Severim şehirlerin sokaklarında gezmeyi.
Turistik alanlardan çok daracık sokaklarda bulurum kendimi.
YAŞAMI HİSSEDERİM.
Bir evin kapısı aralık kalır mesela çaktırmadan göz gezdiririm.
Merak ederim. Kim yaşıyor, nasıl yaşıyor, hikayesi ne?
Süprizlerle doludur kentin sokakları, bazen çıkar bazen çıkmaz seçilen yollar.
Hayat bazen güvenli bildiğim ana yoldan çıkmamı söyler bana.
Önüme daracık sokaklar çıkartır.
Mesela cumbalı evler vardır.
Yeşil bir kapı.
Camdan bakan bir kedi.
Gülümsetir beni.
İnsanoğlu hep güvende olmayı ister ama bir yanı meraklı...
Ben meraklarıma yenilirim...
Bazen iyidir bazen kötü...
Severim sokakları gezmeyi...
Bazen o hiç bilinmeyen yol beni gizli bir bahçeye bazen semtin çöplüğüne çıkarsa da
keyiflidir sokak.
Gezerken görmek görünce hatırlamak hatırlayınca gülümsemek...
Severim sokakları,
biraz hayatı tanımak biraz da anlamak için tavsiye ederim ana caddeden çıkıp önünüze çıkan sokaklarda gezmenizi.
Fotoğrafın orjinali için bkz.
09 Aralık 2008
02 Aralık 2008
RUHSUZ YÜREK
Sabah ofise gittim.
Arkadaşım iyi gözüküyorsun dedi.
Makyaj yapılmış.
Özenle giyinilmiş DE
Merak ettim ruhun nerde dedi.
Geliyor yolda dedim.
Bir yere uğraması gerekti.
İkna olmayınca devam ettim.
Biraz gecikecekmiş az önce haber verdi.
Meraklanma öğleni bulmaz gelir dedim.
Radyodaki ses:
Nesine yar nesine
Ölürüm ben sesine
Dış Ses:
Yazıyı bekliyorum hala. Bitmedi mi?
İç ses:
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine
Göz göze geldiğimizde anladım onun da iç sesi benimki ile aynıydı.
Gözler dolmuştu gene.
Birbirine benzer hikayelerin benzer baş kahramanlarıydık biz.
Anlardık ruh nerede kalmış, beden nerede.
Gidiyorum dedim kendi odama.
Bugün çalışmak ve herşeyi unutmak günü.
İç sesim tüm koridor boyunca bana eşlik etti.
nesine yar nesine
ölürüm ben sesine
bir daha vursa idi
nefesim nefesime (*)
Masama oturmaya fırsat bile bulamadan telefonum çaldı.
Telefondaki ses:
Su balıksız olur, balık susuz olmaz bilir misin.
İç ses:
Bilirim. Ben denizde bir balıktım önce.
Bilmediğim denizlerde yüzdüm.
Korkusuz ve özgürdüm.
Alışıktım medcezirlere.
Bir gün deniz gitti ve dönmedi.
O gün anladım ki
Su balıksız olur ama balık susuz olmazmış.
Dış ses:
Evren hanım bu evraklarda imzalarınız eksik sisteme giriş için imzanıza ihtiyacım var.
Telefondaki sese cevap veren ses:
Çalışmam lazım. Bu gün çok iş var.
Bi de unutmadan senden nefret ediyorum.
******
Gün içinde ne çok şey yaşar şu yürek.
Ne az bilir karşımızdaki.
Maskeler takarız tıpkı şapkalar gibi.
Şapkaları çıkarıp maskeleri düşürünce
ANLARIZ
Bazen ruhu rahat bırakmak gerek.
BIRAKIN GİTSİN.
Onunla uyusun.
Ağlasın.
Sevişsin.
Hatta kavga etsin.
Gelir telaşlanmayın.
MUTLAKA
Geri gelir.
Ruh yüreğin sesine kulak verir.
Ruh geri dönüş yolunu illaki bilir.
Ruhumuz huzur bulunca;
Arkadaşım iyi gözüküyorsun dedi.
Makyaj yapılmış.
Özenle giyinilmiş DE
Merak ettim ruhun nerde dedi.
Geliyor yolda dedim.
Bir yere uğraması gerekti.
İkna olmayınca devam ettim.
Biraz gecikecekmiş az önce haber verdi.
Meraklanma öğleni bulmaz gelir dedim.
Radyodaki ses:
Nesine yar nesine
Ölürüm ben sesine
Dış Ses:
Yazıyı bekliyorum hala. Bitmedi mi?
İç ses:
Bir daha vursa idi
Nefesim nefesine
Göz göze geldiğimizde anladım onun da iç sesi benimki ile aynıydı.
Gözler dolmuştu gene.
Birbirine benzer hikayelerin benzer baş kahramanlarıydık biz.
Anlardık ruh nerede kalmış, beden nerede.
Gidiyorum dedim kendi odama.
Bugün çalışmak ve herşeyi unutmak günü.
İç sesim tüm koridor boyunca bana eşlik etti.
nesine yar nesine
ölürüm ben sesine
bir daha vursa idi
nefesim nefesime (*)
Masama oturmaya fırsat bile bulamadan telefonum çaldı.
Telefondaki ses:
Su balıksız olur, balık susuz olmaz bilir misin.
İç ses:
Bilirim. Ben denizde bir balıktım önce.
Bilmediğim denizlerde yüzdüm.
Korkusuz ve özgürdüm.
Alışıktım medcezirlere.
Bir gün deniz gitti ve dönmedi.
O gün anladım ki
Su balıksız olur ama balık susuz olmazmış.
Dış ses:
Evren hanım bu evraklarda imzalarınız eksik sisteme giriş için imzanıza ihtiyacım var.
Telefondaki sese cevap veren ses:
Çalışmam lazım. Bu gün çok iş var.
Bi de unutmadan senden nefret ediyorum.
******
Gün içinde ne çok şey yaşar şu yürek.
Ne az bilir karşımızdaki.
Maskeler takarız tıpkı şapkalar gibi.
Şapkaları çıkarıp maskeleri düşürünce
ANLARIZ
Bazen ruhu rahat bırakmak gerek.
BIRAKIN GİTSİN.
Onunla uyusun.
Ağlasın.
Sevişsin.
Hatta kavga etsin.
Gelir telaşlanmayın.
MUTLAKA
Geri gelir.
Ruh yüreğin sesine kulak verir.
Ruh geri dönüş yolunu illaki bilir.
Ruhumuz huzur bulunca;
kürkçü dükkanı gibi dönüp dolaşır gene yüreğimize yerleşir.
Fotoğrafın orijinali için bkz.
(*) karacaoğlan
30 Kasım 2008
GÜÇLÜ OLMAK

Can YÜCEL
Hep böyle oluyor
bir satır,
bir söz,
bir bakış beni yakalıyor.
TAKILIP KALIYORUM.
UYKUYA ONUNLA DALIYORUM.
ELİMİN ALTINDAKİ KİTAP
Haşim 'in son yazısını okuyunca hemen Nilly'nin benzer başlığını okudum. Oradan Sln'e gittim.
Hoşuma gitti, oyuna katılmak istedim.
Oyunun Kuralı:
Cümleyi bu kurallar ile birlikte yayınlayın. En sevdiğiniz, en moda veya en entellektüel kitabı seçmeyin, en yakınınızdakini alın.

Geçtiğimiz yaz kızlar tatilinde Hayruş okuyordu kitabı, evde bırakmış annem almış Bursa'ya getirmiş, geçen hafta İstanbul'a giderken annemden aldım. Elimin altında olduğundan Khaled Hosseini'nin Uçurtma Avcısı kitabı ile oyuna katılayım dedim. Farkındayım oyunun kuralı açısından en moda olan seçilmeyecekti ama elimin altında o vardı. Ben de açtım 56. sayfasını işte 5. cümle:
Bir ara bir yerde okumuştum. Okuduğunuz bir kitabı bir otobüs durağında bırakıyorsunuz. Ama boş sayfasına adınızı ve tarihi yazıyorsunuz.
Oyunun kuralı kitabın ilk sayfasında açıklanıyor.
Oku, arka sayfadaki listeye adını ve tarihi ekle kitabı bir yere bırak.
İlginç gelmişti.
Başka bir oyunu kendi içimde oynarım hala.
Kitabın belli bir sayfasını bana yol göstermesi için seçerim.
Fal gibi bir nevi.
Okumak hayatı anlamaktır.
Okumak bazen karşınızdakini anlamaktır.
Okumak kendi hayatınızı kurgularken doğruları yanlışları bulmanızdır.
Hoşuma gitti, oyuna katılmak istedim.
Oyunun Kuralı:
- Kendinize en yakın kitabı alın.

Geçtiğimiz yaz kızlar tatilinde Hayruş okuyordu kitabı, evde bırakmış annem almış Bursa'ya getirmiş, geçen hafta İstanbul'a giderken annemden aldım. Elimin altında olduğundan Khaled Hosseini'nin Uçurtma Avcısı kitabı ile oyuna katılayım dedim. Farkındayım oyunun kuralı açısından en moda olan seçilmeyecekti ama elimin altında o vardı. Ben de açtım 56. sayfasını işte 5. cümle:
"İsteseydim, yerdim," dedi sonunda, doğruca gözlerimin içine bakarak.
Bir ara bir yerde okumuştum. Okuduğunuz bir kitabı bir otobüs durağında bırakıyorsunuz. Ama boş sayfasına adınızı ve tarihi yazıyorsunuz.
Oyunun kuralı kitabın ilk sayfasında açıklanıyor.
Oku, arka sayfadaki listeye adını ve tarihi ekle kitabı bir yere bırak.
İlginç gelmişti.
Başka bir oyunu kendi içimde oynarım hala.
Kitabın belli bir sayfasını bana yol göstermesi için seçerim.
Fal gibi bir nevi.
Okumak hayatı anlamaktır.
Okumak bazen karşınızdakini anlamaktır.
Okumak kendi hayatınızı kurgularken doğruları yanlışları bulmanızdır.
Yalanlamak ve reddetmek için okuma!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!
Francis Bacon
29 Kasım 2008
DÜN BUGÜN YARIN
Kayanın üstünde oturdu adam.
Dilini bile bilmediği ülkede daldı derin düşüncelere.
Neden gelmişti sahi bu ülkeye.
Yarınların hayali mi yoksa dünün alışkanlıkları mı sürüklemişti onu bu denizlere.
YARIN; DÜN KORKTUĞUM BUGÜNDÜR.
Kim söylemiş ne zaman söylemiş bilemedim.
Türkçesini ve ingilizcesini aradım ama bulamadım.
Tam olarak böyle mi söylemiş ondan da çok emin değilim aslında.
Ama ben bu halini pek sevdim.
Yarın belirsizdir. Dün keşkelerle dolu bir geçmiş.
Oysa bugün var.
Yaşamadığımız yaşayamadığımız,
yarının endişesi dünün pişmanlıkları arasında sıkışıp kalan
B U G Ü N
GÖLGE
Aşk tesadüfleri sever
Kader ayrılıkları
Yıllar geçmeyi sever
İnsan aramayı
Güller açmayı sever
Zaman soldurmayı
Eller birleşmeyi sever
Yollar ayrılmayı
Hayat tekrarları sever
Yeniden başlamayı
Kuşlar dalları sever
Kanatlarsa uçmayı
Herkes geçmişi öder
Bir yol ayırımında
Başlamak istersen yeni bir hayata
Gölgeni yedek bırak ardında
Murathan Mungan
28 Kasım 2008
YIPRATMAK
.ilişkilerinizi yıpratmayın sakın; eskitin yalnızca. kimi insanlar vardır ilişkilerini de herşeyleri gibi çabuk yıpratırlar. herşeyi hemen tüketen insanlardır bunlar. hızlarında öldürücü, tüketici bir yan vardır. çabuk çabuk yemek yer gibi yaşarlar herşeyi. sanki herşeyin bir an önce sonuna gelmek için yaşarlar. o hızda hiçbir şeyin içlerine işlemesine izin vermezler.hızın rüzgarını, sersemleticiliğini yoğunluk ya da heyecan sanırlar. yavaşlığı keşfetmemiş insanlardır bunlar. kimi insanlarsa ilişkilerini eskitmeyi bilirler. güzel eskitmeyi. hala kullanılabilir kılmayı. birlikte eskimenin de ayrı bir tadı, keyfi vardır. zamanı birbirinizin yüzünde severseniz, aranızdaki zaman sizi birbirinize düşman etmez.
Murathan Mungan - Kaf Dağı'nın Önü

Coffeé'nin satırları arasında gezinirken buldum bu paragrafı.
Yıpratmak...
Benim bugünlerde ilişkilerime yaptığım tam da böyle tanımlanırdı herhalde.
Nasıl olsa bitecek, öyleyse ne duruyorum hadi bir an önce gelsin sonu
Oysa ne güzeldir tadını çıkartarak yemek bir tatlıyı.
Meyvemsi mi tanenli mi yoksa buruk mu olduğunu hissetmek için yavaş yavaş içersiniz şarabı.
Tadı çıkmaz yoksa ne o sohbetin ne de yanında yenen mezenin.
Evet ne güzel demiş Mungan: hızın rüzgarını, sersemleticiliğini yoğunluk ya da heyecan sanırlar.
Ne densiz ne ele avuca sığmaz heyecanlarım vardır benim.
Kapılır giderim rüzgarına ve tükenirim yarı yolda başka bir açıdan tüketirim aslında.
Oysa yavaşlayabilsem, sabrı öğrensem.
Çok değil bundan bir ay kadar önce sen vardın hayatımda.
Kalabilirdin de sonsuza kadar ama ben gaza bastım sen frene.
Sen bastıkça frene ben gazı kökledim sonuna.
Boğulduk kaldık yolun ortasında.
Sen dedin ki bana:
Yavaş yavaş olmalı herşey.
Senin hızına erişemem ben.
Koşamam yorulurum.
Dinlemedi yüreğim.
Duymadı kulaklarım.
Almadı aklım.
Yoksun şimdi.
Belki de hiç olmayacaksın.
Oysa duruldum şimdi ben bir sonraki rüzgara kadar.
Olur da gelirse rüzgar biliyorum artık;
ilk hissedilen sersemleciti lodostur.
Yoğunluk yavaş yavaş gelir ardından.
Yağmurlar başlar, fırtınalar kopar ve güneş tekrar açınca
İşte heyecan bu noktadan sonra bedeni sarar.
Peki, ben nerede yanlış yapıyorum, diye soruyorum kendime.
Sonra kendim cevap veriyorum : KENDİME
Niyet eyleme dönüşmüyorsa sonuç elde edilemez.
Rüzgar içimde dinmedikçe, benim hızım düşmeyecek biliyorum.
BİLİYORUM
Bu durumda aşk kapımı çalsa da beni terk etmesi uzun sürmeyecek.
Oysa kalsın istiyorum.
Benimle kalsın.
Birlikte eskitelim istiyorum.
Sirkeye dönüşmeden uygun koşullarda yıllanmış şarap tadında
bir aşkı beraberce büyütelim istiyorum.
Geriye dönüp baktığımızda gülümseyebilelim istiyorum.
Ben bu hayattan çok şey mi istiyorum.
27 Kasım 2008
Kaliteli Yaşamak Kaliteli Çalışmak

Paradigma Değişmeden
Dünya Değişmez
17. Kalite Kongresi için İstanbul'daydım.
Özlemişim. İçim burkuldu hatta acıdı yer yer ama özlemişim.
Hem de çok.
İstanbul'un havası gibiydim.
Yer yer parçalı bulutlu zaman zaman sağanak yağışlı.
İstanbul aşk gibi biraz. Biraz kekremsi.
Neler sığdırmadım ki bu üç güne.
Bir kere sevdiğim herkesi gördüm.
Hayatımda olmasını istediğim ve hayatlarında olmam gerektiğine inanan
Serpil
Eser
Nesli
Ata
İlter
Ebru
Burak
ve tabi Haluk Hoca... Özlemişim dediler. Ben de dedim.
Haluk Hoca'nın derslerini hayranlıkla takip ederdim.
Ne çok şey öğretti bize aslında hayata dair.
En önemlisi de haddini bilmek meselesidir.
Sağolasın Haluk Hoca.
Kongreye şimdilerde hayranlıkla derslerini takip ettiğim Bilçin Hoca ile gittik.
Umut Hoca da oradaydı. Yoğun ve güzel geçti. Yeni bilgilerle donandım, eskileri bir kez daha hatırladım. Ama itiraf etmek gerekirse kriz kongreyi de vurmuştu. Hem katılımcı hem de ikram açısından.
Kongre ana tema
Kaliteli Yaşamak Kaliteli Çalışmak
Bursa'ya yolcuğum sırasında kafamda aynı soru dolanıp durdu.
Neydi kaliteli yaşamak.
Ne güzel bir mim olurdu dedim kendi kendime.
KALİTELİ YAŞAMAK
Üzerinde hem fikir olunmuş müşteri beklentilerinin karşılanması
KALİTE diye tanımlanıyorsa eğer
insan kendi beklentilerini karşılayabildiği oranda kaliteli bir yaşam yaşıyordur değil mi ama.
Peki bu şahane noktada kendime can alıcı bir soru
Kendi beklentilerimi karşılayabiliyor muyum?
İnsan kendi beklentilerini karşılayamazsa başkaları (anne,baba, kardeş, arkadaş, sevgili, eş, çocuk....) ile hem fikir olması gereken noktalarda kaliteli yaşamak meselesini nasıl halleder bilemedim.
Kendi beklentilerimi listelemeye karar verdim. Durağan bir liste değil elbet göreceğiz bakalım, nasıl bir değişim ve gelişim olacak başlığımda.
EVET
Yeni bir başlığım var artık.
BEKLENTİLERİM
24 Kasım 2008
ARAMAK ARAŞTIRMAK

Tek takip ettiğim dizi Grey's Anatomy.
5. sezon nihayet yurdum ekranlarına geldi de huzur buldu yüreğim.
Eski arkadaşları görmüş gibi oluyorum.
Bir dönem uzuncaaaaaaaa bir dönem Sex and the City seyrederken öyle olmuştum.
4 veya 5. tekrarı ayrılıkta tedavi amaçlı seyretmeye başlayınca durumumun çokkkkkk ciddi olduğunu fark etmiştim ki imdadıma Grey's Anatomy yetişti.
4. sezon The Quest ile bitti ve o zamandan beri bu şarkı ile yatıp bu şarkı ile kalkar oldum.
I’m leaving tonight
Going somewhere deep inside my mind
I close my eyes slowly
Flowin’ away slowly
But I know I’ll be alright
It’s coming stronger to me
And I know someone is out there
Lead the way
Lead the way
Show me the answers
I need to know
What I’m gonna live for
What I’m gonna die for
Who you gonna fight for
I can’t answer that
All my life it is
It is all my love
All my life it is
I know it is a life to live lately
From above I hear
I hear the sound of them sinkin’
I feel numb, I’m alive
I know I’m getting closer
What I’m gonna live for
What I’m gonna die for
Who you gonna fight for
I can’t answer that
My life has had it’s share of troubles
And now I found a place to go
I’ve said goodbye to all my troubles’cause now
I’ve find my place to go
What I’m gonna live for
What I’m gonna die for
Who you gonna fight for
I can’t answer that
(*) Şarkı sözleri için Nily'e teşekkürler.
23 Kasım 2008
MUTLU AŞK VAR MI?
MUTLU AŞK YOKTUR
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hayatı bu, silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları hayatım ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da
ARAGON
Yoksa mutlu aşk aslında neden ararız ısrarla.
Güven arasak olmaz mı mesela.
Ama heyecan yoktur ki güven de.
Oysa öyle midir aşk.
Yüreğiniz çıkmazsa yerinden para yok.
Bir kere çıktı mı yürek yerinden dönmek ister mi ki geriye.
Geri döndü mü huzursuzlanır, meraklanır, telaşlanır.
Ya bir daha çıkmazsam yerimden diye...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)