17 Temmuz 2020

Hayat Bize Güzel

Tarlada keyif


Günün özeti: güne erken başlarsan "hayat size güzel" cümlesini daha sık duyabilirsin.


***

İlanı kendinden meçhul gün bize bir günlük tatil demek. Sabahın erkeni, "güneş yüzüne öyle tatlı vuruyordu ki, seyrettim" diyen bir çift mutlu göz. Seviyorum bu adamı. İçim coşkun ırmaklar gibi. Mavişin koltuğu dönecek bugün ki, biri erken yatıp diğeri de içeride oturmak isterse konfor alanı artsın. Tahmin edileceği üzere içeride oturmak isteyen ben, bahanem hep hazır: serin mi ne? 

***

Kahvaltı için bir şey tasarlanmamış, sanayide çorba fena fikir değil nasılsa... Ustayla sözleştiğimiz saatte kapısındayız. Mahcup bir gülümseme. "Akşam üzeri gelirseniz iyi olur. " Sıkılıyoruz duruma yalan değil. Durumu  uzatıp da tadımızı da kaçırmaya niyetli değiliz. Yapılacak diğer işler için yola koyuluyoruz. İstikamet İkea... Kamp için bulduğum bir tabak var ki, evladiyelik, tepe tepe kullanmalık. Sanayi kahvaltısı da hayal olduğuna göre, birer omlet neden olmasın diye düşünüyoruz. Kahvaltı sırasında " biz bu işi yarına erteleyelim, hem de bugünü heba etmeyelim" fikri  ile "seviyorum bu adamı" halime bir haller oluyor. Mutluluk ve muz kabuğu... Denk gelse, ancak bu kadar denk gelir. 

***

Hızlıca pazara uğrayıp, asma yaprağında sardalye için fantastik hayaller kuruyoruz. Evden salata malzemelerini, kavunu, az beyaz peyniri ve elbette rakıyı kapıyoruz, soğuk suyu unutmuyoruz. Buzdolabına duyduğumuz hayranlık öylesine büyük ki; kendimizi bir kere daha kutluyoruz. Evden alınanlar buzdolabına yerleştirilip, bisikletler de yerini alınca... İstikamet: Tarlada gün batımı.

***

Bugün ben torpilliyim, uzanıyorum şezlonga alıyorum elime kahvemi ve kitabımı... Hayat bana güzel! Derken, tarla boyu temizliğini yapan işten yılmaz kardeşler halk oyunları ekibinden canım adam önce kosanın sapını kırıyor, sonra elini yaralıyor... Zorunlu mola! Yoksa o boy temizlenmeden zor görürdüm ben onun o gülen yüzünü. Uzanıyor yanıma, kahve, sohbet derken... Hamak kuruyoruz, benim yatmamla kalkmam bir oluyor. Gelen telefon 10 dönüm tarlada 10 tur atmama sebep... Sakinleşmem zaman alıyor. Bulutlar gökyüzünde yağmur bulutu olmak için dolarken, benim de yüreğim sıkıntıyla boğuşuyor. Karardım mı ne? Ne oldu sabahın erkeni turuncuma... Renklerim karışıyor birbirine. Öfkem hırçın dalgalar gibi, kıyıma kim yanaşsa alacak nasibini. 

***

Bu adamı sevmeyeyim de ne yapayım... Bisiklet diye tutturdu yıllarca, bir kere aldı, binmedim hediye ettik, geçen yıl gene aldı bu sefer pembe... Gönlü bende belli. 

Bisiklet için hazırlıkları yapıp, göl kenarına kadar 6 km. bisiklet biniyoruz. Rüzgara karışan öfkem dağılıyor. Gün yerini güzel mi güzel bir kızıllığa bırakıyor. Hayat devam ediyor. Bulutlar geliyor, gidiyor, güneş doğuyor, batıyor, mevsimler değişiyor. Ruhum gibi... Sakinleşiyorum. Neredeyse, bir duble rakı eşliğinde yenen asma yaprağında sardalye kıvamındayım. Tadımda belki az biraz tuz eksik... Onu da bizim Cano ekliyor sağolsun. Gelmiş gene bizim oğlan. Kokumuzu mu duyuyor bilmiyorum. İlk önce onun yemeğini veriyorum. Uzanıp yatıyor arabanın önünde. Bu gece 3-5 nöbeti onda. Mangalcı çoktan yerini almış, yıkanan asma yapraklarına tek tek sarıyorum tazecik balıkları... Salatayı hazırlıyorum bir yandan. Dilimde bir nağme, mırıl mırıl mırıldanıyorum. Eser yok grimden, resmen sımsıcak bir turuncu oluyorum gene. 

***

Akşam güneşine karşı soframız kurulu. Huzurumuz yerinde. Sohbet kıvamında. İlk kadeh ikimize... Ne iyi ettik de bulduk birbirimizi. Ne iyi ettik de güne erken başladık... Ne iyi ettik de günün kalanını kurtarıp bir mola verdik koşuşturmaya... "Ne iyi ettik"lere eklenecek onca cümleye ara verip, neyi daha iyi edelim diye hayaller kuruyoruz. 

*** 

Hayat bize güzel...


Tanıdık tanımadık kim varsa benzer cümleler kuruyor bize: "hayat size güzel"
Güzel kılmak için çaba harcıyoruz, dönüşüyoruz, kendimizi iyileştirecek "şey"lere tutunuyoruz.
Onları hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz. Çaba harcıyoruz. Birlikte... İnanarak, güvenerek, değişerek... En çok bu iyi geliyor bize.

***

Hayatın güzel olması için bir kaç püf noktası var bence. Başlıcası ve belki de en önemlisi rüzgara direnip kırılmak yerine, esnek kalıp, değişime açık olup, sert rüzgarları bile bertaraf edebilmek. 
Şimdilerde, 50'ye de merdiven dayamışken, bunu unutmamayı, akışa selam edip, her şeyin geldiği gibi gideceği fikrinden uzaklaşmadan, içimi bana iyi gelenle doldurmak niyetindeyim. 

***

Velhasıl, hayat aslında bozuk bir saat misali, ille güzele denk gelir bir iki kere... 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

An'a kazınandır senden bana kalan...
ANLAMLIDIR...

Teşekkür ederim sımsıcak yürekten bir tebessümle...