10 Temmuz 2009

GÜLÜM




yüce dağlar başında mı?
zemherinin kışında mı?
şu gönlümün bir umudu gülüm
gözlerimin yaşında mı?


KADIN uyandığında bu şarkıyı mırıldanıyordu... Adama doğru uzandı... Baktı... Adamın yüzündeki bu tebessüm, kadını bambaşka bir dünyaya taşıyordu... ADAM gözlerini açtı... Kendini seyreden kadını gördü ve gülümsemesi daha da güzelleşti...
Devam ettiler şarkıya yürekleriyle...


kırılsa da kanadımız
asiye çıksa adımız
duyan duysun bilen bilsin gülüm
böyledir bizim sevdamız


_______________________________________


Türkü / Zülfi Livaneli yorumu

Fotoğraf / Alcea Rosea L. © Cecilia Bergman

09 Temmuz 2009

ÇIĞLIK

Bir çığlık yükseldi kentin çıkışına yakın, yıkık dökük bir evden… Kadın korkularına sarınıp dışarı attı kendini adamı yatakta bırakıp. Yürüdü sokaklarda, koştu hatta… Bir çukur gördü kenarından geçti. Başka bir çukurda biraz durdu bekledi. Sokak lambasının altından geçti. Kağıttan yapılmış bir gemi gördü. Camdan bakan kadın(a) gülümsedi. Çığlığa doğru yürüyordu. Ya da çığlık peşinden geliyordu bilmiyordu. Önemsemiyordu o anda. Korkularına daha da bir sarıldı sıkı sıkı… Yürüdü sokaklarda, koştu hatta... Bir dükkan gördü ağır metal kapısını açmaya çalışan yaşlı adama yardım etti. Yaşlı adam(a) gülümsedi. Bir çocuk gördü sırtında okul çantası, ağır yükünü hafifletmek istercesine tuttu çantanın ucundan. Sırtında çanta taşıyan çocuk(a) gülümsedi.

İlerde çok ilerde bir ışık gördü. Hızlı adımlarla 2 katlı, köhne, eski bir binaya doğru yürüyordu. Çığlık giderek şiddetini artırıyordu. Kadın daha da bir sarıldı korkularına. Yürüdü sokaklarda, koştu hatta... Binanın önüne gelince durdu düşündü bir süre. Tereddüt etti. Sarıldı korkularına. Zili çaldı. Bir adam açtı kapıyı. Adam bir odaya aldı kadını. Koltuklar vardı kırık, dökük ve bir lamba kırılmış. Ne bir tablo, ne bir obje orayo sıcaklaştıran. Ne ruhsuzluk dedi içinden. Konuştu; uzun uzun anlattı. Başka bir kadın geldi odaya. Sorular sordu... Sonra da aldı kadını başka bir odaya götürdü. Soğuktu geldikleri oda. Garip bir sandalye, kırık bir dolap ve cılız bir ışık vardı içeride. Kadın dönüp gidecek gibi oldu. Duvardaki aynada yansıyan korku dolu gözlerine takılı kaldı bir süre. Sarındı korkularını. Uzandı garip koltuğa. Kadın kadına bir ötrü örttü... Adam geldi... Canınız dedi yanabilir; bir çığlık yükseldi kadının bedeninden tam da o anda… An durdu… Akmadı hiç bir daha…


Kadın o günden beri her Şubat ayında korkularına sarınıp, cılız ürkek bir çocuk çığlığıyla, yürür sokaklarda… Kadın her çıktığında evden, güçlü bir çığlık duyulur hayatın içinden. Kadın çığlığı takip eder her yıl dönümünde ve döner her seferinde gerçek hayata.

Kadın dönünce eve, adam korkularını sıyırdı kadının bedeninden, uzandılar yatağa. Adam içinde saklağı çığlıklarla sarıldı gün ışığına, tarifsiz kederlerle...

Kadın saklandı en güvendiği sığınağa..

"Biliyorsun değil mi" dedi adam,

"o çığlık hep olacak hayatında. Lütfen artık gitme yanımdan. Korkuyorum her gidişinde, önünde durup beklediğin çukurlardan birine düşüceksin diye..."




_________________________

İlk yayın Tarihi: 16.02.2009

08 Temmuz 2009

FARK ETMEK

bitti...
başlamak için yeterliydi...

bitmediğini anladığında
herşey için çok geçti....

06 Temmuz 2009

ADAM/IM

mum alevi aydınlattığında yüzünü
kadın farkında bile değildi güzelliğinin
adamın derin bakışları olmasa bilemeyecekti de...
adam bir bar taburesinin tenhalığında
kadın bir sahne ışığının loşluğunda



Imelda May / Big Bad Handsome Man



otururken yüzyüze:
sardı elleri bedenleri
sardı tutku yürekleri
sardı aşk dilin ucuna kadar geleni

bir ömrün kaç keresinde aşktır dedi adam,
bir ikincisi olacaksa sen ol dedi kadın...

adam bir gece sessizliğinde ayın son dördünde
dilin ucuna geleni haykırdı...

kadın an defterine bir not düştü :
05.07.2009
Gecenin Yarısı
Bir Sahil Kasabası

sonra bir gün bir kelime duyarsınız
çok duymuş
çok söylemişsinizdir
ama ilk gibi gelir
ilk kez
o tonda
o anlamda
o duyguyla size söylendiğini bilirsiniz
sarsılırsınız...


________________________

Fotoğraf / 1x.com

04 Temmuz 2009

YOL AYRIMINDA BİR ALKIŞ KOPTU: KIYAMET



kadın yola çıktı...
bir ayrımda:
olan ve olmasını istediği yöne oklar vardı...
içinde bir cız...
olana kırdı direksiyonunu...
az ilerde belki de beş dakika sonra bir ağlama sesi duyuldu...

yağmur evet gene...
biraz hüzün biraz gri...
sonra kendini zorla bulutların önüne atan bir güneş: gülümsüyordu, turuncunun en halinde...
yol boyu yüzüne değdi kadının, bedenine değdirdi kollarını...
taki batana kadar... ki öncesi bir gökkuşağı...
kadının yüzünde bir gülümseme adamlaydı...
sonra ay geldi kuruldu yanına kadının, adam mıydı...

kadın gözlerini kapadı...
bahçedeydi...
adamın hemen yanında...
herkes gelmiş, kadın geldi diye...
meraklı ama sevecen bakışlar
mangal kokusu her yerde...
senli benli hallerinin en keyiflisinde herkes...
bazıları izleyici, bazıları oyuncu...
özledim dedi kadın, özledim dedi adam...
bir özlemek; yanyanayken de yaşanır mıydı sahi...
bakışın hiç gitmedi bugün üzerimden dedi kadın.
barda otururken ve evet senle, harikaydın dedi adam.
evet dedi kadın
evet dedi adam
bir alkış koptu, kıyamet...
gelinini öptü adam...
bir alkış koptu, kıyamet...
ayrılmadılar kaldılar öyle...
bir alkış koptu, kıyamet...
geldiler kendilerine...
an aktı kaldığı yerden...
küçük bir çocuk geldi kadına, masal anlat bana dedi...
adam kadın çocuk kalktılar masadan izin isteyerek
ayla dolan yatağa uzandılar
onlar masalın cümleleriyle atışan iki aşıktılar
bir cümle birinde, tamamlayan diğerinde
kadın masalın bir yerinde çocuğa bir öğüt verdi: şarkı tadında...
yoksa adama mı söylemek istedi içindekileri...





nefessiz kalmak... masal tadındaydı...
an masaldı...
ay adamın yüzündeydi...
adam kadının...
kadın çocuğun...
bir alkış koptu, kıyamet...



__________________________________________

Fotoğraf

02 Temmuz 2009

AŞKIN İLK HALLERİ

Uyanmak istemediğim bir düşle,

hiç uykuya dalmak istemediğim bir gerçekliğin ortasında,

tutkuyu yaşadım ben...

İlkti...

Onca yaşanmışlığın üzerine...

Güzeldi...

01 Temmuz 2009

AMA NE YAĞMAK



Ocak 2007

Neye inanırsınız hayatta… İnandıklarınız için nelerden vazgeçersiniz. Bir gün inandıklarınız sizi yarı yolda bırakırsa…


Bunlar vardı kafamda İstanbul’a yol alırken. Akılsız başımın cezasını bütün bedenim, beynim ve huzurla bir yerlerde kalmasını dilediğim anılarım çekti maalesef. Ne komiktir insan aklı… Nerelerden nerelere gidiverir. Küçücük çağrışımlar, büyük yankılanmalar sonrasında da yakınmalar yaratır insanın beyninde. Nedendir bilinmez çok azı güldürür. (Yoksa ben de mi böyle oluyor.)



Bir blog arkadaşı yazmamalarıma istinaden demiş ki;
Bir cevap yazmış mıydım ?
Hatırlamıyorum.
Nerden aklına geldi derseniz.
Geldi işte...

“Hayattan dilim parçaları okumak güzeldi,.... Maalesef artik, ne haber var, ne bir not.... Saat durdu mu diye merak ettim...??? Yazarımın haberlerini bekliyorum.”
________________________________________________________


Hayatım, çok yakınlarımın bildiği üzere köklü bir değişikliğe uğradı geçtiğimiz yıllarda.
Önceleri kabullenmek zordu.
Çok inandığım bir insanın başka bir yüzünü gördüm.
Kendi deyimi ile stratejik bir hata yaparak önce ona olan güvenimi kaybetti.
Sonra da biz birbirimizi…
______________________________________________________



Tahmin edilenin ötesinde;
Sizi üzen aslında dönüp dolaşıp kendinizmişsiniz.
Bu kadar inandığınız için.
Hani her şeyden vazgeçtiğiniz…
“Aynısını "o" da benim için yapardı”ya olan sıkı sıkı bağlılığınız var ya…
Biraz romantik, biraz gerçek dışı, biraz filmlerde olan…

_____________________________________________________


Haziran 2009

Artık geçti…
Yeni bir hayat, yeni bir yolculuk bekliyor şimdi beni.
Daha emin kollarda, daha güvenli…
Hep bildiğim sıcaklıkta…
Hep beklediğim lezzette...
Aşksa olur demiştim bir keresinde...
Planlamazsın, üzerine düşünmezsin, düşlemezsin...
Sen farkında değilsindir ama aşk yola çıkmış geliyordur, evde yokum diyemezsin...
Yaşarsın sadece...
Aşk... mı?
İtirazım yok, olursa olur...
Olmazsa...?
Şu kısacık ömre sığan anlardan bir senaryo yazarım kendime...
Filmi çeken bir yönetmen bulunur elbet, senaryo sağlam çünkü... Oyuncular tapılası...
Böyle bir senaryonun, durağan ama devingen bir kamera ile anları kaydetmek üzerine kurgusu, anların izleyeciye geçmesi için yetecek ve artacak bile...
İzleyiciye geçen duyguyu tahmin edebiliyorum. Yer yer abartmışlar diyecekler...
Bu kadarı da olmaz... Ama oldu... Olur yani... Aşk gibi...
Planlamazsın, üzerine düşünmezsin, düşlemezsin...
Yaşarsın sadece...
İzleyici, filmin kapanış jeneriğinde, yaz ortasında yağan yağmuru, üstelik tam da adam şehri terk etmek üzereyken, abartılı bulmazsa ne olayım ama yağdı işte...

Ama ne yağmak...

____________________________________________________