Geceleri açık fırın görünce içinde birden ekmek alma isteği uyananlardan mısınız?Yani bütün dertlerine, sıkıntılarına karşın hayatı seven, hayatla sevişenlerden misiniz?...
Size biraz anlamsız gelebilir ama benim garip bir Haşmet Babaoğlu okuma alışkanlığım var... Aylarca aklıma bile gelmiyor onu okumak. Sonra aniden, hiç de sebep yokken neler yazıyor bu adam diyorum. Onlarca birikmiş yazılarına şöyle bir göz atarken sihrine kapıldığım kelimelerin ardından gidiyorum. Bu seferki kelimeler; Fotoğraflar, ağaçlar ve biz...
Kendi yazıma başlık seçtiğim kelimelerin algılanma açısından taşıyacağı tüm risklere hazırlıklıyım. Sevişmek tabu bazı beyinlerde. Oysa sevişmek yürek işi, becerebilene tabii... Her şeye rağmen sevmek, her şeyiyle sevmek, ille ki sevmek gerek hayatı. Belki de en önemlisi; yoğrulmak, tüm duyguları harmanlamak ille de ürpermek gerek hayatın karşısında. Tıpkı sevişirken; yıkılmaz o koca benliğinizin bir parmak ucunun değişi ile sarsılması gibi...
Maya'nın bir önceki yazıma yazdıklarına takılı kaldım uzun süre... Bu sabah Babaoğlu'nu okurken aklıma takılan ve bu yazıyı yazmama sebep sorularına verilmiş bir cevap gibiydi: "yüreği kocaman olanlar her şeyi kocaman yaşar. acıyı da, sevinci de, ağlamayı da gülmeyi de...
Başı boş sokaklarda yüreği çizikler içinde, elini kolunu sallayarak gezen koca yüreklilere -bütün dertlerine, sıkıntılarına, tasalarına, endişelerine yani hayatı olumsuzlayıp, yaşamaya es verdiren negatifliklere- iyi gelir; bir gece vakti fırının birinin önünden geçerken çıtırtısı köşe başından duyulan buram buram bir somun ekmeğin kokusu...