05 Eylül 2013

Tarla


“Derme çatma” diyorum.
“Ne o derme çatma olan… Şu karşı tepede gördüğümüz ev mi?” 
“Ev mi var… Ben hayattan bahsetmiştim.” 

Onun gösterdiği karşı tepede asılı kalıyor bir süre gözlerim. Ne zaman asılı kalsa gözlerim, bir öykü anlatır içim:

Bir ev; yığma taş. 
Bir adam, yaşlı. 
Bir köpek, sadık. 
Bir ağaç, ulu. 
Bir su, başıboş akıp duruyor. 

“Ahlat mı ki…” 
Sesli düşünmüşüm. “Meşe” diyor. O kadar emin.

Omzumun ucundan bakıyorum ellerine. Parmak uçlarıma neredeyse değmek üzere. Nedense titriyorum. O ağacın altına kadar yürüsek, belki geçer. Duymuş gibi. “Ne dersin, yürüyelim mi o eve kadar?”

Beraber… O eve kadar… Yürüyoruz. Kaç göz odası vardır ki… Sığar mı boşluğumuz o eve... Duymuş gibi. “Hadi tahmin et, nasıl bir ev, kimler yaşıyor. Sen kurgula, sonra ben. Kiminki gerçeğe yakınsa diğeri ona bu gece sahilde balık rakı ısmarlar, mezeler de çabası” Kahkahası değiyor “meşe”nin dallarına. Koca meşe köküne kadar sarsılıyor. Toprağın kaymasından anlıyorum. 

Sahilde… Bu gece… Balık rakı… Eskisi gibi… Hiçbir şey olmamış gibi. Üşüyorum. Derme çatma bir yatağın üzerinde, yarı çıplak bedenimle, kendimi ona sunmaya hazırım. Gözlerimde umarsız bir bulut, geçip gidiyor. Ardından kuşlar ve sonra garip ama balıklar. Denizin dibiyle gökyüzünün sonsuzluğunda bir yerde teslimiyete hazır bir yürek, sahipsiz. Düşündükçe yavaşlıyor adımlarım. Gerisinde kalıyorum koca gövdesinin. Gerisinde kalıyorum o evin ve hikayenin. İşim yok bu hikayede. Biliyorum.

Arkamı dönüp koşmaya başlıyorum birden bire. “Ahlat o” diyorum, “ahlat! anladın mı?" Bu hikayeden çıkmak istiyorum. Sona yaklaştıkça acıtan bütün hikayelerden kaçmak istiyorum, aşk bir boyunduruk altına girmek gibidir, derdi, aşkla işim olmaz.  Ben koşarak geldiğim gibi, koşarak gidiyorum bu hikayeden de, anlıyorum.

Çeşmenin başına varınca durup, soluklanıyorum. Onlarca zaman söyleyemediğim kelimeleri bir çırpıda söylemiş gibi rahatlıyorum. İçimdeki ses hala... “ahlat o” diyor. Arkamdan koşup yetişiyor. “Neyin var” 

Bir bulut geçiyor önce, sonra kuşlar ve sonra boyunduruk bağlanmış öküzler. Bir adam beliriyor. Yaşlıca bakışlı, saçları ağırmış. Elleri nasırlı. Karşı tepedeki yaşlı adam olmalı. Yaşlı adama gülümsüyorum. Bir şeyleri anlatmak istercesine kalkıyor sol eli havaya. Uzaklaşıyor bu hikayeden. Sonu gelen bütün hikayelerden kaybolur ya karakterler birer birer, o da kayboluyor bu hikayeden, o ev, o ağaç, o köpek ve o su, o öküzler, o tarla, o gökyüzü… sis olup dağılıveriyor gözlerimden.  

“Tarlayı sürmek için ne gerek biliyor musun” diyorum, “Aşk” diye bağırıyorum. “Yürek olacak adamda önce” diyorum, “yürek övendire olacak çift sürerken. Bir de ne olacak biliyor musun? Sadakat! Olacak ki tıpkı bir pulluk gibi toprağı güvenle işleyebilesin. Sonrasında ekilecek tarla. Sonrasında büyüyecek filizlenecek hayat, belki derme çatma olacak, belki kuruyacak, belki öyle bir hasat olacak ki… Şaşıracaksın. Ama en azından denemiş olacaksın hayatta sana sunulan ne varsa. Hakkını vererek yani, sonra payına düşeni alacaksın hayattan, nerede yanlış yaptığını hiç bilemeden. Sonrası bir sis bulutu, sonrası siyah beyaz bir fotoğraf geçmişten gelen. 

 
*** * *** * *** * *** * *** 
Teşekkürler...
fotoğraf / İsmail Ertin
motivasyon / Vladimir

12 yorum:

  1. Fotoğrafı dün öğleden sonra yayınladığımızda bu kadar çabuk bir öykü gelmesini beklememiştik hiçbirimiz.

    Bu kadar kısa sürede bir resmin bir başka insana ilham vermesi ve ve o insanın düşüncelerini kağıda dökmesi inanılmaz bir sevinç Aykırı Kuş ekibi için. Güzel öykü, elinize sağlık. Yayın değerlendirme kurulumuza da aykirikus@gmail.com e mail ile göndermeinizi çok isteriz. Sevgiler. :)

    Aykırı Kuş Ekibi adına Vladimir.

    YanıtlaSil
  2. Telefonundan okuyorum, resimler de hayli geç açılıyor bu nedenle. Önce yazıyı okumaya başladım, görsele sonra bakarım nasılsa diye. Daha ilk satırlarından, "Bu yazi ne kadar da yakışırdı Vladimir'ın yayınladığı fotoğrafa" diye düşündüm. Her satırda da bu duygum artti tabii :) Finalde azmettiriciyi görmeden bile neredeyse emindım aynı görseli göreceğinden. Süper olmuş Evrenin, bayıldım..

    YanıtlaSil
  3. Ah Evren nasıl güzel yazmışsın..
    Bende o karşıda ki yıkık dökük evin penceresinden sana kalbimi uzattım.
    Sevgimle...

    YanıtlaSil
  4. merhaba vladimir, öyküyü yayına verdikten kısa bir süre sonra tatile çıktım o yüzden cevap biraz geçikti. nedense ben yazdığım şeyleri başka yerde hele de bir dergide yayınlayacak kadar "güzel" bulmuyorum, bu konuda garip bir tedirginliğim var o nedenle de gönderemedim. kusura bakma ne olur. fotoğraf öyle güzeldi ki bir kaç satır yazmasam olmayacaktı. teşekkürler. başarılar.

    YanıtlaSil
  5. teşekkür ederim sokağımın kedisi. günler sonra okuduğumda fotoğraf olmasaydı o kadar etkili olur muydu, bir anlam içerir miydi ben de merak ettim doğrusu.

    YanıtlaSil
  6. kalbini alıp kalbime koydum, kocaman bir sevgiye dönüştü elif. teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  7. Evet, sevgili Buraneros' un dediği gibi ilk cevherimi bulmuş gibiyim. Çok beğendim bu öyküyü, elinize sağlık. Seslendirmek isterim izniniz olursa. 🙏🌹

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nacizane seslendirmeye çalıştım gece yarısı, umarım başarmışımdır. :)

      https://open.spotify.com/episode/0d6i4eh5GR8t4tmrDOoatc

      Sil
    2. Şahaneydi. Aslında aynı gün dinlemiş oldum ama sihri bozulmasın diye sizden haber bekliyordum. Şaşkın ben yorum onaylarına bakmamışım. Dün gece fark ettim. İnsan bir tuhaf oluyor kelimelerine yabancı bir ses deyince. Ama iyi ki deymiş, sesinize ne kadar da yakışmış öykü. Çok teşekkür ederim.

      Sil
  8. Pek güzel bir yazı, derinden hissettiren. :)
    Pek güzel bir ses bulmuş kendisine, anlamını artıran. :)

    YanıtlaSil
  9. Övgüyü hak eden güzel bir öykü. Aradan geçen yıllar düşünceleri değiştirse de duygular aynı duygu. Elinize sağlık:) Momentos'un ağzında dinlemeye gidiyorum hemen...

    YanıtlaSil

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...