satır olsa da yaz diye, bakalım bir yerden başlayacağım. Dediğin gibi malzeme bol. Dileklerin kalbimde. Sevgiler.

    YanıtlaSil

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...