02 Ağustos 2009

KIRMIZI


Severim kırmızıyı...
Burcumun bir özelliği olması bir yana, çağrıştırdıklarıdır beni kırmızıya bağlayan.
Ama öyle her tonunu sevmem.
Tutkulu olmalı, beni içine çekebilmeli.
Yakıcı olmalı ama ısıtacak kadar.
Tıpkı aşk gibi...

Kırmızıda huzur yoktur.
O sevmek gibi değildir.
Emin olamazsınız kırmızının sizde çağrıştıracaklarına.
Mesela ben, dozunda severim kırmızıyı.
Üzerimde taşırken fazla olmamasına özen gösteririm.
Yakar çünkü.
Gözü alır.
Size fazla gelmese karşınızdakine ağır gelir.
Tıpkı aşk gibi...
Oysa sevmek öyle midir?

Bugün büyük bir keyifle yazılarını okuduğum Haşmet Babaoğlu'ndan bir alıntı var gene. Bir arama motorunda "Haşmet " yazınca çıktı karşıma.

Kırmızıdan, aşktan söz ederken...
"Nasıl oluyor da, "seni seviyorum" lar bir süre sonra ve iç burkucu biçimde "beni boğuyorsun"a dönüşüveriyor? Uzun ve acıklı bir hikaye.. Ama şurasını olsun söylemeliyim; Sevmek ağırdır. Uykuları kaçırır, uyanıklığı sarhoşluğa çevirir... Oysa modern insan her şey hafif olsun istiyor, sevmek bile !... Mümkünse sadece sevilmek istiyor. Ancak ayrılık acısı çökünce, terk edilince, özlem ateşiyle yanınca farkediyor ki, Seviyormuş..."

Aşklarınız ve sevgileriniz kırmızıya dönüşsün ama kavurmasın dilerim.



Şubat 2006 / İstanbul
_______________________________
Fotoğraf / 1x.com

01 Ağustos 2009

İÇİNE ATMAK


Bugün biri fal baktı bana. İçine atmışsın dikkat et taşmasın dedi. Psikolojik olarak seni zorlayacak bir birikime dönebilir atamadıkların. İnternette arama yaptım: “içine atmak” Aşağıdaki tanımı buldum.



“Konuşamamak, anlatamamak, paylaşamamak, haykıramamak, hep susmaktır. Dışarı atılacağı anı hissedersiniz. Sığmıyordur içinize. Boğazda bir yumru ve ardından gözlerin dolmasıyla başlar. Hüngür hüngür ağlamaya başlanır. Dışarı atıldığı zannedilir. Yine tek kelime çıkmamıştır ağızdan, hıçkırıklar dışında. Gözyaşlarını çözen şifre olmadıkça bilinemeyecektir. Yine içinize atmışsınızdır aslında.”


Ne güzel bir tanım değil mi?

Size de öyle olmaz mı?

İçiniz sıkışır.

Bilinmeyen boğar sizi.

Gözleriniz dalar… Uzaklara bakarken boş boş…

Ağlamaya başlarsınız.

Ağla açılırsın derler. Ağlama değmez derler.

Siz içiniz katılıncaya kadar ağlarsınız.
Bazen bir dosta sığınırsınız.
Bazen bir film seyredersiniz.
Bazen soğuk bir “Nesquik” içinizi ısıtır.
Bazen hiç beklenmedik bir el sizi sarar.
O elin sıcaklığını içinize atarsınız.

Tam da o sırada gözünüze sabun kaçar ağlarsınız.

13.11.2007
_________________________________________
Fotoğraf / 1x.com

29 Temmuz 2009

EZBERİ BOZMAK

birgünsanabircümleyazmakistiyorumnoktasıvirgülüolmadanhiçbirsoruişaretiünlemegerekduymadanherhangibirkuralauymadantekbirboşlukbırakmadansenitanıdığımgündenberibozduğumbütünezberlerimgibiolsunsenokuanlaveyaokuyamaamagenedeanlasenisevdiğimiyazsambusencedeistediğimgibibircümleolurmupekiçimlereuzansakvekulağınasöylesembucümlemiyazdığımgibiezberbozmakolurmu

BEN SENİ UZANIP ÖPERİM


Bir yolculuğun telaşlarındasın sen şimdi ve heyecanlarındasın kavuşmanın, pır pır eden yüreğini koymayı unutma çantana ve yeşillenmiş yarınlarını... Sarıp sarmalayacağın güvenli kolların olsun yanında, yeter bana...

Ben seni uzanıp öperim...

BİR SABAH TAŞ OLDUM


Bir sabah uyandığınızda kafanızda sorular varsa;

Sorarsınız...
Susarsınız...

Evet, ben sustum. Nice sabahlar sadece sustum. Bu sabah kafamdaki sorunun cevabı çok net aslında, kendime söylesem, ama korktum.


Bir sabah uyandığınızda kafanızda sorular varsa;

Sorarsınız...
Susarsınız...
Korkarsınız...


Evet, ben korktum. Nice sabahlar sadece korktum. Bu sabah kafamdaki sorunun cevabı çok net aslında, kendime söylesem, ama kaçtım.

Bir sabah uyandığınızda kafanızda sorular varsa;

Sorarsınız...
Susarsınız...
Korkarsınız...
Kaçarsınız...


Evet, ben kaçtım. Nice sabahlar sadece kaçtım. Bu sabah kafamdaki sorunun cevabı çok net aslında, kendime söylesem, ama durdum.

Bir sabah uyandığınızda kafanızda sorular varsa;

Sorarsınız...
Susarsınız...
Korkarsınız...
Kaçarsınız...

Durursunuz...

Sorarsınız...

Sorarsınız...

Sorarsınız...

Evet, ben sordum. Nice sabahlar sadece sordum. Bu sabah kafamdaki sorunun cevabı çok net aslında, kendime söylesem...

Söyledim, durmadı içim: Aktı...
Bir daha söyledim, durmadı yüreğim: Taştı...
Bir daha söyledim: Taş oldum Kaldım...

SUSTUM