İçimde bir acı var bugünlerde. Durulmayan bir yalnızlıkla boğuşuyorum. Nefesim daralıyor. Çığlıklar atıyorum kendi içime. Durup bakıyorum sonra. Nefesimin sıklaşmasına telaşlanıyorum belli belirsiz. Karanlıklar içinde, bir şarkıyı söylüyorum kendime. Kalbim sıkışıyor şarkının her sözünde. Bıçağı saplamışım da döndürüyorum kendi çevresinde. Kemiğe gelip dayanınca, aşağıya kaydırıyorum sadece bir damla boyu kadar. Başlıyorum orada döndürmeye. Elbet biter etim, durur kanım, elbet çıkmaz nefesim benim, elbet ölürüm bir gece bu bıçak darbelerinin izinde.
Ama ölmüyorum işte. Güçlüyüm ben, kendimin bile inanmadığı kadar ve ayakta duruyorum herşeye inat, yaşamın benden alıp götürdüklerine aldırmıyorum üstelik. Gülüyorum anıların dehlizinde. Anlara karışıyorum kahkahalarımla. Bakıyorlar bana çevremdeki insanlar kıskanan gözlerle. Benim kadar güçlü, kendinden emin, kendini seven bir kadın olmaya öykünüyorlar anlamsızca. Kendime döndükçe boğuluyorum ben. Boğuyorum içimdekini de çaktırmadan az biraz. Zamanla nefes almasın, atmasın kalbim diye uğraş veriyorum boş zamanlarımda.
Ritmime uygun olduğundan 114 no'lu parçayı seçiyorum kendime. Yakıyorum bir sigara. Çekiyorum içime. Nefesin geliyor aklıma her çekişte. Her gece nefesime karışan nefesin. Hızlanıyor seni düşündükçe. Kalbimin hızına telaşlanıyorum duracak galiba diye. Çığlıklar atıyorum hayata, ah tanrım lütfen hiç durmasın kalbim hep atsın böyle, hayır öyle olmuyor nedense, o anda kulağım yankılanıyor son sözlerinle;
"3 birimlik hayallerine 5 birimlik anlamlar yükleme..."
Duruyor o anda kalbim, donuyor kanım. Geliyorum kendime. Bir sanrının içinde uyanıyorum terden ıslanmış yapış yapış bir bedenle. Dokunuyorum kendime. Buz kesmiş tenim tenine. Dokundukça etim acıyor içten içe. Bedeninde dokunduğum her noktan için damla damla kanıyor avuçlarım... Az önce olduğun yerde, en derinimde bir sızı var şimdi geride.
Limon sıksan yarama ya da tükürsen suratıma böyle hissederdim, aynen böyle. İçimde bir sızı var bugünlerde. Durulmayan bir yalnızlıkla boğuşuyorum her gece. Nefesim daralıyor. Çığlıklar atıyorum kendi içime. Bıçağı çıkartmaya çabalıyorum sapladığım yerden. Kemiğe saplanmış ben farkına varmadan. Döndürerek çıkartmak da mümkün değil, daha derine gidiyor her seferinde. Çok değil bir kaç saate varmaz ölürüm bıçak darbelerinin izinde. Ölmesem de sabah uyandığımda bu beden benim değil, bu yüz, bu eller, ben değilim bu hayata yürüyen işte. Bir sahtelik var gülüşlerimde. Sızımı bırakıyorum her adımımdan sonra hayata. Elbet biter diyorum, elbet biter bu sızı, durur acım, elbet çıkar sesim soluğum. Nefes alırım gene kendi kendime, bir gün doğumunda arkama dönüp baktığımda sızının izi kalmaz benden geriye. Yaşarım elbet, ben de bu hayata karışım yüreğimle bir kez daha. Aşkla gülümserim karşılaştıklarıma, içtenlikle selamlarım onları bu hayatta. Elbet nefes alırım sabah uyandığımda.
_________________________