26 Ağustos 2009

O ANDA BEN


Jace Everett, Bad Things

30 cm. vardı genişliği, uzunluğu ise ancak 1 metreydi... Yüksekliği 1.20 cm.; belki... Akçağaçtan rengi ve metal ayağı ile sade bir görüntüsü vardı, masayı ben seçmiştim. Severdim yüksek tabureleri... Sadece iki tabure almıştım. Üzerine bambudan yapılmış iki amerikan servisi örtü yaptım. Üfleme mavi camdan bir altlık üzerine konmuş; yeşil, bal peteği desenli, yarısı yanmış mumu koydum ve orada, o masada, o mumun alevinde bir adam hayal ettim.

Beyaz dar dikdörtgen tabaklardan birine eski ve yeni kaşar, diğerine ezine ve tulum koydum. Pembe dar uzun mu uzun elips bir tabağa domatesleri, nane yaprakları ile süsleyerek hazırladım. Üzerine, ilk hasat zeytinyağ gezdirdim, az tuz ekledim. Küçük bir kavunu kestim dilimleyerek, geniş beyaz porselen bir tabağa ikişer tane koydum özenle... Kalamata zeytinleri ise tek tek yerleştirdim salyangoz şekilli başka bir porselene. Düz yeşil tabaklar koydum ve beyaz üstüne incecik çizgileri olan desenli bir peçete seçtim. Rakı kadehlerini hazırladım, buzu kontrol ettim. Fransız balkonundaki saksı çiçeklerini açıkta bırakan fıstık yeşili tülleri düzeltip, bej renkli jaluziyi yarısına kadar kapattım. Balkonun kapılarından birini yarım açtım. Mumu yaktım ve beklemeye başladım.


Heyecanla, çalan kapıya gitmek üzereyken aynada son bir kez baktım kendime. Güzel gözüktüm gözüme, gülümsememi yakaladım bir an... Kapıyı açtığımda o gülümseme mi vardı yüzümde bilmiyorum ama onun o gülümsemesi tarifsizdi. Aklımda o ilk karşılaşmaya dair hiçbir hayal yokken, kapıda onu görünce, sarıldım içtenlikle. Belime doladı kolunu ve öptü beni. İçeri girmesini bile beklemeden, özlemişim dedim. Özlemişim dedi.


Elini yüzünü yıkadı, balkona doğru yol alırken, mutfağa hazırladım dedim. Salonun ışıklarını kapadım ve müziği açtım. Onun ardından mutfağa gittim. Rakıları servis yapmıştı bile. Kızarmış ekmekleri alıp, içine turuncu peçete koyduğum örme sepet bir ekmekliğe özenle ekmekleri yerleştirdi. Masaya şöyle bir baktı, kahkahamız eksik kalmış gibi dedi. Rakıda buz sevmezdim bilirdi. Suyuma iki buz attı. Kadehini kaldırdı, gözlerini benden hiç ayırmadan seyrediyordu. Çok güzelsin dedi, çok güzel bir gece... İyi ki geldin dedim. O zaman; senli benli halimize dedi. Senli benli halimize dedim. Öyle yakındı ki yüzlerimiz birbirine, o gece, o masada, o mumun alevinde; biliyordum bir başka güzeldim. Gecenin ilerleyen saatlerinde, sohbet sohbeti, kahkahalar kahkahaları, kadehler kadehleri kovalarken, hiç ayırmadık gözlerimizi birbirimizden...


Bir ara iki elinin arasına aldı yüzümü, bu gece, bu masada, bu mumun alevinde, bir başka güzelsin dedi. Biliyorum dedim. Kalbim yerinden çıkacaktı; saatler gibi gelen o derin sessizlikte, hissediyordum, daha önce hiç söylenmemiş ama hep hissedilmiş o kelimenin, dilinin ucunda olduğunu. İlk defa öpüşmek gibiydi, ilk defa bir tene dokunmak gibi, Yok, yok... Daha başkaydı, daha farklı, daha heyecanlı. Yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı. Nefesi nefesime karışmıştı. Gözleri, ah o güzel gözleri, yüreğinin aynası, aklının yansıması gözleri... Baktı derinime, indi yüreğime, sevdi gözleriyle...

O gece, o masada, o mum alevinde hayalden bile güzeldik...
O gece, o masada, o mum alevinde, alev almıştı yüreğim...




_________________________________________



(1) Gereksiz Yazar mimlemişti beni, en etkili an...


(2) Fotoğraf / 1x.com

25 Ağustos 2009

ALEVLİ BİR AYRILIKTI TANGO



alevli bir ayrılıktı tango
ve ben yanında yürürken bile
hissediyordum ritmini

_________________________

Fotoğraf / Tango© Volker Vontin

24 Ağustos 2009

YARATICI MIIM YOKSA İLGİNÇ MİİM


  • Şimdi durum şu; sevgili Hayat İzlerim, Kelebenk, Ufuk Çizgisi ve Bırak Dağınık Kalsın; beni ödüllendirmiş. Bir ödül söz konusu olduğunda akıl ve gönül defterleri olan bloglarda insanın kendi adını görmesi kadar keyif veren bir şey olmasa gerek. Bilenler bilir öyle pek de şahane bir mim oyuncu değilimdir. İlla her mimi kendi keyfime göre, kırpar, şekillendirir ve öyle oynarım. Ama bu mimde ne yapacağıma karar veremedim: Meselenin yaratıcı ve ilginç olma halini henüz kafamda birleştirip ortaya bir şey çıkartamadım. Yoksa yaratıcı değil miyim? Kendine haksızlık etmiyeyim de "yeterince yaratıcı değil miyim" diye sorayım bari...

Şurada ve Burada blog yazılarıma kendimce farklı bakış açıları geliştirmiş ve bloglarda şu ana kadar rastlamadığım bir yaratıcılıkla!!! ve ilginçlikle!!! yazılar yazmıştım.


Mimin iki farklı versiyonunu gördüm; kendinle ilgili 7 ilginç şey nedir sorusuna cevap arayanlar ve 7 sevdiğin şeye cevap arayanlar... Bir de ortak noktaları olan 7 kişiye pasla bölümü var, unutmadan onu da belirteyim.


Her iki sorunun cevabının da kreativ (hangi dilde sahi bu) blogger olmak için yeter şartı sağladığından pek de emin olmamakla beraber, ve kendim kendime ilginç gelmediğimden; meseleye Hayat İzlerimden Özlem'in de dile getirdiği gibi; hatırlanmak ve değer vermek bakış açısıyla bakıyor ve bu anlamda; biraz şımarıklık ve biraz da keyifle ödülümü alıyor ve yüreğimin en güzel köşelerinden birine kaldırıyorum. Bu ödüle ilişkin aklına "Evrenin Dünyası" gelenlere teşekkür ediyor ve mimi üzerinden zaman geçtiği için kimseciklere paslamıyorum ama gün geçmesin ki bloguna yazı yazmış mı, yeni bir yorum almış mı ki diye merakla baktığım her bir blog yazarının tek tek aklımdan ve yüreğimden geçtiğini bilmenizi istiyorum.

____________________________
Okuyucuya Önemli Not: Az önce aldığımız bir habere göre; bir ödülüm daha varmış benim...
Durum şu; Mim Cadısına bu ödülden çifter çifter geldiği için, üzerine iki ayrı yazı yazdığı için ve de ben sadece birini görüp, adıma rast gelmeyince atlamış olduğum için ödülümü az önce hafif bir sersenişle almış bulunmaktayım. Hiçççççççç cık cık ne ayıp demeyin, haklı valla, ayrıca verdiği ödülü geri almamasını güzel yüreğiyle bağdaştırıyorum ben.
Ödülü veren Mim Cadısı Bekriya'dan huzurlarınızda özür diliyorum bir de kocaman öpüyorum.

21 Ağustos 2009

MEMPHIS, CATFISH, ADAM, KADIN, HAYALLER


Oturdular bardaki kırmızı yüksek taburelere: Sadece ikisi vardı, salaştı bar ve Memphis'in orta yerinde, gece saat ikide; iki beyaz, çok rastlanır bir durum değildi doğrusu. Barmen, ağzında cigar, bir yandan çalan gruba bakıyor, öte yandan elindeki beyaz kumaş parçası ile bardakları kuruluyordu. Barmene seslendi adam: İki burbon...

Adam kadını seyrederken, gözleri anlatmaya başlamıştı kurduğu hayalleri, kadın kendi ritminde salınıyordu ve sanki her hareketi onu adamın hayalininin içine alıyordu. Barmenin gözleri takıldı bir süre sonra ikisine de...

Çalan grup bir parça isteyip istemediklerini sordu: Adam ve kadın aynı anda; Catfish Blue diye bağırdı. Barmen bir kahkaha attı, elindeki bardak az kalsın düşüyordu. Barmen; "grubun en sevdiği parçadır ve ne yazık ki barın kapanış şarkısıdır" dedi gevrek gülüşüyle, adam o zaman 3 kere arka arkaya çalsınlar daha sözlerim bitmedi dedi ve kadının gözlerine bakmaya devam etti.

Barmen o gece ilk defa, onu terk eden Lyam'ı hatırladı. Bir burbon da kendine koydu. Barın ışıklarını iyice kıstı. Adamla kadına, bu gece dedi, bu bar sizindir, siz de benim misafirimsiniz.

O gece, o barda, adam ve kadın, hayaller kurdular ve hayatı yeniden yazdılar, sadece kendileri için değil, onların anlarını yakalayan diğerleri içinde...






Catfish Blue - Toumani Diabate

ORTA YERDE İKİ SANIK


Kelimelerin tükendiği zamanlardı, mum yaktık yuvamızın orta yerine,
Dumanı haber getirsin benden sana senden bana diye...

Sırt sırta verip otururduk gecenin orta yerine,
Yüzleşmeye cesaretimiz yoktu evet...

Döndük yüzümüzü duvarlara yatağın orta yerinde,
Dokunmaya cesaretimiz bile yoktu birbirimize...

Söylesene ne zaman küçüldük,
Görünmez olduk?
Bu kadar yabancılaştık birbirimize?




Bir mum yakalım geceye
Belki gölgemiz uzar da dokunuruz birbirimize...

Biliyorsun değil mi?
Çok zor hayatın ortasında iki sanık gibi yitip gitmek...
Görmezden gelip,
Çekip gitmek...


________________________________________________

Fotoğraf / 1x.com

KURULMUŞ CÜMLELER / 5


Aşık olmak baharı yaşamaya benzer.
Her yinelenişi ilkmiş gibi kuşatır insanı...


Erendiz Atasü

20 Ağustos 2009

BİR YILIN MUHASEBESİ VE VAZGEÇMİİM BEN KENDİMDEN


Merhabalar her sabah güne başlama cümlemdi bir zamanlar. Kolyeler yaptığım zamanlarda kaldı EvreninTakıntılı Dünyası. Herkes isyanlardaydı kendimi kapatışıma oysa tam toparlıyordum ben, hayata karışıyordum yavaş yavaş, aslına bakarsınız İyi Gidiyorduk Ki Bahar geldi işte. Dostların serzenişleri artınca, haliyle isyan ettim bir gün: Tamam En Azından Bir Yerlerden Başladım Diye... Gecelerden bir gece, karanlık bir ormanda ışık hüzmesiydi gördüğüm ve hiç tanımadığım bir ses, bir şiir okudu bana; arkadaşınız dedi sizin için istedi, rahatsız etmedim umarım. Dondum kaldım telefonda, Şair, Şiir, Gece ve ben dolaştık o gece anılar havuzunda... Ufacık heyecanları bile katık edip kendime Sonunda başladım normal bir hayata karışmaya... Hayatın içinde tuhaf patikalara denk geldikçe, bilinmez yollarda da gezdim bir süre, sarışınlığa ramak kala; Blond... Attactive...But Not Fool olduğumu fark edip, kendime geldim aynada kendimi bulamayınca. Zaman geçiyordu Komik Tesadüflerle ve ben yalnızdım gecelerimde. Beni tanıyanlar hala güzel ve sımsıcak gülüşünüz deseler de şaşırıyorlardı hallerime: Hayat Şaşırtır dedim onlara... Beni de şaşırtmıştı hayat tarih 25'ini gösterdiğinde... Herkesin hayatında önem atfettiği tarihler vardır ya benim de vardı elbet ama bilememiştim sevmeli miyim şu 25'i yoksa sevmemeli miyim diye.

Hiçbir Şey Olmamış Gibi yaşayıp giderken; bir duvar ördü duvarcı aniden ve bir kuş kanadını kaybetti o esnada; ama öğrenmiştim işte bir kez daha; farkına varmadıkça zordur hiçbir şey olmamış gibi davranmak hayatta. Şarkılarda aradığım zamanlar oldu teselliyi ve Kahve Falında bulduğum umudu... Beni Bana Bırakın dedim bir gün dostlara, bırakın da içimde kalan ne varsa yaşayayım unutmak adına... Biliyordum Kalbim Ellerim Kadar Küçük Değildi ve o kalbe sığdırdığım sevdanın acısı da küçük olmayacaktı elbet. Hayattan keyif almakla ilgili ciddi sıkıntılar yaşadığım bir dönemde, Keyif ve Bluessuz bir gecede; söz verdim kendime; kendim olmaktan vazgeçmeyeceğim bir daha diye... Kendim dedim, düşündüm üzerine; ben Umutsuz ama Mutlu bir tiptim işte, ve evet kocaman bir yüreğim vardı elimde ve bir de tabi sorularım: Mutlu Aşk Var Mı? Mutlu aşk olup olmadığına henüz karar vermemiştim ama Mutluluk tarifim vardı elimde. Tek malzemeli bu tarif için Aramak Araştırmak gerekti ısrarla ya da sonradan öğrenileceği üzere beklemek sabırla. İyiydi, güzeldi de yaşamak istiyorum niyeti eyleme dönüşmediğinden sonuç vermiyordu bir türlü, Yıpratmaktan öte gitmiyordum kendimi. Kendi Gölgemi seyrediyordum uzayıp giden, Dün Bugün Yarın derken daralıyordu vakit fark etmeden. Elimin Altındaki Kitaplara baktım da hayat yazıldığı gibi yaşanmıyordu, Güçlü Olmak gerekiyordu evet ama bunun için de insanın kendi doğrularına sarılması gerekiyordu aslında. Affetmeyi öğrenmeye çabaladıkça, bir anı çıkıp dikiliyordu karşıma: Nasıl Umutlanayım Özleyişine diye isyan ettim bir gece en sonunda. Ruhsuz Yürek olup dolaştım sokaklarda, Yoksun diye bağırdım gece yarılarında, Derin Nefesler aldım her hıçkırığımda. Yaşamı hissettim güneşin aydınlattığı bir Sokakta... Kapılar Açıldı Ardına Kadar bir gün doğumunda... Arıyordum ben hala; En Önemli Özellik sorumluluk sahibi olmaktı hayatta, Susma Hakkımı kullandım ben tam da bu noktada... Büyük bir patlama oldu o esnada.. Cam Kırıkları doldu etrafım: Yansımalar ve Yanılsamalar aynanın kırıklarında... Her Şeye Rağmen Sevmek Seni, vazgeçmemek mi senden aslında. Tutarlılık mümkün değildi böyle anlarda ve Kimse İstemediğini Yaşamazdı aslında. Her Şey Zamanında Değerliydi bilmiştim de ısrar ediyordum çocukça. Üç Nokta koydum hayatıma, dolaştım Sevdiğim Mekanlarda... Başımın Ağrısı tuttu yer yer, çığlık attım bağırdım: Yeter.


Sonunda bir yılı geride bıraktığımı fark ettiğimde; 2007'yi 2008'e bağlayan gecede dilediğim aşkın yerini, 2008'i 2009'a bağlayan gecede Aç Kapıyı Ben Geldim diyerek, kendime gelmeye bırakmıştım.


Vazgeçmediğim tek şey kendim olmuştum ve belki de bu sayede aşkı tekrar bulmuştum.




______________________




Toslumbağa beni mimlemiş hayatta nelerden vazgeçemezsiniz diye...


Biliyorum kötü bir mim oyuncusuyum ama seviyorum mimleri içimden geldiği gibi dillendirmeyi. Evet bu mim hayatta nelerden vazgeçmezsiniz üzerine, benim cevabım basit ve tek: Kendim Olmaktan...

Son olarak, yapmak isteyen, üzerine düşünmek isteyen herkese gitsin diyelim ve mimin gereğini yerine getirelim.



______________________________

Fotoğraf / 1x.com